19. BÖLÜM - CHOPİN

225 80 75
                                    

Geleceğin doğan güneşinin üzerini siyah bulutlarıyla gölgeleyen geçmişim, damla damla yoluma düşerken yaydığı acı toprak kokusu genzimi yakıyordu. Kafesinden firar eden kuş misali nereye konacağımı bilmeden uçarken, alışık olduğum tutsaklığın bitişi kanatlarıma özgürlüğü yaşatsada, hayat bir şekilde korkutarak buna pişman ediyordu.

Yabancı olduğum eve girdiğim andan itibaren hissettiğim bu duygu, kalbimin üzerine tırnaklarını geçirmişti. Belki de hayat, iyisiyle ya da kötüsüyle şimdi başlıyordu. Leyla Hanım'ın benim için hazırladığı oda üst katta Emirhan'ın odasıyla yan yanaydı. Rahatsız olmamam için evden gidebileceğini söyleyip, bunun yanı sıra beni hemen yanı başındaki odada tutması oldukça ironikti. Üzerimi değiştirmekten vazgeçip aşağı salona indiğimde Emirhan evin arka tarafında bulunan havuzun başında iki eli cebinde etrafı izliyordu. Ağustos böceklerinin sesi akşamın karanlığına karışırken çevresi özenle ışıklandırılmış evin görünümü harikulâdeydi.

Ayak seslerimi duyduğu an arkasını dönüp beni görünce gülümsedi. "Evime hoş geldin güzelim." Bunu derken yanıma gelmek için attığı her adım kalp atışlarımın dengesini bozuyordu. Tam karşıma gelince durdu. Mutlu olduğu her halinden belli oluyordu. "Rahat ol lütfen." dedi. "Kendi evindeymiş gibi hissetmen için ne yapabilirim, söyle bana." Şefkatli dokunuşlarına alışmış olan saçlarımı eliyle buluşturdu.

Yüzümdeki tebessüm mahçubiyetle kasılırken, "Teşekkür ederim." dedim. "Kendi evimde hissetmem şuan için pek mümkün gözükmüyor." Cümlemin ardından yüzü asılsada bana hak vermiş olacak ki kollarımdan tutatak konuştu. "Haklısın... umuyorum ki zamanla alışacaksın."

"Seni kırmak istemediğim için davetini kabul ettim ama uzun vadede burada kalamam." dedim bakışlarımı kaçırarak. "Birkaç günün ardından başka bir yere taşınırım sanırım."

Kollarımda temas eden elini usulca aşağı doğru kaydırıp kaçacağımdan korkarcasına ellerimden sıkı sıkıya tuttu. "Üzerine gelip, ısrar etmek istemiyorum." dedi. "Acele karar verme yeter."

Yanında olmam için her şeyi yapabilecek olan okyanus gözlü adama tebessüm ederken başımı tamam dercesine salladım. Havuzun başında duran iki sezlongun arasına konumlandırılmış minik sehpanın üzerinden uzanıp aldığı kumandaya dokununca müzik çalmaya başladı. Yüksek olmayacak bir tonda başlayan klasik müzik, tanıdık notaları kulağıma üflüyordu. Chopin'in en popüler eserlerinden olan ballad, ruhuma en doyurucu hazzını yaşatırken gözlerimi kapadım. Her nota darbesinde yüzüme tebessümün yerleştiği dakikalar birbirini kovalarken ünlü piyanistin kalbiyle bedeninin farklı yerlerde olduğu gerçeği zihnimden geçti. Beste bitişe doğru yaklaşırken Emirhan, "Kalbinin başka bedeninin başka bir ülkede olduğunu biliyor muydun?" diye sordu.

"Az önce tam olarak bunu düşünüyordum." dedim "Ama neden farklı yerlerde bilmiyorum."

"Besteci, biliyorsun ki Polonyalı." dediğinde başımla onay verdim. "1849'da Paris'te ölünce oraya gömülmüş. O dönem Rusya İmparatorluğu'nun hâkimiyetinde bulunan Polonya'ya -memleketi olduğu için- romantik bir jest olarak kalbi cam kavanoz içinde başkent Varşova'ya gönderilmiş." diye anlatmaya başladığında sezlonglardan birine oturdu. "İnanılmaz bir hikayesi var dinlemek ister misin?"

"Tabii." dedim. Hevesle karşısına geçip oturduğumda ekledim. "Hadi anlat."

Meraklı gözlerime, anlatacağı hikayenin verdiği heyecanla bakarken konuşmaya başladı. "Chopin'in o dönemde birçok insanda yaygın olan tafefobi -ölmeden evvel gömülme korkusu- varmış. Otuz dokuz yaşında ölen besteci vefatından önce kardeşine, Beni kesip açmalarını sağlayacağına söz ver, böylece diri diri gömülmediğimden emin olurum. dediği için ölümünün ardından kardeşi de otopsi istemiş. Otopsi sırasında kalbi çıkarılıp saklanmış. Varşova ayaklanması esnasında Naziler, Chopin'in kalbinin bir kasada saklanmasına izin vermişler. 1945'ten bu yana da Varşova Kutsal Haç Kilisesi'nin mahzenlerinde bulunuyormuş."

EYLÜL 'SONBAHAR GÜNEŞİ'Where stories live. Discover now