Just To Meet

197 18 13
                                    

"Hey, merhaba." dedi kahverengi saçlı genç kapüşonlusunu başına geçirmiş, üzerine de kulaklığını takıp uyuyan bir diğer gence. Tepki alamadığında kulaklığını bağlı olduğu telefondan çekip çıkardı ve çalan şarkı derslikte kısa bir süreliğine yankılandı. Kafalar en arkadaki ikiliye dönerken kapüşonlu genç kafasını kaldırıp telefonu susturdu ve yanındaki kahverengi saçlı gence dik bakışlarını yolladı.

"Merhaba!" dedi tekrar kahverengi saçlı genç neşeli bir sesle. Diğeri ise bir süre daha baktıktan sonra kalkıp gitti.
O çıkarken sınıfa giren Jisung ve Hyunjin kapıdan iki adım uzaklaştı. Yine de kapüşonlu genç Jisung'a hafif de olsa çarpmıştı. Jisung, Hyunjin'e el sallayıp içeri girdi. Kahverengi saçlı oğlana doğru ilerliyorken gittiğini sandığı arkadaşı dibinden bağırarak selam verdi.

"GÜNAYDIN!"

"Ay! Sen gitmedin mi gerizekalı!?"

"Yeni arkadaşımıza günaydın demek istedim küçük sincap!" Jisung kaşlarını çatıp Hyunjin'in ağzını eğerken Seungmin kıkırdadı.

"Günaydın çocuklar! Nasılsınız?" diye sordu Seungmin. Jisung yüzünü buruşturup kolunu tuttu.

"Az önceki kasten adam öldürmeye teşebbüsü saymazsak iyiyim. Bu çocuğun benle derdi ne acaba?"

"Ay bağırdım diye öldün mü yani?" dedi Hyunjin triplenerek.

"Senden bahsetmiyorum gerizekalı! Minho'dan bahsediyorum! Omzumu çıkaracak az kaldı! Kesin dün bana çarpan da O'ydu." dedi Jisung.

"Aynen sana suikast düzenliyor. Yakında bir tabutta yatacaksın." diyerek dalga geçti Hyunjin.

"Adı Minho mu?" diye sordu Seungmin kaşlarını kaldırarak. Jisung başıyla onayladı.

"Lee Minho. Aslında o da yeni bu senenin başında geldi buraya."

"Aynen! İlk geldiğinde, ne yalan söyleyeyim hoşlanmıştım, şimdi ise korkuyorum. Ciddiyim! Sesini bir kez bile duymadık!"

"Biz onunla konuşurken o bizi nasıl öldüreceğinin planlarını yapıyordu büyük ihtimalle."

Seungmin iki arkadaşın diyaloglarını gülerek dinliyorken sınıfa giren çocukta gözleri takılı kaldı. Bu defa kapüşonu başında değildi ancak kulaklıkları kulağındaydı. Hyunjin, Seungmin'in dikkatini konuşmalara vermediğini fark edince baktığı yöne çevirdi kafasını. Gelen genci görünce hızla ayaklandı.

"Siz biraz çifte kumruluk yapın tamam mı? Ben kaçıyorum! Bye!" dedi ve dersliği aynı hızla terk etti. Genç yanından hızla geçip giden çocuğa her an üzerine atlayıp boğazlayacakmış gibi baktı.
Yerine geçip oturdu. Hala aynı sırayı paylaştığı Seungmin'e göz ucu ile bile bakmadı. Kafasını, kapüşonunu geçirip sıraya gömerek uyumaya başladı. Jisung biraz endişeyle arkasında oturan yeni sınıf arkadaşına baktı.

"Hey! Rahatsız olmuyor musun? Yanıma gelsene." dedi fısıldayarak. Diğerinin duyup onu boğazlamasından korkuyordu. Seungmin kafasını iki yana salladı ve gülümsedi.

"Sorun değil Jisung. Onunla oturacağım." Seungmin'in sesli bir şekilde kurduğu cümleleri herkes duymuş, bir süre ona bakakalmışlardı. Daha sonra profesörün girmesiyle herkes önüne dönüp dersi dinlemeye başladı.
İki kişi hariç...

Lee Minho müzik dinleyerek uyuyordu. Kim Seungmin ise bir şeylerin peşindeydi. Birinin peşinde...

Seungmin sıranın üstünde kalemle oynayan elini yavaşça dizine indirdi.
Elindeki kalemi yanında oturan gencin dizine vurdu birkaç kez ancak genç adam oralı değildi. Kahverengi saçlı genç kalemi yere attı. Bu sefer direkt olarak elini gencin dizine koydu ve sıktı. Lee Minho, ayağıyla üç kez yere vurarak tepki verdi.

Seungmin genişçe sırıttı yere bakarak. Elini Minho'nun uyluklarına doğru hareket ettirdi. Biraz daha içe doğru uzatıp orayı sıktı. Minho yere iki kere vurdu.

Bir kez daha elini hareket ettirip kasıklarına yaklaştırdı. Tüm bacağı okşayarak birkaç kes turladı. En son kasığına bastırdığında Minho ayağını bir kere, diğerlerinden daha seslice yere vurdu.

Seungmin sırtını geriye yaslayıp hiçbir şey olmamış gibi sırıttı. Elini bacaktan kalçaya doğru hareket ettirdi. Gencin kalçasını avuçlayıp sıktı. Minho hızla kafasını kaldırıp gözlerinde parlayan ateşle Seungmin'e baktı. Seungmin yaramaz bir gülüş ve bakışla ona döndü. Genç, kalçasında olan eli sıkıca tutup Seungmin'e doğru savurdu. Ortama sessizce kıkırtısını bırakan Seungmin, diğerinin korkunç ölümlerle dolu zihnini tetikliyordu.

Jisung arkasından gelen kıkırtıyla beraber hissettiği soğuk ve ürpertici enerjiyle arkasına döndü. Gördüğü manzara garip, şaşırtıcı ve hissettiği üzere ürperticiydi. Seungmin ona doğru sırıtıyor, Minho gözleriyle sırıtan genci bıçaklıyordu. Sesini çıkartmadan önüne döndü. Şimdi Seungmin'in Minho'dan daha garip ve korkutucu olduğunu düşünüyordu.

Ders bitimine kadar Minho gözleriyle yanındaki çocuğu öldürmüştü. Seungmin ise üzerindeki gözlerden hiç rahatsız olmamış gibi sırıtış, dersi dinlemiş, not almış ve aklında birkaç proje tasarlamıştı. Ders bitip profesör dersliği terk ettiğinde Minho, elini sinirle masaya geçirmişti. Ardından ayaklanıp o da dersliği terk etti. Jisung hemen sırasından kalkıp Seungmin'in yanına oturdu.

"Aman tanrım! Derste ona ne yaptın? İlk defa onu bir bütün ders boyunca uyanık gördüm! Canına mı susamıştın?" dedi. Bu sırada içeri giren Hyunjin merakla ne olduğunu sordu. Jisung heyecanlı bir şekilde olan biteni özet geçti ve Hyunjin çığlıklarını serbest bıraktı.

"Aman tanrım! Jisung! Bu çocuğun deli cesareti var tam sana göre! Korkak küçük sincap ve cesur köpekcik! Harika bir ikili! Aaiyiyi kiyooowooooo!"

"Ne saçmalıyorsun sen! Öldüreceğim en sonunda seni!" diye arkadaşına atıldı Jisung ancak Seungmin onu elinden tutup çekti. Dengesini sağlayamayan Jisung, Seungmin'in kucağına düştü. Yeri boylamasın diye sıkıca belini saran ellerle yanakları kızaran karamel saçlı genç, arkadaşının çığlık atıp garip sesler çıkarmasıyla olabilecek en kırmızı renge büründü. Utanarak kalkma çabaları içinde kıpırdanırken Seungmin'in iniltisini duymasıyla irileşen gözleriyle kendini diğer koltuğa adeta fırlattı.

Şaşkınlıktan irileşmiş gözleri, utançtan kızarmış yanaklarıyla Jisung, Seungmin'e o kadar tatlı gelmişti ki dayanamayıp yanaklarını sıktı. Gülümseyerek ona bakmış ardından saçlarını karıştırıp ayaklanmıştı.

"Sonraki derste görüşürüz! Ufak bir işim var, ona gitmeliyim." dedi. Meraklı Hyunjin sınıfta ilerleyen yeni arkadaşına dönüp sordu.

"Hey! Nereye gidiyorsun ya? Ne işin var?"

"Ahh sanırım Jisung biliyor ha?" deyip göz kırptı. İma ettiği şeyi anlayan Jisung daha da irileşen gözleriyle giden çocuğun arkasından bakakaldı.

"Hey! Bu da ne demek? Jisung?" Hyunjin merakla sırada oturan arkadaşına sorarken Jisung gerçekten onu etkileyip etkilemediğini ve bu utançla nasıl yaşayacağını sorguluyordu.

Murderer Sitting Next To YouHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin