Vasiyet( Düzenlendi)

37.4K 1.4K 106
                                    

Keyifli Okumalar...

Satır arası yorum bırakırsanız sevinirim.

                                      

Bu günlerde işlerimin yoğunluğu nedeniyle sosyal hayatıma pek zaman ayıramıyordum. Bulduğum ilk fırsat ta- bu akşam- Gökmen'i  yemeğe çağırdım. Dostluğumuz in yedi yılı devirmişti. Gökmen’in hastane nöbetleri benim görevlerim ayrı gayrı düşmüştük. Oysa kardeşim Derin buradayken her şey  o kadar güzeldi ki birbirimizden bir an bile ayrılmayan üçüzler gibi yaşıyorduk. Derin yaşça bizden küçük olmasına rağmen bize ayak uydurmakta hiç zorlanmıyordu.
Artık yirmi yaşlarında  değiliz hepimizin sorumlulukları vardı. Kardeşimin öğrenci değişim programından yararlanıp Amerika’ya gittiği altı yıl olmuştu. Hala dönmedi ve dönmek gibi bir niyeti de gözükmüyordu. Hepsi babamın yüzünden, onun çıkarlarına göre hareket etmediği için çareyi buradan gitmekte buldu. Bir kaç kere kardeşimin yanına gidip dönmesi için ikna etmeye çalıştım fakat katır kadar inatçı olduğu için onu ikna edemedim. Orada kendine bir hayat kurmuş iyi bir şirkette Halkla ilişkiler müdürlüğü yapıyordu. Telefon ve internet olmasaydı bu ayrılığa katlanamaz zorla da olsa kolundan tutar getirindim. Hafta da  bir kaç saat görüntü olarak internetten görüşüyoruz ama yanımda olması ayrı bir şeydi. Derin olmadığı için bu akşam bir yanım eksik olacaktı.

***
Bahar mutfağa geçmiş yemekleri  ısıtırken bende masayı hazırladım.  Gökmen geleceği için onun sevdiği  yemekler olan  mantı salata ve ezo gelin çorbası yapmıştı. Sofraya bakınca her şey hazırdı tek eksik Gökmen diye içimden geçirirken kapı çaldı. Hızlıca adımlarla gidip kapıyı açtığımda Gökmen yüzünde kocaman gülümsemesi elin de tatlıyla bana bakıyordu. İçeri girip hoş geldin faslından sonra sofraya geçip oturduk.
“Dostum yüzünü gören cennetlik aramazsın sormazsın.” Sitemkar sözlerim Bahar’ın “Rahat bırak Gökmen'i” azarlayıcı ses tonuyla kesilmişti.
“Doğru, sizden özel davet bekliyordum. Biraz da beni özleyin dedim o kadar.” Gökmen muzipçe gülümsese de gözlerinde yıllardır farklı bir hüzün, hatta pişmanlık vardı.  Gökmen'in ciğerini bilirdim.  Derin gittikten sonra eskisi gibi değildi o eski neşesini kaybetmişti. Onların birbirleri için bir şey hissettiğini iyi biliyorum. Kardeşimle araların da ne geçtiyse Derin okumak bahanesiyle gitti ve geri dönmek istemiyor. Sadece babamın onu istemediği biriyle evlendirmesine sığınıyordu. Bir şeyden eminim Gökmen hala kardeşim için bir şeyler hissediyor o yüzden yıllardır yalnız. Kardeşim de hala yalnız olduğuna göre oda onun için hala bir şey hissediyor olmalı. Keşke onları bir araya getirmenin bir yolunu bulabilseydim.
Bir kaç kere Gökmen'e bu konuyu açtım ama aldığım cevap sadece sessizlikti. O yüzden artık bu durumu sorgulamayı bırakmıştım. Ancak bir ara bu konuyu gündeme getirmek en iyisi olacaktı. Artık Gökmen’in ve kardeşimin de mutlu olmasını istiyorum.
Güzel bir akşam yemeğinin ardından salonda  koyu bir sohbete başladık. Gökmen koltukta geriye doğru yaslanarak bacak bacak üstüne attı. Oldukça keyifli bir hali vardı.
“Aldığım habere göre dün bir kızın çantasını kapkaçının elinden kurtarmışsın. “deyip kıkırdamaya başladı. Ben yine hayretle Gökmen'e bakıyordum sanki benimle göreve çıkan oydu her zaman yaptığımdan haberdar olurdu.
“Oğlum nereden öğrendin? Polis merkezin de köstebek var sanırım.”
“Çok düşünmeye gerek yok, köstebek Erkan'dan başkası olamaz “ derken Bahar yüzünde tatlı bir tebessüm kondurmuştu. Doğru Erkan'dan başkası olamazdı Erkan ortak arkadaşımızdı dünkü takipte da oda vardı.
“Haklısın nasıl düşünemedim? Yarın ilk iş onun kulaklarını çekmek olacak” derken aklıma Laz kızı geldi. Hazır Gökmen buradayken anlatıp biraz gülebilirdik.
“Gökmen sana inanamayacağın bir şey anlatacağım düşündükçe ben bile hala inanamıyorum” dediğimde Bahar ve Gökmen meraklı bakışları üzerime çevrilmişti. Taksim de yakaladığım hırsızdan başlayıp Laz kızından ayrılana kadar olan her şeyi anlatırken Gökmen şaşkın bakışlarla pür dikkat beni dinliyordu.  Sonra kahkahayı patlatmıştı.
“Şen kalk Rize'den gel on beş milyonluk İstanbul'da  çantanı çaldır, üstelik yakalayan yıllar önceki muskayı sana veren aynasız olsun.” Kahkaha atmaya devam ettiği için söylediklerini zar zor anlamıştım.
“Hiç değişmemiş dili hala pabuç kadar. Onun hala ben Laz değilim dediği hali aklıma geldikçe gülüyorum.” derken gözüm Bahar'a kaymıştı.
“Peki seni görünce ne dedi?” Bahar yüzü biraz ekşimişti.
“Beni tanımadı. Operasyonda olduğum için kim olduğumu açıklamamam gerekirdi.”
“Yani görev de olmasaydın kim olduğunu söyleyecektin,” diyerek Bahar trip attığında Bahar’a sarıldım..
“Bahar'ım sen beni kıskandın mı yoksa, kıskanmana gerek yok. Ona kim olduğumu söylemediysem bu sadece görev için değildi. Çünkü benim hayatım baharı, sen varsın seni severken hayatımda başka kimseye yer yok. Senin için ölecek kadar seni çok seviyorum. Ayrıca bu pabuç dilli evli. Bu genç yaşta evlendiğine göre eminim birine aşık olmuştur.” dediğim de Bahar'ın boncuk gözlerinde yaşlar sıralanmıştı.
“Akın sen hiç ölme hep yaşa. Olurya senden önce ölürsem yalnız kalma, sevebileceğin birini bul ve mutlu ol,” Bahar’ın vasiyet gibi sözleri hıçkırıklara karıştığında istemsiz sesim yükselmiştim.
“Bahar konuyu nerden nereye getirdin. Birinci sen ölmeyeceksin olur ya Allah böyle bir şey  nasip ederse o gün bende ölmüşüm demektir.” Bahar’ı mengene gibi iyi sardığımda Bahar titriyordu.
“Ne oluyorsunuz yahu az önce gülerken şimdi ağlıyorsunuz yeter artık. Ortamı romantik drama çevirdiniz” Gökmen sözleriyle ikimiz de kendimize geldik. Bir an onun burada olduğunu unutmuştum.
Bahar'ın göz yaşlarını sildim. “hep o Laz kızının yüzünden.” Dediğimde  Gökmen “Hemşerime laf yok” deyip duygusal ortamı dağıtmış hepimiz gülümseye başlamıştık. Güzel geçen akşamın ardından Gökmen'i uğurlamış Bahar'la odamıza çekilmiştik. Bahar’ın hala durgun bir hali vardı. Yatağımızda uzanırken Bahar iyice bana sokuldu.
“Akın bana söz vermeni istiyorum.”
“Hangi konu da ?”
“Eğer ölürsem yalnız kalmayacak hayatına devam edeceksin.”
“Saçmalıyorsun Bahar! Sen hala orda mısın? Ne sen öleceksin ne de ben yalnız kalacağım. Yoksa bilmediğim bir şey mi var?”  Bu akşam Bahar’ın vasiyet edercesine sözleriyle iyice gerilmiştim.
“Hayır Akın. Benim kimsesizliğimi unutturduğun için bana mutlu bir yuva verdiğin için senin hep mutlu olmanı istiyorum,” derken yine mavişlerinden  yine yaşlar süzülmeye başlamıştı.
“Bu aralar fazla duygusalsın farkında mısın?” diyerek göğsümün üzerindeki başına bir öpücük kondurdum.
“Bende farkındayım ama inan sebebini bilmiyorum.”
“Tamam o zaman yarın seni doktora götürüyorum.”
“Saçmalama Akın doktora ne söyleyeceksin? Karım bu günlerde fazla sulu gözlü, bir ilaç yazın da düzelsin mi?” dediğinde gülmeye başladım.
“Eğer bir çözüm olacaksa neden olmasın.” Aslında son zamanlarda benim de içim sıkılıyordu onu kaybet düşüncesi benim için ölümden beterdi.

***
Sabah erkenden kalkıp işten bir kaç saat izin alarak Bahar'ı Gökmen'e görürdüm. Gökmen varken başka doktora gerek yoktu. Hastanede  giriş aldıktan sonra sıramızı beklemeye başladık. Bir süre bekledikten sonra sıra bize gelmişti. İçeri girdiğimizde Gökmen şaşkın şaşkın bize bakıyordu. Koltuğunda geri yaslanmış gülümsemeye başlamıştı.
“Hayırdır akşam ben sizi sağlam bıraktım. Ne oldu? Ben gittikten sonra kıza ne yaptın?”
“Şikayetçiyim doktor. Karım bu günler de fazla sulu gözlü her şeye ağlıyor.”
“Ben Genel Cerrahım ,psikolog değilim yanlış yere geldiniz” diyerek yan odaya elini işaret edip “hastanemizde bu sorunu çözecek iyi doktorlarımız var.” dedi.
“Önce senden temiz raporu alalım gerekirse ona da gideriz.” Bahar gülmeye başlamıştı.
“Gökmen inan kolumdan çeke çeke getirdi. Bir şeyim yok diyorum ama anlamıyor.”
“Biliyorum evhamlı Şaziyedir Akın.”
“Benzettiğin şeye bak bari evhamlı Davut deseydin.” Dediğim de oda kahkahalarla dolmuştu.
“Benim bildiğim o doğrucu Davut'tu ama neyse madem geldiniz genel bir check up yapalımda bizim evhamlı Davut'un içi rahat etsin.” Gökmen bıyık altı gülmeye başladığında yalancı kızgınlıkla kaşlarımı çattım.****
İstediği tahlilleri vermek için Gökmen’in yanından ayrıldık. Önce laboratuvara inip verdik. Sonuçlar bir saat için de çıkacaktı bu yüzden hastanenin kafeteryasında biraz bir şeyler atıştırdık.
“Akın senin yüzünden Gökmen ‘ede rezil olduk.”
“Nedenmiş o, sağlık için altı ayda bir Check up yapmak gerekirmiş. Tahliller iyi çıkar rahatlamış oluruz,” Bir saat sonunda tahliller çıkmış Gökmen'i karşısına geçip oturmuştuk.
“E söyle bakalım doktor ne kadar ömrüm kaldı” dedi Bahar şakacı bir edayla.
“Gökmen yüzünde üzgün bir ifadeyle sekiz dokuz ay maalesef” dediğin de yüzünde ayrıca muzip bir ifade de vardı. Bir hışımla ayağa kalktım.
Ağzından çıkanı kulağın duyuyor m” diye Gökmen’in üzerine doğru gürledim.

“Gökmen gülmeye başlamış sekiz doku ay sonra bahar uykusuzluktan ölebilirsin. Gelecek misafir sizi hiç uyutmayabilir.”
“Oğlum bak kaşınıyorsun şunu açık açık söylesene!” Diye sesimi iyice yükselttim.
“Gökmen ona bakma sen bana söyle neyim varmış.”
“Siz anne baba, bende amca yada dayı hangisine laik görüyorsanız o oluyorum” deyip kahkahayı patlattı. Bahar’la birbirimize bakıyor duyduklarımızı hazmetmeye çalışıyorduk. O kadar sevinmiştim ki  Bahar'ın  dudaklarını yapışmış onu deliler gibi öpmeye başlamıştım. O an Gökmen'in varlığını bile unutmuştum, odada sadece Bahar ve ben vardım.
“Öhöm hadi evinize gidin kutlayın sevincinizi burası hastane ayıp oluyor. Hem de benim gibi bekar bir adamın yanın da hiç olmuyor, kötü örnek oluyorsunuz.” Gökmenin sözleriyle kendime çeki düzen versem de Bahar’ın utançtan yüzü kıpkırmızı olmuştu.
“Gökmen söz oğlum olursa senin adını koyacağım. Yıllar sonra bu müjdeyi verdin ya dile benden ne dilersen.”
“Her şeyi isteyebilir miyim?
“Hem de her şeyi “
“İyi o zaman zamanı gelince söylerim. Hadi kaybolun diğer hastalarım bekliyor.” Diyerek bizi kapı dışarı etti. Odadan çıkınca ilk olarak kadın doğum uzmanına gidip tahlilleri gösterdik. Ilgın hanım tahlilleri baktıktan sonra ultrason da bebeğimizi kontrol edeceğini söyledi.  Bahar sedyeye yatmış heyecanla bebeğimizin kalp atışlarını duymayı bekliyorduk.
Ultrason başlığını baharın karnında gezdirirken  ritmik bir ses duyulmaya başlamıştı. Şimdiye kadar duyduğum en güzel ses bebeğimizin kalp atışlarıydı. Bahar’ın maviş gözlerinde yaşlar ardı ardına sıralanırken  bende Bahar’dan farksız değildim. Erkekler ağlamaz sözünü kim demişse içimden saydırdım.  ‘Rabbim ne kadar da büyüksün' deyip Bahar’ın gözyaşlarını sildim.
“ Bebeğiniz iki ayı geçmiş şimdiye kadar anlamamanız garip.”
“Bizim çocuğumuz olmadığı için hiç hamile olabileceğim aklıma gelmedi.”
“Sürpriz oldu desenize “
“Evet doktor hanım.”
“Şimdilik her şey yolun da gözüküyor ilk bebeğiniz o yüzden çok dikkatli olun, stresten uzak durun. Beslenmenize dikkat edin. Size yazacağım ilaçları düzenli kullanın son olarakta kontrollerinizi atlatmayın “dedi. Bir dahaki ay için randevu alıp hastaneden ayrıldığımızda mutluluğumuza diyecek yoktu. Bu güzel haberi ki ilk olarak Derin'i arayıp haber verdim. “Abi senin ve Bahar’ın adına çok sevindim. Bahar’ın yıllardır beklediği bir şeydi. Anne olmak çok güzel bir duygu”
“Yılların annesi gibi konuştun Derin.”
“Abi kadın olarak biz zaten annelik duygusuyla doğuyoruz. Siz erkekler babalık duygusuyla doğduğu gibi.”
“Anladım kardeşim dilerim en kısa zaman da senin de anne olduğunu görürüm.” Dediğim de Derin sessizleşmişti.
Derin’le konuşmamız bitirince büyüğüm olarak babamıda arayıp haber verdim. Söylediği neslinin devam edeceği için çok sevindiğiydi. Bunu Bahar'a söyleyip moralini bozmadım.
Bahar’la beraber yediğimiz güzel bir akşam yemeğinden sonra evimize mutlulukla girdik. Yıllardır bu eve huzurla girsemde bu akşam ki huzur beni  korkutuyordu.
Uyumak için yatağa uzandığımız da Bahar’ı içime almak istercesine sıkıca sarıldığımda gözlerimi huzurlu uykuya teslim ettim.

***
Berna’dan…
Taksim faciasından sonra haftalar geçmişti. Bu konudan Kerem'e hiç bahsetmedim.  Zaten iş bulamadığı için canı yeterince sıkkındı bir de bu yüzdende endişelensin istemedim. Hala Serkan'la barda çalışmaya devam ediyordu. Bugünler de eve geç gelmeye başlamıştı. Üstelik geldiğin de üzeri  leş gibi alkol kokuyordu. Serkan’a sorunca sadece işler yüzünden stres altın da olduğunu söylüyordu. Kerem’in eski neşesi gitmiş içine kapanmıştı. Ben bir şey sormadıkça o cevap vermiyordu. Bir şeyler dönüyordu ama neler döndüğü konusunda en ufak bir fikrim yoktu. Yavaş yavaş Kerem'i kaybediyordum sanki. Buda beni çok korkutuyor o yüzden sessiz kalıyordum. Bu duruma iyice sıkıldığım için dayanamayarak Kerem'in çalıştığı bara gittim. Kapıda dev gibi iki adam korumalık yapıyordu. İçeri girdiğim de müzik sesi kulakları sağır edercesine yüksek sesle çalıyordu. Kızlar erkek arkadaşlarının kucağında kimseyi önemsemeden resmen sevişiyorlardı. Alkol kokusu midemi bulandırmıştı, nerdeyse kusacaktım. Bu ortamı görünce Kerem'in buradan bir an önce ayrılmasının en doğru olacağına karar verdim. Bar kısmına yaklaşarak barmene Kerem'i sordum. Barmen oradan ayrılarak siyah kapıyı açıp içeriye girdi. Kapıya yanaşıp bende girmek isteyince kapının arkasında güreşçilere benzeyen iki adam duruyordu benim ilerlememi engelledi.
“Girmek yasak bayan “derken sert bakışlarını üzerimde gezdirdi. Adamların meymenetsiz suratına bakmaktansa bar kısmına gidip Kerem'i beklemeye başladım. Bir süre sonra Kerem yanıma gelip kolumu sıkıca kavradı.
“Burada ne işin var senin burada olman doğru değil “derken sesi oldukça sert ve kızgın çıkıyordu.
“Kocamı merak etmiş olabilirim belki“ Bir şeyler söylemek için ağzını araladığında bir adamın sesiyle ikimizin de bakışları o yöne çevrilmişti. Ağır adımlarla yanıma yaklaştığımda elime nazikçe kavrayıp üzerine buse kondurdu. “ Adım Varol küçük hanım.” Dedi
Ani bir hareketle elimi geri çekip bir iki adım ondan uzaklaştığımda yüzüne pis bir gülümseme kondurmuştu. Bu adamın bakışlarından duruşundan hiç hoşlanmamıştım. Otuzlu yaşların sonlarında giydiği siyah takım elbise içinde filmlerde izlediğim karanlık adamlara benziyordu.
“Kerem karın çok güzelmiş evli olduğunu söylememiştin” derken pis gülüşü devam ediyordu.
“Adı üzerin de karım yani benim o yüzden söyleme gereği hissetmedim.” Kerem evli olduğunu söylememiş buda beni çok incitmişti. Belki de beni aldatmıştır diye bile düşündüm. Bir önce buradan çıkmalı kaçıp uzaklaşmalıydım. İlk bulduğum fırsatta koşarak oradan ayrıldım.
Hala duyduklarım beynim de yankılanıyordu. Bardan kendimi dışarıya attığım da nefes nefese kalmıştım. Kerem'in peşimden gelip yanlış anladığımı söyleyeceğini sanmıştım ama gelmemişti. Caddenin kenarına geçip taksi beklemeye başladım.
Gözlerimden yaşlar süzülürken o an kendimi kimsesiz hissettim, şuan tek ihtiyacım olan annemin şefkatli kollarıydı. Taksi beklerken gözlerim yavaş yavaş kararmaya başladı. Sonrası benim için karanlıktı.

Akından

YAZGI SERİSİ 1 (Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin