31. Bölüm

2.2K 553 467
                                    

İyi günler. Açıklama en sonda mutlaka okuyun.

Sınır: 250 Oy 350 Yorum.

İyi okumalar.

⚖⚖⚖⚖⚖⚖⚖

31. Bölüm: Yeter

Bölüm Şarkıları:


Barış Akarsu- Rüzgâr
Üç Hürel- Bir Sevmek Bin Defa Ölmek Demekmiş
Pilli Bebek- Haram Geceler


Zaman...

Zaman aslında matematik dersinde gördüğümüz o sonsuz kümeydi. Her şeyi ve hiçbir şeyi içinde barındıran evrensel küme, tam olarak zamandı. Doğduğumuz andan değil, çok daha öncemizi ve öldükten bile çok daha sonramızı kapsardı. Aslında nefes aldığımız süre boyunca elde ettiğimiz ve kaybettiğimiz tek şey zamanın kendisiydi.

Her şey ama her şey zamanla ilgiliydi.

Şimdi zihnimin arka bahçesinde dönen görüntüler de zamanla ilgiliydi. İnsanlar genelde ölüme en yakın oldukları an için 'yaşadıklarım film şeridi gibi gözlerimin önünden geçti' derler ve benim de tam olarak hissettiğim buydu ama ölüme en yakın olduğum an mıydı yoksa aslında çoktan ölmüşüm de cesedim kokunca mı bulunmuşum ondan pek emin değilim.

Art arda görüntüler flaş ışığı gibi zihnimde patlarken ben ne denli büyük bir aptal olduğumu fark ediyordum.

Atakan'ı okul bahçesinde uzaktan izlediğim bir an geliyor aklıma mesela. Basketbol maçının ardından yine kızlı erkekli arkadaş grubuyla gülüp eğleniyor. Yakın arkadaş grubundan Özüm'ün de ona âşık olduğunu biliyorum ve Özüm Atakan'ın değer verdiği biri. Hisleri karşılıklı olmasa da benim kadar görünmez de değil. O da o anlarda yanında ve bu benim moralimi çok bozuyor. Yine de ne Atakan'ın hayatına müdahale edebiliyorum ne de hissettiğim acıya gem vurabiliyorum. Öylece uzaktan izliyorum onu. Bir anda Atakan ile göz göze geliyoruz. Yüzümdeki mutsuzluk öylesine aşikâr ki... Açıklayamayacağımdan gözlerimi kaçırıyorum. Lise ikinci sınıf benim için İstanbul'a dair hayallerimin yavaştan yıpranmaya başladığı yıldı.

Tekrar o tarafa döndüğümde Atakan'ı bana doğru yürürken görüyorum ve kalbim atış hızını arttırmaya başlıyor. Yine de sakin kalmayı beceriyorum. Mimiklerimden ise kesinlikle umudum yok...

Atakan gözlerini kısarak "Elif Naber?" diyor ve bir anda mevsim değişiyor benim için. Sonbahar değil, ilkbahar, ekim değil nisan oluyor zamanım.

"İyi... İyiyim. Senden?"

Aslında nasıl olduğumu sormuyor ama ben bu soruyu nasılsın olarak algıladığım için öyle bir cevap veriyorum. Oysa biri ona 'Naber?' dese hep gülerek 'Yok bir haber' diyor. Utançla bu cümleyi kurmasını beklerken yanıma oturuyor ve "İyi." Diyor öylece. "Kazandık yine gördün mü?"

Başımla onaylıyorum. "Tebrik ederim." O da başını sallayarak bir nevi teşekkür ediyor.

"Bizimkilerle hep beraber kutlamaya gideceğiz." Dediğinde heyecandan içimde bir balon patlıyor sanki. Beni de davet edeceğini sanıp heyecanla gülümsüyorum ama Atakan "Çantamı ve formamı sana versem. Eve götürür müsün? Ben akşam uğrarım size." Diyerek ne kadar yanıldığımı yüzüme vuruyor. Engel olamıyorum, yüzüm de asılıyor, kalbim de kırılıyor ama yine de "Tabi." Diyorum. "Götürürüm ben eve."

Genişçe gülümseyip elini omzuma koyuyor ve "Çok sağ ol. Bir tanesin! Unutmam, sözüm olsun. Bir kahve içeriz." Diyor. Ben onunla bile hevesleniyorum ama unutuyor. O kahve de yalan oluyor. Ta ki Atalay Abi ve ablamla birlikte bir kafeye gidene kadar kahve falan içmiyoruz. Zaten o zaman da ısmarlayan o olmuyor.

Ç.T. Adaletkoridoru.comHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin