Her neyse gel zaman git zaman, benimkiler birbirlerini görmüşler. Annişim desen bir içim su, babam üff üff, yaşları genç olsa bile, hatta annem 18 olsa bile aşka tutulmuşlar. Bu aşk öylesine büyükmüş ki daha ikisinin de doğru düzgün bir işi yokken evlenmeye karar vermişler.

Annem yaşı kaç olursa olsun, düşünce yapısı olarak olgun bir kadındır zaten. Bu gençliğinde bile uçarı hayaller kurmak yerine gerçekçi olmasından belliymiş. Demiş ki bu bölümü okuyorsam, boşa gitmesin. Üniversiteyi beklemeyeyim ve yıldızım bir an evvel parlasın. O yüzden hemencecik ekran önüne atılmak istemiş. Sanmayın ki onun ailesi tam destekçisiymiş. Dedem ve anneannem için bu, çok yeni gelişen ve televizyona çıkan yanlış adımlar atar düşüncesiyle farklı ve kabullenemeyecekleri bir şeymiş. Ama öyle de yiğit insanlar ki destek olmasalar da köstek de olmamışlar. Bir uyarmışlar bakmışlar annem inadından dönmez, tamam kızım demişler senin dediğin olsun, gir bak bakalım bu dünyada başına neler gelecek. Annem de bileğinin hakkıyla, onların yüzünü düşürmeden aksine hep gururlandırarak bu günlere gelmiş.

İşte annen kraliçe, doğurmuş bir kraliçe daha.

Babam ise daha farklı kafadaymış. O da dedemden varını yoğunu istemiş. Dedem sıradan bir öğretmen. Memur maaşı yani, babaannem desen ev hanımı. Üniversite diplomasını alınca babam, ilk ve son kez onlardan maddi destek istemiş. Dedem elinde olanı az çok dememiş, biraz boşa gitti diye düşünse de vermiş. Küçük, bir odada bir yerimiz olsun da diyerek başlamışlar. Tabi annem var bu zamanda, babamın en birinci destekçisi, kalbinin kraliçesi ve kuracağı ajansının göz bebeği. Çıkmışlar bir yola. Başta zor olmamış mı olmuş. Bazı kapılar yüzlerine kapanmış durmuş. Ama pes etmek, Aykan sülalesinin kanında yoktur. Korkusuz olmak, cesaret, fazilet adam gibi adamlık desen hepsi bizde, annem ve babam da bu durum karşısında ancak daha çok hırslanmışlar.

Aradan birkaç ay geçmiş geçmemiş, iş uğruna zaten beraberlermiş, demişler ki evlensek ya? Neden bekliyoruz? O zamanlarda bu kadar genç evlenmek çok da sırıtan bir şey değilmiş zaten. Tabi anneannemler karşı çıkmışlar, daha durun bizim kız gencecik demişler ama annem durur mu? Babama gözü koymuş bir kere.

Bu aşk değil de ne beh!

Bir şekilde aileleri de ikna etmişler. Hemencecik evlenmişler. 10 Mayıs'ta düğünleri olmuş. Yıl 2000 çok uzak geçmiş de sayılmaz şimdi. Milenyum çağı.

Peki varmak istediğin nokta neresi senin? Kısaca Naz?

Evlilik daha rahat çalışma şartları ve birkaç insanı da beraberinde getirmiş. Birkaç ay içinde o bir oda, nihayet bir ajans olduğunu bir gazetede resmi olarak ilan etmiş.

O gün, takvim yaprağı 27 Temmuz'u gösteriyormuş. Bizimkiler genç, işkolik ama aynı zamanda tutku dolular ya, tam o gün, erkenden ben de annemin karnında belli etmişim.

Ohaaaa!

Yetmemiş o günün ekstra bir güzelliği daha varmış.

Nedir nedir?

27 Temmuz aynı zamanda annemin doğum günüymüş. Babamın anneme o gün için sürprizi gazetede çıkan Aykan Ajans haberiymiş. Annemin babama sürprizi ise henüz birkaç haftalık olduğum haberini babama söylemekmiş.

Ulan be ne hayatlar var.

İkisi birbirlerinden habersiz birbirlerine en büyük sürprizlerden birini yapmışlar. Sonraları babam anlatırken senin uğurundu bence ajansın kurulması der. Hepsinin bu güne denk gelmesi tatlı bir tesadüftür belki de ama kurulan cümlenin benim için anlamı paha biçilemez. Ben de şimdilerde bu işin 'benim Uğur'um' olduğuna ikna olurum. Bazen bazı kelimeler ağızdan öylesine çıkmaz, kader çizgimizde hep belirlidir.

MAFYA BEY -TEXTING +18Where stories live. Discover now