"Ben aslında..." deyip hıçkırdı Tarık. Yine düşecek gibi olduysa da hemen toparlandı.

"Evladım istersen sana şuradan bir taksi çevirelim eve git, böyle durma sokakta," dedi İrfan Bey artık Tarık'ın haline üzülerek.

"Olmaz!" dedi Tarık hemen panikle yükselerek. "Ben... özür dilerim... sizin çok vaktinizi almayacağım. Ama lütfen şunu söylememe izin verin."

İrfan Bey sükûnetini korumaya çalışarak Tarık'a baktı. Her an düşecek diye bir yandan da tetikteydi.

"Ben düşündüğünüz gibi biri değilim artık. Değiştim ben. Çok değiştim hem de. Kızınız beni değiştirdi. Biliyorum böyle söyleyince yine inanmıyorsunuz bana, Merih dediğinde bile inanmamışsınız, şimdi bana hiç inanmazsınız ama... bana bir şans verin. Göreceksiniz ne kadar ciddi olduğumu kanıtlayacağım size. Siz de, herkes de görecek. Size söz veriyorum İrfan amca! Size kanıtlayacağım. Siz de söz verin bana inanacaksınız o zaman."

İrfan Bey artık kafası bulandığı için başını sağa sola yatırarak kaslarını falan açmaya çalıştı. Venüs'e baktı ne yapacağız bu çocukla dercesine. Venüs'se sanki biri dokunduğu an tüm musluklarını açacakmış ifadesi ve şok ifadesi arasında bir çizgide duruyordu.

"Bak Tarık, sen aklı başında bir delikanlısın, seni bilirim. Şimdi çok sarhoşsun, bu şekilde kimseye hiçbir şey kanıtlayamazsın. Dediğimi yap, güzel güzel evine git. Tamam mı evladım?" dedi İrfan Bey son bir çare.

Tarık'ın sağ gözünden düşen yaşı gören Venüs yanındaki cips standına tutunarak ondan gözlerini kaçırmak zorunda kaldı. Onun ne kadar canının yandığını hissedebiliyordu.

"Göreceksiniz... göreceksiniz..." diye sayıklayarak döndü Tarık. Kaldırımda yürüyerek onlardan uzaklaştı.

İrfan Bey bir süre olayın şokunu atlatamayarak Tarık'ın ardından baktı. Onun düşmeden yürüyebildiğine emin olana dek onu izledi. Sonra arkasını dönüp Venüs'e baktı.

"Kızım sende kolayında Ali'nin numarası vardır. Arayıp haber versene şu çocuğa. Aklım kalacak böyle. Ah bu gençleri anlamak çok zor gerçekten de."

Venüs derin bir nefes alıp kendini toparlamaya çalıştı. Başını salladı hafifçe. Telefonunu çıkarıp rehberinden Ali'nin numarasını buldu. Birkaç çalıştan sonra telefon ilginç bir tonlamayla "Venüs?" diye açıldı.

"Merhaba Ali," dedi Venüs titreyen bir sesle. Şu an Merih'in yarattığı Venüs-Ali mazisini gram düşünecek durumda değildi. O yüzden babasının verdiği emri yerine getirerek telefonu kapatmak niyetindeydi sadece. "Tarık'ı gördük babamla az önce, sarhoştu biraz. Haber vermek istedik. Bizim dükkâna geldi, sonra da çarşının içine doğru yürüyüp gitti."

"Tamam, sağ ol haber verdiğin için Venüs," dedi Ali şaşkın bir ses tonuyla. Venüs başka bir şey demeden "Rica ederim, görüşürüz," deyip telefonu kapattı.

***

Ali odasında otururken elinin altındaki çakmağı çeviriyordu bir süredir. Kafası yine karman çormandı. Bu akşamüstü Venüs kendisini aradığında ufak çaplı bir şok geçirmişti. Çünkü Merih karşısında duruyordu o esnada. Birkaç adım ötesinde gelen konukları karşılamaktaydı. Yani o anda arayan Venüs gerçek Venüs'tü. Hiçbir ilişiğinin olmadığı kız...

Sonra telefonu açınca onun çok üzgün bir sesle Tarık'ın sarhoş olduğu haberini vermesiyle kafası iyice karışmıştı. Tarık niye sarhoş olmuştu hiçbir fikri yoktu. Ama yürüyüp gidebildiği bir seviyedeyse kimse açısından endişelenecek bir şey yok diye düşünmüştü. Kardeşini tanıyordu sonuçta. Belki de sadece onlara sarhoş gelmişti. Ama Tarık senelerdir kendini kaybedecek kadar sarhoş olmamıştı.

İKİLİ DELİLİKWhere stories live. Discover now