8. Mahzenin Kara Kutusu

44 4 8
                                    


Ahmet Kaya - Demedim mi Haydar

Melek Mosso - Yıllar Affetmez

Adım kötüye çıktı baba. Utan ettiklerinden. Mahşerde olsa bile iki elim yakanda.

Tam karşımda bir saatin beynimi kemiren sesi. Yine kolumda duran bir serum seti. Serum yine yavaş akıyor. Doktor nerede? Sedye yine hiç rahat değil. Tüm sedyeler benim için rahat değil. Ayağımda şimdi tek farkla bir bandaj var.

“Durumu nasıl?” diyor tanıdık bir ses. Başım ağrıyor. Vücudumda uyuşukluk vardı. Gözlerim yanıyor ve biraz da midem bulanıyor.

Tugayla da konuştum Kerem Bey. Ayağındaki burkulma ciddi boyutta değil. Önerdiğim reçete de almanız gerekeni yazdırdım. Geçirdiği psikolojik kriz nedeniyle eğer Gökçe Hanımda isterse onu bir psikoloğa da yönlendirebiliriz” dedi.

Gözlerimi araladığımda batmaya yakın olan güneşin ışığı yüzüme doğru vuruyordu.

“Peki sizce neden böyle bir atak geçirdi?” dedi Kerem. Sesi kapının ardından geliyordu.

Yaşadıklarım bir bir zihnime çöküyordu. Zihnimdeki kendi evi bellemiş mağarasına yerleşti şeytan kılıklı o canavar. Pencereye baktığımda zihnimdeki canavarla göz göze geldik. Bana hüzünle bakıyor gibiydi. Gözler ve hisler yalan söyler miydi?

“Geçmişinde ne yaşadığını ancak kendisi bilir Kerem Bey. Söylediğiniz bir cümle ya da yaşanılan bir an onu geçmişine götürebilir. Tugay da Gökçe Hanım’ın kızkardeşini bana yönlendirdi. Onun durumu biraz daha ağır yalnız” dediğinde gözlerimi sımsıkı kapadım.

Gözümden şakağıma doğru bir yaş süzüldü, hissettim. Hüzün ve keder çöken kalbime kardeşimden başka kimsenin iyi gelmeyeceğini biliyordum ama kardeşim iyi değil miydi? Beynimde geçmişin sancısıyla kendini hatırlatan anılarımız var.

Kendime gelmek için kendime biraz zaman tanımalıydım. “Onu da görmeye gideceğim” dediğinde Kerem, dudağımı ısırdım acıyla. “Benim uzmanlık alanım değil ama Gökçe hanım için çok iyi bir arkadaş ile görüşme ayarlayabilirim” dedi.

Serumda ilerleyen damlaların uzun ince borudan ilerleyişini izledim. O damla yerçekimine meydan okumadan, kaderine razı gelir gibi aşağı süzülüyordu. Serumun klipsine uzanıp damlaları hızlandırdım. Artık saatin tik tak sesleri ile serumdan akan damla aynı hızda ilerliyordu.

“ Yaşadıkları ona ağır gelmiş olabilir az önce dediğim gibi” dedi doktor olduğunu anladığım adam. Etrafıma baktığımda odada bir banyo vardı birkaç metre ötemde. Karşılıklı dizilmiş VIP koltuklar ve bir masa duruyordu. Üzerimde hastanenin verdiği hasta elbisesi vardı. Amblemine baktığımda geçen dönem staj yaptığım hastanenin adı vardı. Nedense her dönem aynı yerde staj görüyordum.

“Anladım. Bugün hastanede kalmasına gerek var mı peki?” dedi Kerem. Gözlerim damarıma ilerlemeye çalışan aciz damlanın üzerindeydi. “Hayır öyle ciddi bir mesele yok gibi görünüyor. Ama içinizin rahat etmesini istiyorsanız bugün burada kalabilir her ihtimale karşı” dediğinde bu dünyanın hiç de adil olmadığını gördüm.

Bu dünyanın adil olmadığını şu an uyuduğum VIP odası ve doktorun tavrı açıklıyordu. Eğer bu odada yatan bir hasta olmasaydım benimle bu kadar ilgilenecekler miydi? Ya da karşılarında duran Kerem Atalay olmasaydı?

GECENİN KIYISINDAWhere stories live. Discover now