two

1.1K 36 0
                                    

Şarkıyı dinlemeyi unutmayın, ok?

"Barın?" Dedim şaşkınlıkla. "Ne arıyorsun sen burda ya?" Bıkkınlıkla sorduğum soruyla başını eğdi. Bu gün çok fazla ona maruz kalmış hissediyordum.

"Çok acil yardımın lazım." Dedi arkasına sakladığı matematik kitabını gün yüzüne çıkarıp. "Soruları çözemiyorum. Geçen seneden beri matematik dersim kötüye gitti. Takip edemedim. Yardım etsen?" Dedi hızlıca. Bir kitaba bir de ona baktım. Uğraşmak istemediğimi anlamam uzun sürmedi.

"Ben de matematikten anlamıyorum." Dedim saf saf. Yani saf görünmeye çalışarak.

"Yeme beni Hazel." Dedi ciddiyetle. Tamam yalan söyledim ben matematikte çok iyiyim. "Gurupta konuşuyorlar senin hakkında hep." Dedi ama sanki daha çok ağzından kaçırmış gibiydi.

"A, öyle mi? Ne diyorlar?" Dedim sahte meraklı bir tavırla.

"Matematikte iyi olduğunu söylediler." Dedi ve kitabı bana uzattı. 11. Sınıf matematik kitabını görmemle onunla yaşıt olduğumu anlamıştım. Grupta benim hakkımda daha çok şey konuştuklarına da eminim. Ama hiç merak etmedim.

"Git sınıf arkadaşlarından iste. Vardır sana yardım etmeye can atan inekler." Dedim. Gerçekten şimdi onunla uğraşmak istemiyordum.

"Bir kez yardım etsen ölür müsün?" Dedi ve etrafa baktı. Sesler gelince birkaç kişinin odasından çıktığını fark etmiştim.

"Hmm, ölmek demeyelim şimdi. Yardım etmem ben, yardım da beklemem." Dedim ve başımı geriye yatırdım. Boynumu kütletmek için başımı sağa sola yatırırken Barın'ın elini hissettim boynumda. Sadece elinin tersini değdirmişti ama hemen geri attım kendimi. "Ne yapıyorsun?" Dedim hoşnutsuz bir tavırla. Zaten merdivende otururken olan yakınlaşma da hiç hoşuma gitmemişti.

"Bunu karşılığında ne istiyorsun?" Diye sordu kitabını kaldırıp. Yine dediklerimi duymazdan geldi.

"Asıl sen ne istiyorsun? Bir anda ne bu samimiyet anlamıyorum ki? Sigara istemeler, mesaj yazmalar, kapıma gelmeler. Ne oluyor sana oğlum? Gözüme gözükme ya. İstemiyorum yardım etmek, istemiyorum senden bir şey ya." Dedim en sonunda kendimi tutamayıp. "Benim sorunum mu matematikten anlamaman? Git özel derse gir. Git, yani git. Allah Allah." Diyerek kapımı kapatmak için hareketlendim. Saydırmaktan nefes nefese kalmıştım.

"Dur bi Allah aşkına." Dedi ve beni yavaşça itip içeri giriverdi. "Böyle yaparak kaçırıyorsun işte yanındakileri." Dedi ardından. Beni bununla vurabileceğini düşünüyorsa yanılıyordu. Yalnızlık benim seçimimdi.

"Sana ne? Ben de böyle rahatım. Kimsesiz, sakinim. Mutluyum." Dedim yatağa otururken. Onu kendisi istemedikçe odamdan kovamazdım. Boyu posu buna izin vermezdi. "Bir yüz verdik diye yaptıklarına bak. Odama böyle beni iterek girebiliyorsun!" Dedim kendisini gösterip.

"Arkadaş olmak istiyorum." Dedi benim aksime sakin bir ses tonuyla.

"Ben istemiyorum." Dedim sakinleşmeye çalışarak.

"Olalım işte. Ne kaybedersin?" Dedi. Beni hiç anlamıyordu.

"Kendimi kaybederim." Dedim. "Ben tek başıma iyiyim. Gereksiz insanlar da yok etrafımda." Dedim dürüstçe. Gerçekten böyle düşünüyordum. Arkadaş sandığım insanlardan yediğim tekmeler yetmişti bir daha kimseye güvenmemem için.

"Sevgili olalım o zaman." Dedi umursamaz bir tavırla. Belki de şaka yapıyordu, bilmiyorum. Mimiklerini anlayabilecek kadar iyi tanımıyordum. Zaten bu gün onu ilk defa görmüştüm. Öncesine ne fark etmiş ve de siması gözüme çarpmıştı. Dediklerimi duymazdan gelmesine sinir olmaya başlıyordum. Olmadık şeylere sinirleniyor olabilirim ama elimde değil.

"Ne diyorsun sen ya?" Dedim oflayarak. "Beni mi sınıyorsun?" Parmaklarımı saçlarımın arasına geçirdim ve geriye attım.

"Yo, seni istiyorum." Dedi gözlerindeki ışıltıları gizlemeden. Bir süre susup sadece baktım. Ayrıcalıklı hiçbir duygu zerresi bile hissedemedim ona karşı. 

"Çık git." Dedim sonra kapıyı işaret ederek. Kitabı yere düştü. Ben düşen kitabına bakarken bir anda avucu çenemi sardı ve yüzümü kaldırdı. Gözlerine bakmamı istediğini anlamıştım ama inat olsun diye de arkadaki duvara bakmıştım. Elinin varlığı beni rahatsız ettiği için elimle elini çekmeye çalıştım. Bırakmadı.

"Bir aydan beridir ilgimi çekiyorsun." Dedi. Çenemdeki eli kendi isteğiyle boynumdan omzuma kayarken. "Bu dönem yeni geldin. Ve okula böyle girebilmek imkansız." Dedi tespitini anlatır gibi. Gözleri yüzümün her zerresine gezerken ben de başımla onayladım.

Bu okul özelin de ötesi bir okuldu. Neredeyse her öğrenciyle ayrı ilgilenilirdi. 4 yıllık eğitim süresi boyunca sadece 1 kez öğrenci alımı yapılırdı. Sonrasında ise hiçbir öğrenci istese de giremezdi. Zengin ailelerin çocuklarına uygun gördükleri okuldu burası. Yatılı olması ise ailelere ayrı bir zevk veriyordu sanki.

"Babam imkansızı sever." Dedim güçlükle konuşarak. Ailem hakkında konuşmak, nefret ettiğim şeylerden biri olmuştu zamanla. Beni buraya kapatıp özgürlüğüme zincir taktığı için de kinliydim.

"Yani bu durum çok göze batıyor. Herkes seni konuşuyor. Ayrıcalıklı olman onları çok rahatsız ediyor." Dedi dedikoducu teyzelere benzerken. Gülmeden edemedim.

"Hiç umurumda bile değil. Başkalarının ne düşündüğüyle ilgilenmiyorum. Ayrıcalıklı doğrum, ayrıcalıklı büyütüldüm ve ayrıcalıklı bir hayat yaşıyorum. Gerçeklik onlara batıyorsa bir zahmet kendi hayatlarını sorgulasınlar, beni değil." Dedim, ama hiç rahat değildim. Ayrıcalıklı olmaktan ve bunun hep yüzüme vurulmasından nefret ettim. Böyle doğup büyümek asla benin seçimim değildi. Elimde olsa vazgeçerdim ama rahata alıştıktan sonra bırakmak da hiç kolay olmazdı.

...

    Kitabın okunmaya başladığını görünce, birkaç kişi dahi olsa yıldıza basınca ben çok mutlu oldum ve kitabı olabildiğince en iyi şekilde okuyun diye bölümleri düzenlemeye ve dolu dolu yazmaya çalışacağım.
   Gerçeklikten kopup yazdığım bir kitaptır. Çerezlik gibi yani. Daha ciddi yazdığım kitaplar oldu ama yayınlama şansım olmadı. Şimdi tekrar yazmaya başlamak istiyorum. Destek olursanız beni çok çok mutlu edersiniz.

Ha-zel & Tecessüs | ♥︎Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora