15 - "Arzuladığımız bu değil, biliyorsun."

Start from the beginning
                                    

Onun isteği üzerine biftek yapmıştık ve yanına sıcak şarap açmıştık. Ama o bifteği yapana kadar canımız çıkmıştı, daha doğrusu o ustaca kesmiş, soslamış ve pişirmişken ben açmaya çalıştığım şarap şişesini bile az kalsın düşürecektim...

Aramızda bu konuda da büyük farklılıklar vardı, gerçekten.

Daha önce yemek yediğimiz masada yemek yerine masa gibi de kullanılabilen mutfak tezgahının arkasındaki bar sandalyesi gibi uzun sandalyelere oturup yemeye başlamıştık ve bir yandan da sohbet ediyorduk.

Uzun zamandır ettiğimiz sohbetin ortasında ince ve kemikli parmaklarını kadehine dolamış, bir yudum aldığı şarabını masaya geri bırakmıştı, o sırada, "Que diriez-vous de vous parler en Français pour que français s'améliore?*" demesiyle iç geçirdim. "Şunu keser misin? Cidden öğretmenim gibi davranıyorsun bazen." dediğimde güldü.
(*Fransızcanı geliştirmek için seninle fransızca konuşsam arada, nasıl olur?)

"Tamam tamam sustum."

Ben ona sinirli sinirli bakarken o bana gülüyordu, kafayı yedirtecekti bana bu adam.

Masaya bıraktığım kırmızı şarap dolu kadehi, elime alıp dudağıma götürmüştüm. "Bugün okulda bir sorun yaşamadın değil mi? Sana bunları yaşattığım için üzgünüm Jeongin, gerçekten." dediğinde kafamı iki yana sallayıp kadehimi masaya geri bıraktım.

"Asıl ben üzgünüm, sana ilk gelen benim, her şeyi başlatan ve işleri bu raddeye getiren benim." dememle iç geçirdi.

"Böyle düşünme."

Derin bir nefes aldım. İkimiz de kendimizi suçlayarak bir yere varamazdık bu yüzden modumu yüksek tutmaya karar verdim. Eunha'nın okul önünde yaptığı itirafı ise Hyunjin'in yaptırdığını düşünüyordum ve bunu onun ağzından alacaktım, ama şu an yeri ve zamanı değildi. Bu yüzden hafifçe ayağı kalkıp bir elimi yanağına koydum ve üzerine doğru eğilerek dudaklarını yavaşça öpmeye başladım.

İkimiz de gözlerimiz kapalıyken bir süre böyle, yavaş yavaş, sadece öpüştük. Onu yönlendirmeme izin verip sadece öpüşlerime karşılık veriyordu. İsteksiz görünüyordu bu konuda ve bu beni germişti. Hafif bir çakırkeyflik vardı ama sarhoş olmadığımdan emindim. Onunlayken sarhoş olmak bana yaramıyordu zaten, onunla olduğum her anı her detayıyla aklıma kazımak istiyordum ama sarhoş olursam bunu yapamazdım.

Dudaklarımızı yavaşça ayırdı birbirinden. Yavaşça gözlerimi aralayıp gözlerine baktım. Eskisi gibi istekli olan halinden hiç eser yoktu. Beni istemiyor muydu artık? Neden böyle bakıyordu bana?

"Bunu şu an yapmak zorunda değiliz Jeongin.. Kendini rahat hissetmeyeceksen eğer, yapmak zorunda değiliz..." demesiyle kafamı hızlıca iki yana salladım. "Bunu nereden çıkardın?" dediğimde iç geçirdi ve bana yine öyle baktı, hüzünlü. "Yaşadığın şeyler kolay değil, insanlar acımasız ve sana nasıl hissettirdiklerini, daha dün nasıl kollarımda ağladığını ben biliyorum sevgilim. En azından sen bunları tam olarak atlatana kadar bekleyelim istersen, ben seni beklerim."

Yaşadığım, yaşadıklarımız kolay değildi bunu ben de biliyordum ama bunun onunla sevişmek, öpüşmek istememle bir alakası yoktu. Kendimi zorunlu hissetmiyordum sadece istediğim ve bunu sevdiğim için yapıyordum. "Ama seni istiyorum.." diye mırıldandım ve alnımı alnına yaslayıp yutkundum.

"İyi olacak mısın sonrasında?" dediğinde ona cevap bile vermedim ve tekrar dudaklarına yapıştım. Bu sefer yavaş yavaş değilde sert ve hızlı bir şekilde öpüşüyorduk. Ellerimi ensesine koydum ve bacaklarımı iki yana açarak oturduğu sandalyede kucağına çıktım. Onun elleri de belimi bulduğunda istemsizce kendimi ona bastırmış ve hafifçe kucağında sürtünmüştüm.

hotter than hell 'hyuninWhere stories live. Discover now