Burnumu çekip gözyaşlarımı sildim ve daha fazla bir şey demeden odadan çıktım. Kapıyı kapatmamla dizlerimdeki güç anında beni terk ederken kapıya yaslanıp yavaşça kayarak oturdum. Dizlerimi kendime çektim ve yüzümü kollarımın arasına gömerken sessizce gözyaşlarımı akıtmaya başladım. Yanımdan geçenler sorgulayıcı bakışlarla bana bakıyorlardı belki ama umursamadım.

Neden ona yardım etmeye çalıştığımı görmek istemiyordu? Neden durmadan beni kendinden uzaklaştırıyordu, yardım için yanıma gelenin o olmasına rağmen..?

Önümde durduğunu hissettiğim kişiyle kendime gelip başımı hafiften kaldırdım. Kızarmış gözlerim, karşımda bana merakla bakan yabancı çocuğu izlerken en sonunda boğazımı temizleyerek ayaklandım ve yanaklarımdaki yaşları sildim. Karşımdaki acele etmeden sessizce beni izliyordu. Açıkçası bu beni daha da germişti. Bu çocuğu daha önce gördüğümü de hiç hatırlamıyordum.

"Hana?"

Ama onun beni tanıdığını, ismimi söylemesinden anlamıştım. "Çıkartamadım ama sizi..?" Sesim çatallı çıktığı için kendimi kötü hissederken zaten ağladığımı anlamıştır diye düşünerekten çok takılmadım. Hoş, şu an sahte bir maske takmaya da mecalim yoktu. 

Elini uzatıp "Ben Kim Seok Jin, Hoseok'un arkadaşıyım." dedi.

İlk zamanlar aklıma geldiğinde J-Hope'un biraz egoist diye tanımladığı arkadaşı Jin olduğunu anladım. "A..tanıştığıma memnun oldum." diyip ben de elimi uzattım. Kısa bir tokalaşmanın ardından ellerimizi ayırarak arkamdaki kapıya baktı. Ben de kenara çekildim. "Hoseok..içerde ama görüşmek ister mi..bilemiyorum."

Gerçi sıkıntı da olmayabilirdi, sonuçta arkadaşıydı. Değer verdiklerindendi ve bence kendisine yardım etmesi konusunda sesini çıkarmazdı. Ben onun için neydim..? Tamam, yeni yeni yakınlaşıyorduk belki ama çok şey yaşamıştık. O yüzden artık 'daha her şey yeni' diye bir şeyin kalmadığını düşünüyordum aramızda veya sadece benim açımdan bu böyleydi.

Jin'in sesiyle kendime gelip ona baktım. "Aslında seninle konuşmak istiyorduk..Hoseok'un sanırım biraz yalnız kalıp dinlenmesi gerekiyor." 

"İstiyorduk?"

Jin bir şey demeyip elini sırtıma koydu ve asansörlere doğru ilerletti. O esnada Hoseok'un odasına bir hemşireyle doktorun girdiğini fark etmiştim. Sanırım düğmeye basmıştı... Durumunu her ne kadar deli gibi merak etsem de iç çekmekten başka bir şey yapamıyordum. Hiç olmadı Seo Woo'ya durumunu sorabilirdim ama madem benim yanında olmamı istemiyordu ben de saygı duyardım.

"Kaçıncı kattı? Hoseok bahsetmişti ama hatırlayamadım." Hatırlamaya çalışır bir şekilde gözlerini tek bir noktaya sabitlerken kaşlarını da hafiften çatmıştı. "3. kat."

Asansör gelip kapılar açılırken Jin "Ah, evet doğru." diye mırıldanıyordu. İneceğimiz kata gelene kadar beklerken ikimizden de başka ses çıkmadı. Biz derken kimlerden bahsediyordu? Acaba diğer arkadaşları mı? Hoseok benden mi bahsetmişti? Odamı söyleyecek kadar..

"Namjoon ve Yoongi de gelecekti. Aslında Hoseok için gelmiştik ama hem doktordan durumunu öğrendik hem de seninle konuşalım dedik. Hoseok zaten şu an kimseyi istemez, o zamana kadar seni ziyaret etmek mantıklı geldi."

Şaşkınlığım büyük ihtimal yüzümden okunuyordu. O esnada asansör durmuş, kapılar açılmıştı. Jin bana hafiften gülümseyip asansörden çıkınca ben de peşi sıra onu takip ettim. Benim öne geçmemi beklediğini anlar anlamaz hızımı arttırarak ona yol gösterdim. Odaya gelince Jin'in de telefonu çalmıştı. O, odanın dışında kalıp telefonla konuşurken ben de yatağa oturdum. 

Happiness Virus〆JHSWhere stories live. Discover now