2. Bölüm

1.6K 210 13
                                    

Buna hangi akla hizmet evet demişti, hiç bilmiyordu. İçtiği birkaç kadeh şarap ona bunları yaptırmış olabilir miydi? Belki de öyleydi. Asıl işleri tekel olan bir aile için çok geç içkiye başlamıştı çünkü. O yüzden henüz alkole bağışıklık kazandığı söylenemezdi. Alkol Merih'e, Venüs'e evet demesi gibi kötü şeyler yaptırabiliyordu.

Umutsuzca bahçe kapısında durduğu huzurevine bakarken sessizce inledi. Artık daha fazla erteleyemezdi. Saat sekize geliyordu.

Elinde Venüs'e ait her şeyle beraber şangırdayan bahçe kapısını iterek içeri girdi. Bahçede birkaç tane yaşlı oturuyordu. Kimisi tekerlekli sandalyedeydi. Kimisi ise yürüteçlerini yanlarına almış rahat banklarda oturuyorlardı. Sabah güneşinin tadını çıkarıyor gibilerdi.

Adımlarını bahçeyi pas geçerek dosdoğru fazla da büyük olmayan binaya yöneltti. İçeri girdiğinde küçük bir alanda danışma masası gibi bir şey onu karşıladı. Masada güvenlik oturuyordu. Sol tarafından gelen seslere bakılırsa mutfak oradaydı. Sağ tarafa doğru başını hafifçe eğdiğindeyse birkaç tane kapalı kapıyla dolu koridor görünce orada odaların bir kısmının olduğunu anladı. Danışmanın hemen yanında merdivenler ve eskice bir asansör vardı.

"Merhabalar, buyurun," dedi güvenlik ayaklanarak. Merih de ağır adımlarla masaya doğru yaklaştı.

"Merhaba, ben—" Bir an kendi adını söyleyecek gibi olduysa da hemen toparlandı. "Venüs Özer. Zorunlu hizmet için geldim. Bugün ilk günüm."

Adamın yüzü bir anda değişti. Alaycı ve umursamaz bir hal alarak "Ha tamam!" dedi. Kâğıt yığınlarının arasında bir şeyler aradı. Sonra aradıklarını bulunca Merih'in önüne atar gibi koydu.

"Şunu imzalayacaksın. Adın soyadın, tarih, imza."

Merih kaba sayılabilecek bir tavırla önüne atılan kâğıtlara baktı. Resmi mahkeme belgeleriydi bunlar. İşte bu kısımlar ona hep yaptıklarını sorgulatan kısımlardı. Eli ayağı titriyordu. Başkasının adıyla imza atacaktı. Resmen devleti kandıracaktı.

Sakinleşmeye çalışarak uzatılan belgeye hızlıca göz gezdirdi. Fazla okumadı çünkü baktıkça geriliyordu. Üstelik tepesindeki adam da homurdandıkça daha kötü hissediyordu.

Burada işi çok zordu.

Hızlıca Venüs'ün adı ve imzasıyla bu işi bitirdi. Adam kâğıtları şak diye önünden çekiverdi. "Bunu her gün yapacaksın. Gelmediğin günleri raporlamamız gerekiyormuş."

Kâğıtları kilitli bir yerlere koyarak masasının ardından çıktı. "Gel benimle," diyerek sol tarafa doğru yürüdü. "Sana etrafı gezdireyim de, çalışacağın yerlerin hepsini gör. Her yerde çalışacaksın, her işi yapacaksın. Bu işten öyle kolayca kurtulmak yok. Bu arada ismim Kamil."

Venüs'ten resmen nefret ediyorlardı. Nasıl etmesinlerdi ki? Buraya gelme nedenini Merih düşündükçe utanıyordu. Süpermarketin bahçesinde market arabası yüzünden bir yaşlıyla kavga etmişti hanımefendi. Ona hakaret etmekle kalmayıp bir de kadını tartaklar gibi itelemişti. Kadın neyse ki hastanelik olmamıştı ama Venüs'ten çok pis şikâyetçi olmuştu. Venüs hakaret kısımları bir yana, kavgada bile yüzde yüz haksız olduğu için ceza almıştı.

Ay gerçekten bu kıza az bile yapıyorlardı.

"Burası mutfak, sabah öğle akşam sıcak yemek çıkar. Öğle yemeklerinin hazırlanmasına yardım edeceksin sen de buraya geldiğinde."

Mutfakta çalışan iki kadına selam verip onları Merih'e tanıttıktan sonra devam ettiler. Mutfağın olduğu koridorda dört tane oda vardı. Bu dört odadan biri alt kattaki büyük salondu. Televizyon, kütüphane, kart oyunları için masa, satranç gibi birçok şey vardı. Birkaç yaşlı oturmuş televizyon izliyordu. Onları tek tek tanıştırmamıştı. Nasılsa herkesle bir bir detaylıca tanışacağını söylemişti Merih'in. Diğer üç oda bu katta kalan ve yürüme konusunda daha çok problem yaşayan yaşlıların odalarındandı.

İKİLİ DELİLİKWhere stories live. Discover now