Dudaklarımdan ıslak bir şekilde ayrıldığında düşüncelerimi bir kenara bıraktım.

"Seni istiyorum..."

Sızlanır gibi çıkan sesiyle kalbimin durduğunu hissetmiştim. Zaten zor dayandığım sertliğim pantolonomu sıkmaya başlamıştı.

"Jis- Ah!"

Bacaklarını belime sarıp kendini bana bastırdığında aynı anda inlemiştik. Çok yaramaz davranıyordu. Hareketlerini durdurmak bir yana; kendini bana sürtmeye başlamıştı.
Nefeslerim hızlanırken üstünden kalkıp tişortümü tek seferde çıkarmıştım. Jisung benimle beraber doğrulup hızla dudaklarıma yapışmış ve pantolonumun düğmelerini açmaya başlamıştı.

Dudaklarımız hareketlerini devam ettirirken birinin kapıyı çalmasıyla dudaklarımız isteksizce birbirinden ayrılmıştı.

"Minho?"

Chan'ın sesini duyduğumda sessizce küfretmiştim.
Jisung'tan ayrılıp pantolon düğmelerimi kapatmış ve ayağa kalkmıştım. Kapıyı sadece benim durabileceğim kadar açmış ve sinirle bir nefes verip karşımda duran Chan'ın konuşması için beklemiştim.

"Uyandırdığım için kusura bakma. Az önce bir telefon geldi..."

Sözlerini bitirmeden duraklamıştı. Kaşlarım çatılırken Chan yeniden konuşmuştu.

"Arayan babandı"

Kulaklarımda hissettiğim uğultu ile nefeslerim hızlanmıştı.

"Aşağıda bekliyorum; bu defa Jisung'a doğru düzgün bir açıklama yapmadan gelme"

Sona doğru sesini kıssada sesindeki tehditkar tını kendini belli ediyordu. Beni bırakıp aşağı indiğinde derin bir nefes alıp kapıyı kapattım. Arkamı döndüğümde yatakta bana yaşlı gözlerle bakan Jisung'u görmüştüm.
Kalbimin acıdığını hissetmiştim. Birkaç adımda yatağın dibine gelip dizlerinin dibine oturdum. Kucağında duran elleri avuçlarım arasına alırken fısıltı gibi çıkan sesi dolmuştu kulaklarıma.

"Yine gideceksin değil mi?"

Cevap veremedim. Sadece gözlerine baktım. Gözlerinden düşen yaşlara sebep olduğum için kendime lanetler okudum sadece.

"Cevap ver bana"

Yalvarır gibi çıkan sesine karşı yine konuşmadım. 'Gidiyorum' kelimesi dudaklarımdan dökülmemek için yemin etmiş gibiydi.
Ellerini benden çekerken gözlerim boş kalan avucumu bulmuştu.

"Git"

Gözlerimi kapatıp yutkunmuştum.

"Bir daha sakın dönme"

Gözümden damlayan yaşa engel olamamış ve sessizce ayağa kalkmıştım. Jisung yatakta dizlerini kendine doğru çekerken artık daha sesli ağlamaya başlamıştı.

"Jisung-"

Elini kaldırıp susturmuştu beni.

"Bir daha sana asla inanmayacağım. Her seferinde yine kandırıyorsun beni!"

Haklıydı..

"Söz veriyorum, geri geleceğim Jisung. Iki elim kanda olsa bile son nefesimi senin yanında vermek için geri geleceğim"

🌻🌙

Gitmişti; yine yapmıştı işte..
Iğrenç hissediyordum.
Yıkamaktan kızaran kollarımı kendime çekip dizlerimin üzerinde birleştirdim. Yeniden ağlamaya başladığımda başımı koluma yasladım. Midem bulanıyordu; onun bana dokunduğu anları düşündükçe midem bulanıyordu.

Sesim gittikçe yükseldiğinde başımı kaldırıp arkamdaki fayanslara yasladım.

"Neden?"

Hıçkırıklarım arasından zorla duymuştum sesimi. Insan kendini bu kadar üzen birine neden körü körüne bağlanır ki? Neden kendine acı çektirmeye bu kadar razı olur?

Gözyaşlarım yeniden akmaya başladığında banyo kapısının zorlandığını duymuştum.

"Jisung bebeğim, lütfen aç kapıyı"

Seungmin'in çatlayan sesiyle ağladığını anlamıştım. Titrek bir nefes alıp fayanslara tutunarak ayağa kalktım. Savsak adımlarla banyonun kapısına ilerleyip üstüme bir bornoz aldım.
Önünü beceriksizce kapatıp kapının kilidini açtığımda Seungmin tahmin ettiğim gibi ağlamıştı. Kızarmış gözleri beni fazlasıyla huzursuz ederken kollarını hızla bana sarmıştı. Hemen arkasındaki Chan hyungun ondan bir farkı yoktu.

"Hadi içeri geçelim; Jisung üşütücek"

Seungmin benden ayrılıp bornozumun iplerini bağlamış ve koluma girmişti. Hemen karşıdaki odaya giderken hala konuşmamıştım. Daha doğrusu konuşacak halde değildim. Zaten bu halde ne diyebilirdim ki?
Sevdiğim adam yine beni bırakıp gitti mi demeliydim?

Gözyaşlarım yeniden akarken Seungmin beni yatağa oturtmuştu.

"Şşt, tamam geçti. Bak biz buradayız"

Seungmin'in teselli çabaları beni sadece daha fazla ağlatıyordu. Beni kolları arasına alırken başımı omzuna yaslayıp ağlamaya devam ettim.

"Beni sevdiğini söylemişti Seung.. ama yine gitti"

Seungmin sessizce saçlarımı okşarken yavaş yavaş sakinleşmiştim. En sonunda benden ayrılmış ve dolaptan birkaç kıyafet çıkarmıştı.

"Hadi gel üstünü değiştirelim. Sonra uyursun"

Cevabımı beklemeden bornozumun iplerini çözmüş ve önümün tamamen açılmaması için bornozu omuzlarımdan indirip hızlıca bir tişört giydirmişti.

"Jisung senin kollarına ne oldu?"

Chan hyungun endişe dolu sesiyle gözlerim kızarmış ve tahriş olmuş kollarıma kaydı.

"Yoksa o mu yap-"

"Ben yaptım"

Sözünü kestiğimde kaşlarını çatmıştı. Seungmin hemen yanıma oturup kollarını bana sararken Chan hyung konuşmuştu.

"N-Neden yaptın peki?"

Omuz silkmiştim.

"Ondan bir iz kalsın istemedim. Onun dokunduğu her yer çürüsün istedim"

Bunları söylerken soğukkanlıydım. Kötü hissetmemiştim. Çünkü doğru olan buydu; ondan geriye bana hiçbir şey kalmamalıydı.
Belki o gece sabaha kadar ağlayacaktım ama bir sonraki gün aynı kişi olmayacaktım. Bunun farkındaydım.

"Jisung-"

"Uyuyalım mı? Sizde benimle uyuyun"

Yalnız kalmak istemiyordum. Yalnız kalırsam onu düşünürdüm. Onu düşünmek istemiyordum. Seungmin'in getirdiği şortu altıma geçirip bornozu yere attım. Üstünde oturduğum yorganı kaldırıp yatağa girerken kimse konuşmamıştı. Zaten birkaç dakika sonra belime sarılan kolları hissetmiştim. Gözümden bir yaş düşerken Seungmin bir eliyle yanağımı silmişti.

"Daha iyi olacak mısın?"

Seungmin'in sorusuyla yüzümde buruk bir tebessüm yer edinmişti.

"Ben sadece sizinle iyiyim. Hem artık dolunay da beni sevmiyor; sizde gitmeyin, olur mu?"

🌻🌙

__________________

Jisung'u ağlatmak hoşuma gitmiyor ama Minho'dan önce kendi içindeki sorunları halletmesi gerek.
Hayatta ki herşeyin aşktan ibaret olmadığının farkına vardığında Minho'nun onun için ne ifade ettiğini daha iyi anlayacak...

~

Sizi seviyorum; hayatınızda ne olursa olsun, ne yaşarsanız yaşayın kalbinizde her zaman sevgiden bir parça taşıyın.
Kim bilir belki onu kararan bir kalbe vermek istersiniz...
Hep çok mutlu olun; kendinize iyi bakın...

Lie/ Minsung जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें