Merih içinden bir ah çekti. Doğru, bugün bir de o vardı.

"Kızcağız bugün çok yorgun, malum, pas geçsek olmuyor mu?" dedi Zehra Hanım huysuz huysuz.

Merih hemen bir gerginlik çıkmaması adına müdahale etti. "Yok yok. Yaparız tabii ki, siz şimdi güzel güzel kahvaltılarınızı yiyin, ben bahçeyi hazırlayacağım."

Bir saat sonra yine bahçede buluşmuşlar spor seanslarına başlamışlardı. Yine müzikleri bile vardı. Merih'in motivasyonu dışında her şey eksiksizdi.

Kol esnetme hareketlerinden birini yaptırırken hareketi yanlış gösterince, huysuzlardan biri olan Esma Hanım "Kızım bu hareketi yaparken elden değil de, dirsekten bastırmıyor muyduk?" diye sormuştu. Merih o anda biraz kendine mani olamayıp hayattan bezmişçesine "Evet Esma Hanım, doğru söylüyorsunuz. Ben yanlış göstermişim," dedi. Böylece Esma Hanım'ın ekmeğine de çılgınca bir yağ sürmüş oldu.

Bunun gibi iki hata daha yaptıktan ve huysuz yaşlıların kendisini düzeltmesiyle spor saatleri de son buldu. Bugün kafasının gidikliğinden onlara da çok az yardım edebilmişti. İşin garip yanı, o kadar hunharca yorgun hissetmiyordu. Kafasını dağıtan başka şeyler vardı. Belki de artık son zamanların bu yoğunluğunu kaldıramıyordu. Venüs Hanım'ın kendisi belde belde gezip tatil yaparken, kendisi burada ikisi yerine bir hayat yaşamaya çalışıyordu resmen.

Toparlama ve temizlik işlerinde diğer çalışanlara yardımcı olduktan sonra ancak on bir buçuk gibi Zehra Hanım'ın yanına uğrayabildi. Zehra Hanım her zamanki gibi bahçede oturmuş kitap okuyordu. Merih'in kendisine doğru geldiğini görünce kitabı bir kenara bırakarak kocaman gülümsedi. Pat pat yanına vurup onu çağırdı.

"Gel bakalım güzellik! Hem otur dinlen, hem sohbet edelim."

Merih Zehra Hanım'ın yanına oturup ona nazikçe gülümsedi. "Siz nasılsınız, enerjik görünüyorsunuz?"

"Ay ben çok iyiyim hayatım! Vallahi iyi ki de mahsur kalmışız teknede dedim. Bana çok iyi geldi orada akşam yemeği falan. Asıl bunu geç şimdi, siz ne yaptınız bakayım Ali'yle, ben yattıktan sonra?" diye sordu muzip muzip Zehra Hanım.

Merih bakışlarını öne eğerek derin bir nefes aldı. "Oturduk öyle, sohbet ettik, müzik dinledik falan," diyerek geçiştirmeye çalıştı. Zehra Hanım'ın bunu yiyeceğini pek sanmıyordu ama.

"Hadi hadi! Asıl detaylar lazım bana. Nelerden konuştunuz mesela? Bulunduğumuz ortam derin sohbetler için çok idealdi. Gece, yıldızlar, denizin ortasında! Ay çok şahane!" Zehra Hanım ellerini çırptı neşeyle.

Merih kemküm ederek "Ben ne desem ki şimdi? Öyle havadan sudan konuştuk aslında sizi üzmek istemem ama. Çoğunlukla ben olmak üzere anılarımızı anlattık birbirimize. Benimkiler hep kötü-komik anılardı. Sonra ben bir ara denize düştüm yanlışlıkla," dedi.

"Ne?!" diye çığlığı bastı Zehra Hanım. "Ne oldu? Nasıl oldu o?"

"Yanlışlıkla kenara bastım, dengemi bulamayınca suya yuvarlanıverdim. Buz gibiydi su. İlk anda boğuluyorum sandım. Neyse ki Ali hemen gelip yardım etti. O biraz gecemizi canlandırmış oldu. Soğuk su ikimize de şok etkisi oldu."

Zehra Hanım karışık ifadelerle baktı Merih'e. Hem üzülmüş, hem heyecanlanmış görünüyordu.

"Islak ıslak oturmadınız inşallah?" derken sanki 'inşallah oturmuşsunuzdur' diyordu Zehra Hanım.

"Kurulanmak biraz zor olsa da başardık," dedi Merih o kısımları bir an önce geçmek isteyerek. Elleri kucağında cici cici gülümseyerek baktı Zehra Hanım'a.

İKİLİ DELİLİKWhere stories live. Discover now