Ama... Yağmurdan kaçarken doluya tutulmuştum.

"Azgın kediler gibi hayaller de kurmaya başladığımıza göre durumumuz vahim. Çarşı iznine çıkıp kendimize birilerini bulmazsak rahatlayamayacağız aga."

Birkaç saat önce yediğim dürümler aniden boğazımı yakarak yükselirken bir an için öğürme isteğimi bastıramadım. Midemin çalkalanması daha da arttığı sırada ellerim sımsıkı ağzıma kapanırken kısık da olsa bir öğürme sesi çıkarmış ve bu sesim sayesinde onların kahkahaların aniden kesilmesine yol açmıştım.

Artık burada kalamazdım.
Buradan hemen gitmeliydim.

Birkaç yatak gıcırtısının ardından içeriye girdiği anda konuşmaya başlayan adamın sesi tekrar yükseldi. "Lan! Biri mi varmış revirde?"

Hızlı bir soluk sesinin ardından diğer adamın sesi duyuldu. "Kimseyi görmüyorum."

Gözlerimi sımsıkı yumarak sessizliğimi korudum ancak saniyeler içinde sinirli, homurtu dolu ses tekrar kulaklarıma doldu. "O ses neydi lan o zaman?"

Çok kısa bir an sessizlik oluştu. "Bak, şu köşedeki perdesi çekili olan bir yatak harici hepsi boş. Kalk bak kimmiş. Konuştuk o kadar amına koyayım! Yakmasın askerliğimizi."

Nefes seslerinin hemen ardından tahminimce uzandıkları yataklardan birinin gıcırtısı arttı ve ben o adamın yataktan kalktığına emin oldum. Gözlerim yanarak görüşümü bulanıklaştırırken, "Sus lan! Bakıyorum bekle." diyen boğuk sesi ile attığı ilk adım sesi kulaklarıma doldu.

Titreyen ellerimle üzerimdeki pikeyi bir çırpıda yere atarken doğrulmak için yatağın köşesindeki demirlerden destek aldım. Adım sesleri aniden yaklaşmaya başladı. Kolumdaki şeffaf serum kablosunu canımı yakmasını umursamadan hızla kolumdan çıkarırken bir anda kollarımdan süzülen kan ile elbisemin bir kolunu indirip kanayan yere baskı uyguladım. Canım çok yanmıştı. Beyaz perdenin diğer tarafındaki gölge git gide yaklaşırken bir anlık cesaretle ters tarafını açarak canımın acımasını umursamadan kapıya doğru koşmaya başladım.

"Lan bir kız varmış burada! Hey! Dur! Bekle!"

Ani hareketlerimden dolayı ağzımdan çıkan küçük bir inleme sesi dışında nefesimi tutmuş, nereye gittiğimi bile bilmeden koridorda koşarken birkaç askerin durup bana baktığına şahit olmuş ve mümkünmüş gibi daha da hızlı koşmaya başlamıştım.

Beni durdurmak, ne olduğunu sormak isteyen kim varsa yanıma yaklaştığı an ağlamam şiddetlendiği için geri çekiliyor, koşarak uzaklaştığım için arkamdan söylediklerini duymuyordum. Kimsenin bana dokunmasını istemiyordum. Kimsenin bana yaklaşmasını, beni izlemesini, beni öyle pis düşüncelerle hayal etmesini istemiyordum.

Yüzüme vuran serin hava sayesinde üzerimdeki dikkatli bakışlar eşliğinde dışarıya çıkabildiğimi anlamıştım. Ağlamamı durduramıyor, göğüsüme batan kavurgalarımın ağrısını göz ardı ederek buradan çıkmanın en kolay yolunu arıyordum.

Burada o kadar çok erkek vardı ki...

Kuruyan boğazımı ıslatmak adına yutkunmaya çalışırken gelen öksürük silsilesi boğazımı dehşet bir şekilde acıtırken gözlerimi etrafta dolaştırarak bir kapı aramaya başladım. Titreyen dizlerim eşliğinde katettiğim birkaç adım sonrasında iki tarafında da asker bulunan, arabalar için olduğunu düşündüğüm bir geçit çubuğu ve ardında bir nöbetçi asker beni karşılamıştı.

MÜNFERİTDonde viven las historias. Descúbrelo ahora