0.0

11.1K 328 25
                                    

Merhabalar...

Bu benim ilk aile hikayem. Eminim ki kusurlarım vardır. Yorumlarınızı kötü dahi olsa eksik etmeyin...

Keyifli Okumalar diliyorum...

"People come and go, that's life."

Dolu kadehi ters tut - pamuk prenses

🦋

"Hayatımda ilk kez hep aradığım ama hep gözden kaçırdığım o mucizeyi sıradan bir orman manzarasında gördüm."

Gözlerim kitabın sayfasında dolaştı sonra da penceremden gelen ikindi güneşinde. Parmaklarım kitabın sayfalarında dolaştı bu benim için bir terapiydi âdeta. Güneş artık fazla rahatsız etmeye başlayınca iç çekip ayağa kalktım. Pencerenin stor perdesini aşağıya indirdim. Artık güneş ışığı rahatsız etmiyordu. Tam geri yatağımın üzerine oturup kitabıma devam edecektim ki odama biri tabiri caizse hayvan gibi daldı.

Gelen Leyla'ydı benden 2 yaş büyük ablam. Biz üç kız kardeşiz bu evde yaşayan.

Leyla, Lale ve Neva. Yani ben.

Leyla ve Lale 19 yaşındalar. ikizler ve tıpatıp birbirlerine benziyorlar. Ben ise 17. Annemiz huysuz bir edebiyat öğretmeni. Biz 4 kadın İzmir'de bir apartman dairesinde yaşıyoruz. Babamız ise uzun zamandır yok. Belki de hiç olmadı.

"Nevo!? Annem yemeğe bekliyor hızlı gelmezsen yemeğini ben yerim ona göre!"

Leyla siyah kısa küt saçları çekik gözlüydü Lale ise onun aynısı. Sadece Leyla'nın gözünün altında küçük bir ben vardı. Fark edilmeyecek kadar küçük. Lisedeyken yer değiştirip birbirlerinden yararlanıyorlardı. Tabi annem okudukları liseye atanmasaydı.

"Geliyorum abla! Yemeğimi de lütfen rahat bırakır mısın!?"

Bir iki saniye aralık kapıdan düşünüyormuş gibi yaptı. Sonra "Hayır!?" dedi ve kapıyı çekip ayak seslerinden anladığım kadarıyla aşağıya indi. Hızlı olmalıydım ve annemin sinirleri ile oynamamalıydım. Annem her ne kadar iyi bir anne olsa da fazla ciddi bir kadındı. Çoğu zaman ondan fazlasıyla çekinirdik. Bazen babamızın olmamasından dolayı bu kadar otoriter olduğunu düşünüyordum.

Hızlı hızlı çıplak ayakla merdivenlerden indim. Evimiz dubleksti ve benim odam çatı katındaydı. Beni gören Lale ablam yüzünü buruşturdu. "Ayyy! Nevo! Kızım ayağına çorap giysene ya! Iyyy iğrenç!" Evet Lale ablamın takıntısı buydu çıplak ayak. Anlam veremediğim bir şekilde tiksiniyordu.

Annem gözünde gözlükleri ile ciddi bir şekilde masada kitap okuyordu. Leyla ablam ise tabakları hazırlıyordu. Annem gözlüklerini çıkartıp siyah saçlarının tepesine koydu. "Lale neden bağırıyorsun çocuğum? Kız kardeşinden rica etsene!?"

Sevgili ablacığım yüzünü buruşturdu ve telefonuna gömüldü. O sırada Leyla ablam tabaklarımızı önümüze getirdi. Leyla ablam gastronomi öğrencisiydi ve mükemmel işler çıkarttığını söylemem gerek. Elinin lezzeti kesinlikle harikaydı. İleride güzel yerlere geleceğinden eminim. Kendi tabağını da önüne aldıktan sonra annem okuduğu kitabı kaldırdı. Sessizce yemek yemeğe başladık. Sofraya oturduk mu kimseden çıt çıkmazdı. Annem eğer konuşursak yemeğe saygısızlık olacağını söylerdi. Biz böyle yetiştirilmiştik.

Babamı ise 10 yıla yakındır bizden ayrıydı. Kendine yeni bir aile kurmuş ve bizi öylece arkasında bırakmıştı. Onu en son geçen yaz bir çay bahçesinde görmüştük ablalarımla. Sarışın 9-10 yaşlarında olan bir kız çocuğunun saçlarını okşuyordu. O gün oradan ayrıldığımızda Leyla ablam ağlayarak 'Saçlarım o çocuğun ki gibi olsa belki benimkini de okşardı Lale.' demişti.

Lale ablam ise 'Saç ile alakası olsaydı keşke be kızım. Öyle olsa Nevoşun saçlarını okşamaz mıydı?' cevabını vermişti. Ben ise sessizdim her zaman olduğum gibi. Sabaha kadar annemize çaktırmadan çatının balkonunda oturmuştuk. Hepimiz kendi içimizde kendimizle savaşıyorduk. Annem asla babamızın ismini evde anmıyordu bir nevi evin yasaklı kelimesiydi.

Yemek yemiş ve el birliğiyle sofrayı kaldırmıştık. Şimdi Lale ablam kahve yapıyordu. Evde her gün sırayla birimiz kahve yapardık. Annem bizleri düzene sokmuştu yoksa saç baş kavgaya girişiyorduk. Kahvelerimizi oylaya puflaya yapan Lale ablam hepimizin önüne getirip dağıttı. Annem ise öğrencilerinin sınav kağıtlarını önüne almış ve okumaya başlamıştı.

"Anne inşallah insaflı davranıyorsundur çocuklara!?"

Leyla ablamın sözleriyle annem gözlüklerinin üstünden ona ters bir bakış attı.

"Ne hakkediyorlarsa o! Fazlası benim lügâtıma ters."

"Biz lisedeyken bize sıfır vermiştin!"

"Sıfır vermedim K girdim direkt."

"Ya o daha kötü ya zaten! Ortalamamın içinden geçmişti üstelik sorumluluğa kalmıştık!"

"Çekmeseydiniz vermezdim! Üstelik benim kızlarımdınız size yakışmayacak bir hareketti!"

Onlar böyle tartışırken kapının zili çaldı. Ve küçüklerin kaderi olduğu için kapıyı açmaya ben kalktım. Kapıyı açtım ama kimse yoktu tam kapıyı kapatıp içeri girecekken bir şey gördüm yerde. Bir zarftı yerde duran şey. Eskimsi bir zarftı. Yere eğilip zarfı aldım. Üzerinde NEVA YÜKSEL'e yazıyordu. Bu zarf bana gönderilmişti.

🦋

Sizce zarfta ne var?

Kim göndermiş olabilir?

Düşünceleriniz?

NevaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin