4. Bölüm

2.9K 244 69
                                    

Başımın ucunda çalan alarm sesiyle birlikte irkilerek uyandım. Bu nasıl bir alarm sesi lan. Arınma gecesi anonsu gibi. Telefonu alıp saate baktım. Daha uçağın kalkmasına 2 saat vardı. Kalkıp elimi yüzümü yıkadım ve bir şeyler atıştırmak için mutfağa yöneldim. Hiç iştahım yoktu fakat 10 saatlik bir yola gideceğim için biraz atıştırmalıydım. İki üç bir şey yedikten sonra vakit geçmesi için elime telefonumu aldım. Hazır aklıma gelmişken Seungmin'i görüntülü aramaya karar verdim.

"Naber Seungmo?"

"İyi, boş boş duvarla bakışıyordum. Sen?"

"Bende havaalanına gitmek için vakitin geçmesini bekliyorum."

"Ah doğru ya! Sen bugün gidiyorsun değil mi?" Dedi sonlara doğru üzgün bir tonla.

"Evet, bugün gideceğim."

"Keşke son kez buluşabilseydik."

"Sen okula gitmeyecek misin?"

"Hayır, canım istemedi."

"Öyleyse, müsaitsen buluşalım."

"Çok iyi olur. Şu okulun oradaki kafede buluşalım o zaman."

"Hadi kapatıyorum ben." dedim ve telefonu bir köşeye atıp üstümü değiştirdim.

...

Nerdeyse 1 saate yaklaşık bir süre Seungmin'le kafedeydik. Onu burada bırakıp nasıl gideceğim bilemiyorum, çünkü o benim en yakın dostumdu. Ailem sayılırdı.

"Felix, sanırım gitme saatin yaklaşıyor." Seungmin'in dediğiyle beraber telefonundan saatime baktım. Kahretsin! Uçağın kalkmasına yarım saat kalmış. Aceleyle ayaklandım.

"Yarım saat kalmış! Hemen gitmeliyim." Ayağı kalkıp bana sıkıca sarıldı.

"Aptal çilli! Seni çok özleyeceğim." Sarılması bittikten sonra ona son kez veda ettim ve bavulu almak için eve döndüm.

Odama bıraktığım bavulu sapından tutup çekiştirerek dışarı çıkardım ve taksinin gelmesini bekledim. Eğer geç kalırsam çok kötü olur.

Çok beklemeden gelen taksiye hızlıca bindim.

"Biraz hızlı sürseniz olur mu? Uçağımın kalkmasına az kaldı." Şoför beni anlayışla karşıladı ve biraz daha bastı gaza. Bende o sırada kulaklığımı takıp yolu izledim.

Vardığımızda taksiciye parasını verip indim. Şansıma tam vaktinde gelmiştim. Kalkmasına sadece 5 dakika vardı. Beş dakika sonra terk ediyorum bu ülkeyi. Sadece ülkeyi değil, anılarımı da.

Arada sırada eşlik ettiğim şarkı bitince sadece birkaç dakika kaldı. Sanırım bu süre içinde bir şarkı daha dinleyebilirim. Hızlıca playlistimden çok sevdiğim bir şarkıyı açtım ve etrafımdakilerin duymamasını sağlayarak sessizce eşlik ettim.

"And you say; as long as im here, no one can hurt you. Dont wanna lie hear, but you can learn to." Tam gözlerim yavaşça kapanırken şarkı bitince uçağın kalkacağı geldi aklıma. Hızla ayaklanıp uçağa gittim. Cam kenarı koltuğuma oturup derin bir nefes verdim. Havalanan uçak karnımın gıdılanmasını sağlıyordu. Bu duygu biraz heyecanımdan da kaynaklı olabilir.

Önümdeki 10 saatte ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. Müzik dinlerim ama o da bir yere kadar, sonrasında ise ne yapacağım? Belkide uyurum. Yada yarın seçmelerde ne yapacağımı hayal ederim.

Düşünsenize; 500 kişisinin arasından seçiliyormuşum. İmkansızdan da öte bir şey bu. Yetenekliyim ama o kadar kişinin arasından seçilecek kadar değil. Hem onun için biraz şans da lazım, yani bende olmayan bir şey.

Tekrardan kulaklığımı takıp en sevdiğim şarkılardan yaptığım playlisti açtım. Sanırım beni huzura kavuşturan şeylerden biri dans, diğeri ise müzikti.

...

"Hey, beyefendi! Uçak inmek üzere." Gözlerimi açınca yan koltuktaki kadının beni dürttüğünü fark ettim.

"Oh, çok teşekkür ederim uyandırdığınız için." En son uyuduğumda inmeye 3 saat vardı. Yani tamı tamına üç saattir uykudayım. Uçağın indiğini hissettiğimde herkes teker teker iniyordu. Bende bavulu alıp aşağı indim.

Hala bana garip geliyordu şu an Avusturalya'da olmadığımı bilmek. Şu an Kore'de, Seul'deyim. Kore'ye ilk gelişim değildi, o yüzden az çok biliyordum buraları.

Gelen otobüse bindim ve en yakın otelin bulunduğu yerde indim. Resepsiyondaki adamdan bir oda anahtarı aldım ve üst kattaki odalardan kendi odamı buldum. Anahtarı kapıya sokup içeri girdim ve ilk işim bavullarımı köşeye koyup kendimi yatağa atmak oldu.

'Neden Busan'da ailenin yanında kalmak yerine otelde kalıyorsun' diye sorarsanız; Kore'de okumayıp Avusturalya'ya geldiğim için ailemle aram biraz bozuk. Onlar beni bu konuda desteklemiyordu, o yüzden yıllardır konuşmuyoruz, sadece kız kardeşim Olivia hariç.

Saat geç olmuştu, benim yattığım saat çoktan geçmişti. Bu yüzden şu anlık uyumanın en iyi fikir olduğunu düşündüm. Hem yarın seçmelere gideceğim için erken kalkmam lazımdı. O yüzden tekrar kapattım gözlerimi, kazanabilmenin hayalleriyle...

Devam edecek...

Büyük ihtimalle bu bölümden sonraki bölümler daha uzun olacaktır çünkü asıl hikaye şimdi başlıyor biçız

Ben kaçmakke

Dudaklarınızı muck

~Daisy

Dance With Me | HyunlixWhere stories live. Discover now