Bölüm 44

1.5K 148 54
                                    

Bilenleriniz vardır "44" sayısı genellikle "ikiz alev" ile ilişkendirilir, özellikle de tarotta. Aynı zamanda bir melek sayısıdır. Hikayenin ismi ise tam olarak buradan geliyor.

44 hayatımda oldukça sık karşılaştığım bir sayıydı ve araştırdığımda da ikiz alev kavramı ile tanıştım. Daha derin bir araştırma ile de hayranlığım önlenemez bir biçimde arttı. Kullanmam gerekiyordu, hayatımın bir köşesinde yer vermeliydim. Ve şimdi sadece bir isim ile başladığım bu hikayede 44. bölüme gelmişiz.. Şansa bakın ki bu bölüm tamamen planlamadığım bir biçimde hikaye için önem arz eden bölümlerden biri oldu.

44, bir kez daha beni şaşırtmadı ❤️

Keyifli okumalar dilerim

***


Oturduğum yerde biraz daha rahat bir pozisyona geçtikten sonra yenilenen içkilerimizden bir yudum daha aldım, amacım kesinlikle sarhoş olmak değil biraz olsun gevşeyebilmekti ve sanırım şimdiden psikolojik olarak bunu başardığımı hissediyordum.

Taehyung ise benim başından beri ulaşmak için çabaladığım rahatlık seviyesindeydi. Zaten sırf benimle görüşecek diye gergin olmasını falan beklememiştim.

Göz ucuyla masadaki telefonumdan saate bakmış ve daha eve dönmek için yeterli zamanımın olduğunu görmüştüm. Şu ana kadar her şey yolundaydı ve öyle devam etmesi için dua etmekten başka bir şey yapamıyordum.

"Seninle konuşmak istediğim şeyler var, uzun zamandır vardı aslında ama bir türlü arayacak cesareti bulamadım," diye samimi bir itirafta bulunduğumda hemen onun ifadesini kontrol etmiştim.

Beklediğinden farklı bir şey duymuş gibi görünmüyordu. Herhangi bir cevap alamadığımda devam ettim. "Nereden başlayacağımı bilmiyorum ama ilk olarak özür dilemem gerektiğinin farkındayım. Sana karşı çok fazla yanlışım oldu ve nasıl telafi edebilirim bunu da bilmiyorum." Dediğimde cümlelerin bu kadar pürüzsüz ve duraksamadan ağzımdan döküldüğüne kendim bile inanamıyordum.

Taehyung bu kez bir şeyler söylemek ister gibi göründüğünden sabırla onu beklemiş ve daha fazla konuşmak isteyen benliğimi susturmakla uğramıştım.

İçkisinden bir yudum daha aldıktan sonra oturduğu yerde dikleşip, ellerini bacak bacak üstüne attığı dizinin üzerinde birleşmiştirmişti. Büründüğü bu görünüş, her açıdan seni yargılamaya hazırım der gibi görünüyordu ve ben bununla yüzleşmeye hazır olup olmadığım konusunda emin değildim.

"Ne kadar da tatlı," demişti ilk olarak. Bunu fazlasıyla sessiz söylemesine ve ona eşlik eden gürültüye rağmen rahatlıkla duymuştum. "Zaten hep böyle düşünceli olmuşsundur sen, hep başkalarının sorunlarıyla kendininkiymiş gibi ilgilenirsin. Yardıma ihtiyaçları olduğunda hemen yanlarında olursun. Ne kadar da tatlı," diye bu kez üzerine basa basa tekrarladığında Taehyung'un bana ne kadar dolduğunu da yavaş yavaş fark ediyordum.

"Ne demek istiyorsun?" diye sorduğumda ise gülmüştü. Tüm o gürültüyü bastıracak kadar sesli bir şekilde gülmüştü. Sinirime dokunuyordu ama elimden de bir şey gelmiyordu.

"Ne kadar harika bir insan olduğunu söylüyorum işte Jimin. Yoksa başka şeyler ima ettiğimi mi düşünüyorsun?" diye sorduğunda kendisi de düşünüyor gibi yapmıştı. Konuşmamızı inatla alaya alıyor ve ciddi olmuyordu.

"Lafı uzatmayı sevmeyen halin bu muydu?" Kendimi tutamayarak sorduğumda ise bir kaşı havalanmış ve ukala ifadesi yeniden belirmişti. Birkaç kere başını aşağı yukarı salladıktan sonra "Gerginliğini almaya çalışıyordum sadece, madem istemiyorsun öyle olsun," dedi.

Twin Flame [Jikook Texting]Where stories live. Discover now