"Bu güzel akşamda beni yalnız bırakamazsın. Bu şişeyi beraber bitireceğiz."

Merih çekingence kadehi aldı. Bir yudum aldığında ağzında çok hoş bir tat kaldı.

"Şu üzümlerden de yesene," dedi Ali. Kendisi önerisini yerine getirerek önce şarabından içti, sonra bir tane üzüm attı ağzına.

Bir süre sessizce oturup gece seslerini dinlemeyi ve şaraplarını yudumlamayı sürdürdüler. En sonunda Ali "Eee Venüs! Anlat biraz bakalım," dedi.

Merih gergince gülümseyerek Ali'ye baktı. Bu adama bakarken hep aynı şekilde gülümsüyordu nedense. Çekingen, afallamış ama bir şekilde içten. "Ne anlatayım?"

"Bilmem. Her şey olur. Büyük halacım sağ olsun bugün hep benden konuştuk. Hiç seni dinleme fırsatım olmadı. Merih'i az çok biliyorum ama seni pek bilmiyorum."

"Sen sor, ben cevaplayayım."

"Sen de Muğla Üniversitesi'nde okumuştun, değil mi?"

Merih onaylarcasına başını salladı. "Evet, tarih bölümünde."

Ali gözlerini kısıp baktı. "Peki bir sporcu neden tarih seçti?"

"Sözelciydim ben. Klasik ne olmak istediğini ya da ne okumak istediğini bilmeyen sözelcilerdendim. Babam Merih'in de, benim de, hep öğretmen olmamızı hayal ederdi. Sanırım bunun etkisiyle tarih seçtim. En kötü öğretmen olamazsam tarih bilgisiyle tur rehberliği gibi bir şeyler yapabilirim burada dedim. Hiçbiri olmadı. Yine hoca oldum ama babamın istediği gibi bir hoca olmadım sadece. Sevdiğim şeyi yapıyorum günün sonunda."

"Pilates ve yogayla uğraşmak güzel. Özellikle yogayı ben de severim."

"Gerçekten mi?" dedi Merih şaşkınlığına hiç mani olamayarak. Biraz abartı bir tepki vermiş olabilirdi.

Ali onun bu tepkisine güldü. "Evet. Senin gibi erbabı sayılmam ama... Ben on beş yıldır meditasyon yapıyorum. Düzenli olarak. İnsanlar bunun ne olduğunu bilmezken başlamıştım. Sene kaçtı..." derken düşünür gibi duraksadı Ali. "91-92 yıllarında falan başlamışım. Sen düşün artık ne kadar eski."

"Vay canına! Çok şaşkınım. Hiç bilmiyordum. Cidden çok eski bir zamanda başlamışsın. On beş sene çok uzun bir süre. Çok ustalaşmış olmalısın."

"Ustalığı bilemem. Ama benim hayatıma çok etkisi olduğunu inkar edemem. Meditasyon benim büyük bir kurtarıcım. Eğer bunu yapıyor olmasaydım bugün bambaşka bir adam olabilirdim. Belki bilirsin, gençliğimde biraz kavgacı bir tiptim. Kolay sinirlenirdim. Agresiftim."

"Evet, biraz hatırlıyorum."

"Aileme çok çektirdim. Ama sonra üniversitede biriyle tanıştım. Sonradan çok yakın arkadaşım oldu kendisi. Yurtdışından gelmiş bir öğrenciydi, meditasyonu da o anlattı, öğretti. İlk başta neredeyse hiç ciddiye almamıştım ama bir iki kez yaptıktan sonra etkisini görünce bırakamadım bir daha. Hala her gün yaparım. Bazen çok uzun vakit ayıramasam bile mutlaka her gün yapıyorum."

"Ne güzel!"

"Yine kaşla göz arasında konu bana döndü. Senden konuşuyorduk. Merih seni hep delidolu olarak anlatır. Ama bana anlatılandan daha sakin geldin açıkçası. Hala tam anlamıyla seni tanımış sayılmam ama."

Merih hızlıca saksıyı çalıştırdı. Yine kendisini gömerek "Merih o kadar sakin ve durağan bir insan ki, onun yanında ben Kuşum Aydın gibi kalıyor olabilirim tabii," dedi tebessüm ederek.

Ali Merih'in benzetmesi üzerine bir kahkaha attı. "Doğru söylüyorsun," derken bitmiş şarabını tazeledi. "Yani Merih'in sakin yapısı konusunda. Kuşum Aydın kısmını bilemeyeceğim."

İKİLİ DELİLİKWhere stories live. Discover now