Daire 7 - 6.Bölüm : Misafir.

Start from the beginning
                                    

"Ece..." diye mırıldandım. Yutkundum.

Efe başını salladı, buna hazırlıklıydı.

"Kendimi ona karşı suçlu hissediyorum." dedim, "Sanırım bu kadar çabuk olmamalıydı, bu kadar çabuk bir mutluluk yaşamamalıydım... Ona..." dedim, "Ona ihanet etmiş gibi hissediyorum. Bebeği öğrendiğimden beri bu düşünce içime düşüp duruyor, hislerimi görmemeye çalışıyorum ama şimdi senin bebeğimiz için ne kadar mutlu olduğunu kendi gözlerimle görünce yüzüme ayna tutulmuş gibi oldu. Ben de aynı senin gibi heyecanlandım, çok mutlu oldum, dünyalar benim oldu. Ama sanki olmamalıydı..." dedim sessizce.

Efe başını yana doğru eğip eğik duran yüzüme baktı.

"Dünyalar her zaman senin olmalı Mine." dedi, "Sen ona hayatının en güzel zamanlarını yaşattın, sen onu sevdin, sarıp sarmaladın, ona bir aile verdin. Ece burada olsaydı ve bebek haberini alsaydı havalara uçardı. Bunu biliyorsun, değil mi?"

Ağlayarak başımı salladım, onun o küçücük bedeninin karşı koltukta zıplayan hayalini görebiliyordum.

"Ama burada değil." dedim.

"Burada..." dedi Efe fısıltıyla. Uzandı ve orta sehpanın üzerinde duran rattan sepetin içindeki çiçek dürbününü aldı.

"Sana ne söylemişti, hatırlıyor musun?" diye sordu.

Başımı salladım.

"Unutamıyorum." dedim gözyaşları içinde.

"Unutmak istiyor musun ki?" diye sordu Efe.

Birini hem unutmanın hem de unutamamanın verdiği acının tam ortasındaydım.

Hem her saniyesini hatırlamak istiyordum, hem de her saniyesini unutmak. Onun varlığı da yokluğu da acıydı.

"Onu hatırlamak ama acısını unutmak istiyorum..." diye mırıldandım, sesim zar zor çıkıyordu.

"Aynı anda ikisini de yapamazsın." dedi Efe, "Bak, tam buraya bak..."

Çiçek dürbününü bana doğru uzattı, başımı eğip çiçek dürbününün içine baktım. Yalnızca renkler ve şekiller vardı. Efe çiçek dürbününü çevirdikçe değişen renkler ve şekiller...

"Ece sana onu ne zaman özlersen bir çiçek dürbününün içine bakmanı, ona orada görebileceğini söyledi Mine. O rengarenk bir çocuktu, senin gibi. Onun da rengarenk acıları vardı. Hiçbir zaman yalnızca renkler veya yalnızca acılarla anılmayacak, hafızamızın bir yerinde hep acı verici ve rengarenk olacak."

Ben bir yandan onu dinlerken bir yandan çiçek dürbününün içindeki renkleri izlerken Efe dürbünü gözlerimden çekti ve gözlerimi eliyle kapattı.

"Ne yapıyorsun?" diye sordum şaşkınlıkla.

"Sana başka bir şeyi gösteriyorum." dedi.

"Neyi?"

"Karanlığı."

"Ama neden?"

"Çünkü eğer Ece'ye dair hissettiğin acı giderek büyürse Mine, acı renkleri de ele geçirecek. Geriye yalnızca bu kalacak. Karanlık."

Efe ellerini gözlerimden çektiği an söylediklerinden öyle çok etkilenmiştim ki ürperdiğimi hissettim. Sanki sözleri beni kendime getirdi, beni yalnızca sözleriyle buz gibi sularda yıkayıp ayılttı, beni uyandırdı.

Gözyaşlarım durdu, derin bir nefes aldım. Karşımdaki adamın güzel gözlerine baktım ve elim karnıma gitti.

"Bebeğimiz çok şanslı olacak." dedim.

No : 26 (İki Kitap)Where stories live. Discover now