Bölüm 1

445 24 9
                                    

Selam! Ben Loki için bir fan kurguya  başladım. Marvel ile aynı ilerlemeyi düşünmüyorum. Ayrıca belki biraz değişik gelmiş olabilir ama Ana karakterimiz olan Lexi'yi The Umbrella Academy dizisindeki 43 özel çocuktan biri gibi gösterdim umarım kafa karıştırıcı olmamıştır. İyi okumalar.

Gözlerimi açtığımda nerde olduğum hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Bütün bu olan kıyamet saçmalığı bitmiş miydi? Etraf çok karanlıktı. Tıpkı simsiyah bir boşluk gibi. Hızlıca kalkmak sarsılmama neden olmuştu. Buraya nasıl geldiğimi veya en son nerde olduğumu bile unutmuştum bir süreliğine. Etrafa bakınmak için yavaşça elimi kaldırdım ve ufak bir ateş elimi sardı. Önce sağıma sonra yavaşça soluma döndüm. İğrenç kokan arka sokaklardan birindeydim. En azından nerde olduğumu bilen birini bulma ümidi ile sokaktan çıktım ve ilerlemeye başladım.

Şuan pek çok farklı zaman diliminde pek çok farklı yerde olabilirdim ama bu kadar güçlü olduğunu pek sanmıyorum. O aptala yapabileceği konusunda inanmıştım. Hayatımın hayatasıydı sanırım. Şimdi tek başıma ve.. Gördüğüm parlak ışıklar ile hafifçe gözümü kısdım ve etrafa bakındım. Durup üstüme baktım. Biraz düzeltmeye çalıştım. Ama yarama denk gelmişti, ufak bir sızı hissettim ama umursamadım. Etrafa bakmaya devam ettiğimde çokda yabancı olmayan büfelerden gördüm. Bir gazete aldım elime. 2022 mi?! Tanrım ben geleceğe gelmişim ama nasıl?

Ah Five seni bulursam canını okuyacağım. Ama hâlâ yaşıyorsan elbette. Zaman döngüsünü hiç sevmemiştim. Hemde kıyametten kaçmak için kullandıktan sonra. Dergiyi iyice incelediğimde Amerika'da olduğumu anladım. Peki ya evime nasıl dönücem ben? Belkide evimiz ya da hiçbiri sonuçta orda büyüdüm en kolay orda bulabilirim Five'ı. Kafamda hissettiğimin acının baş ağrısı olduğunu düşünsemde değildi. Kafamı kaldırdığımda bana bakan bir kadın vardı. Kızıl saçları etrafın karanlık olmasına rağmen parlıyordu.

"Ah özür dilerim. İyi misin?"

Dedi nazikçe. Bir an ne diyeceğimi şaşırdım. Ardından kısa sürede toparlandım.

"İyiyim" diyebildim tek solukta. Şüphe edercesine baktı. Sonra kafasını hafifçe yana yatırıp kısa bir bakışın ardından yanımdan geçip gitti. Ben ise hala akademiye nasıl döneceğimi veya harika kardeşlerimi nasıl bulabilceğimi düşünüyordum. Caddenin nereye gidiceğini umursamadan yoluma devam ettim. Birden büyük ve gürültülü bir yıldırım düştü. Yerimde irkildim. Kim olsa irkildi. Birden sağanak yağmur başladı. Sinirlenmiştim. Yağmuru hiç sevmezdim.

Bu tarihte yaşayan kişiler acaba biz Hargreevesleri biliyor mu umursamadım. Etrafımda ıslanmanında verdiği sinirle bir ateş çemberi oluştu. Sıcaklığı düşen damlaları buharlaştırmaya yetiyordu. Ben yavaş adımlarla ilerlerken ilerde bir şehir kütüphanesi gördüm. Orda kalmak iyi bir fikirdi benim için. Yağmurdan korunurum ve belki geçen yıllar boyu neler olduğuna bakarım.

Giriş elbette kapalıydı. Arka tarafına doğru ilerledim. En arkada bir cam bulduğumda elimi hızla cama doğrulttum ve kırdım. Tahmin ettiğim gibi fazla ses çıkmamıştı. İçeri atladım. sıcak bir hava sardı tenimi. Burnuma dolan kitap kokusu pek hoşuma gitmesede güzel hisler uyandırıyordu bende.

Hala ıslak olan kıyafetlerime baktım. Ateş onları kısa sürede kurutsada saçım kurumuyordu. Saçımı toparladım ve üstümdeki hırkanın kapşonunu taktım. Kendime masalardan birinde diğerlerine göre daha rahat bir koltuk buldum ve kıvrıldım. Ne kadar rahat olmasa bile şimdilik burda güvendeydim.

Aradan birkaç saat geçmesine rağmen gözlerimi birkez bile kapatamadım. Olmuyordu. Gözümün önüne o mavi ten ve kıpkırmızı gözler gelip duruyordu.

Loki and Daughter of FireWhere stories live. Discover now