3.İdam Sehpası

42 5 0
                                    

Toygar Işıklı - Korkuyorum

Toygar Işıklı - Söz Olur

Ferhat Göçer -Yıllarım Gitti

İnsanın sustuğu bazı anları vardır geçmişte. O an susmanın doğru bir eylem olduğunu sanır etrafınızda dönen yangına su serptiğinizi zannedersiniz. Halbuki büyük yangın sizin içinizdedir. Yanarsınız içten içe. Yakarsınız kendinizi, yüreğinizi.

Susuşlarınız etrafınıza bir zarar dokunmasın diyedir belki de. Korkaklığınız etrafınızdaki insanlar üzülmesin diye. Çünkü içinizde büyüttüğünüz yangın belki bir sır belki de büyük bir günah. Büyüklerin günahını çocukları öder. Çocuklar da küçük yüreklerinde büyük bir günaha ortak olurlar farkında olmadan. Onlar yaptığı bu susma eyleminde büyük bir zafer kazandıklarını sanırlar. Çünkü onlara susmak öğretilmişti. Doyasıya bağırmak değil.

Ama ben o tabloda ki küçük çocuk değildim artık.Neden susuyordum yeniden? Yoksa doyasıya bağırmayı bilmediğim için mi bu susmalarım. Yoksa bir günahın ortaklığını mı yaşıyordum farkında olmadan? Cevabını bilmediğim bir sürü soru dönüyor beynimde. Beynim savaş yeri, beynim büyük bir harp yeri.

Tepkisizce karşımdaki kapıya bakıyorum ayakta durarak. Neden bu kadar tepkisizim bilmiyorum. Burada ne kadar süre kalacaktım. Ben ne yapmıştım da beni buraya zorla getiren adam 'Neler döndüğünü anlamayacağımı mı sandın?' dedi.

Dün gece o caddeye gitmeseydim ne olacaktı?Muhtemelen gideceğim işin yolunu tutuyor olurdum.Bugün gidebileceğim bir işim kalmış mıydı? Kalmasındı zaten. Çünkü o adamın hareketleri hiç hoşuma gitmemişti.İnsanlar çok acımasızdı. Hala Mustafa denen adamın çaresizce Şule' ye gitmek için istediğim izin anı geldi aklıma. Gururumu çiğnemek zorunda kaldığım bir an daha.

Düşüncelerimle boğuşurken kolumdaki sızı yaktı canımı.Bakışlarımı koluma çevirdim. Koluma pansuman yapmam gerekiyordu. Gözlerim çantayı aradı ancak bulamadım çünkü çantamı benden almışlardı. Artık sinirlenecek takatim kalmamıştı. Açtım, susamıştım ve ölesiye yorgundum.

Adımlarım odanın içindeki banyoya yöneldi. Banyonun kapısını açtığımda bir duşakabin ve bir de elimi ve yüzümü yıkamak için bir lavabo tezgahı vardı. Lavabonun üzerinde ise damla lekeleri oluşmuş bir ayna. Arkamı dönüp kapıyı kilitledim.Çok geçmeden aynanın önüne gelip kolumu lavabo tezgahının kenarına tutundum.Kendime gelebilmek için musluğu açıp avucumu suya tuttum. Ellerime bakıyordum ve titriyorlardı. Dün sabah kahvaltı etmiştim ve çalıştığım yerde biraz atıştırmıştım aceleyle. O zamandan beri ne su içmiştim ne de yemek yemiştim. Avucumdaki suyu yüzüme götürüp yıkamaya başladım yüzümü.

Birkaç kez daha yüzüme su çarpmıştım. Yüzümü yıkadıktan sonra titreyen ellerim lavabonun iki yanına tutundu. Derin nefesler alıyordum. Başımı karşımdaki aynaya çevirdiğimde ayna, üzerindeki lekelerden dolayı görüş alanım az da olsa kısıtlanmıştı.

Aynadan kendime baktığımda saçlarım birbirine geçmiş, dudaklarım ve yanaklarım kızarmıştı. Dudaklarım susuzluktan dolayı kurumuştu ama az önce acıdan dudaklarımı ısırdığım için kızarmışardı. Gözlerimin feri sönmüştü.Kısacası ruh halim bedenime yansımıştı.

Gözlerim yeniden saçlarıma döndüğünde ellerimle saçımı birbirinden ayırmaya çalıştım. Ama refleks olarak yaralı kolumu da kaldırınca yüzüm bir anda buruştu ve dudaklarımdan bir 'ah' nidası döküldü.

GECENİN KIYISINDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin