"Fark ettik heyecanlandırdığını. Hala sakinleşemedin."

"Ah ah! Keşke gelip bizimle otursa."

"Hayatta iş saatlerinde on dakikadan fazla oturduğu görülmez. Sürekli bir oradadır bir burada."

"Bir dakika da burada otursun be canım, gözümüz bayram etsin."

"Meral adam üç hafta önce anlı şanlı nişan yaptı burada. Evleniyor."

Meral burun kıvırdı arkadaşına. "Evlenene kadar hala bekâr demektir. Bu da istediğimiz kadar bakma özgürlüğüne sahip olduğumuzun göstergesidir. Gerçi evlense bile bakabiliriz bence. Sadece biraz bakış ayarlarımızla oynamamız lazım."

Merih artık pes ederek kendini tamamen yemeğine verdi. "Seninle cidden yarışamıyorum. Nasıl biliyorsan öyle olsun."

***

Merih dördüncü kez üstünü başını kontrol etti. Eksik bir şey olmadığına, bir şeyler unutmadığına net bir şekilde emin olduktan sonra dışarı çıktı. Kendisi gibi kalan birkaç kişi de toparlanmıştı. Herkese iyi akşamlar dileyip yat limanında bir yerlerde gezinmekte olan Meral'i bulmak üzere restorandan çıktı. Fakat girişte kendisini bekleyen sürpriz, onun şok içinde olduğu yere çakılmasına neden oldu.

"Sürpriz!" diye bağırdı Tarık ellerini iki yana açarak. Muhteşem yakışıklı bir gülümsemeyle bakıyordu Merih'e. Keşke Merih de öyle bakabilseydi tabii. Şu an öyle bir ifade vardı ki suratında, Tarık'ı korkutmadığını ancak umabilirdi.

"Seni nasıl şaşırttım ama! Şu ifadene bak!" Tarık gülerek Merih'e doğru yürüdü. Uzanıp sarılırken Merih son saniyede kollarını kaldırıp ona dokunmayı akıl edebildi.

Artık konuşması gerektiğini fark ederek "Senin burada ne işin var?" dedi tatlı bir sesle.

"Bence buraya seni görmeye gelmek en doğal hakkım. Çalışırken çok gerildiğini söylemiştin ama şu an teknik olarak çalışma saatin bitti, değil mi?"

Doğruydu. Venüs, Tarık'ın bu tip baskınlar ve planlar yapmaması için onu restorandaki çalışma saatlerinden mümkün olduğunca uzak tutabileceği söylemlerde bulunmuştu.

"Evet, elbette. Ama arkadaşım gelmişti. Beni bekliyordu," diye mırıldandı üzgünce Merih. Gecenin bir buçuğunda baskın yapar gibi gelmeseydi beyefendi de.

"Biliyorum. Ben de sadece sizi eve bırakmayı teklif edecektim zaten. Ali benden arabayı getirmemi rica etmişti. O toparlanıp çıkana kadar sizi bırakayım."

"Zahmet etmeseydin, biz minibüsle giderdik şuradan."

"Aşk olsun Merih. Hadi! Nerede arkadaşın? Meral'di değil mi?"

"Evet, son yarım saattir yat limanının içinde kaybolmuş durumda. İnşallah denize düşmemiştir."

Tarık Merih'in sözlerine kıkırdadı. "O zaman sen Meral'i bulurken ben de abime on beş yirmi dakikaya döneceğimi söyleyeyim."

Merih, Meral'i bulduktan sonra restorana dönerken ona gerekli tüm uyarıları yaptı. Meral keyifle "Tamam ben onu oyalarım, sana saracak vakit bulamaz. Gerçi can çekişmeni de görmek isterdim ama..." demiş ve Merih'le biraz uğraşmıştı. Restoranın önüne döndüklerinde Tarık'ı kapıda Ali'yle konuşurken buldular. Ali Tarık'a bir şeyler tembihliyor gibiydi. Tarık'ın yüz ifadesinde o tarz bir bıkkınlık vardı.

"Geldik biz!" diye seslendi Merih yaklaşırken. Tarık bir anda o asık surat halinden sıyrılıverdi. Gülümseyerek Merih'e döndü. "Hoş geldiniz."

"Meral seni Tarık'la tanıştırayım," diyerek ilk önce hayatının aşkıyla en yakın arkadaşını sonunda tanıştırma şerefine erişti. Ali de kenardan onları izliyordu.

İKİLİ DELİLİKحيث تعيش القصص. اكتشف الآن