52- Seni Seviyorum

18.2K 1.8K 805
                                    

Yüksek Sadakat - Kafile

İyi okumalar... 

Fatma Teyze, yarım asırdan uzun bir süredir sakladığı gelinliğini kapının arkasındaki askıya asarken gözlerinde hüzünlü ama mutlu bir bakış vardı. Araf'ın dedesiyle görücü usulü ile evlenmişlerdi. Öncesinde birbirlerini tanımıyorlardı ancak evlendiklerinde ve bir çatı altında kalmaya başladıklarında birbirlerini tanımış, sevmişlerdi. Nihayetinde beraber bir ömür geçirmişlerdi. Onu ne kadar özlediği gözlerinden belli oluyordu.

"Düğünden önce Orhan Bey'i hiç görmemiştim," dediğinde yüzümdeki buruk tebessümle ona bakıyordum. Eşinden hep Orhan Bey diye bahsederdi. Hayattayken de ona bu şekilde seslendiğini söylemişti. Aralarındaki bir şaka olduğunu Araf'tan öğrenmiştim.

"İlk gördüğünde ne hissettin Fatma Teyze?" diye sorduğumda halihazırda al al olan yanakları daha da kızarmıştı. Utanarak bakışlarını kaçırdı ve yatağının baş ucundaki çerçeveyi eline aldı. İçinde düğünlerinde çekilmiş bir fotoğraf vardı.

"Ne düşüneceğim? Doğru düzgün bakamadım bile utanmaktan."

"Hadi oradan," dedikten sonra dirseğimle onu hafifçe dürttüm. "Beğenmiş miydin?"

"Beğenip beğenmememin bir önemi yoktu. Öyle ya da böyle bu adamla bir ömür geçirecektim. Bana iyi biri olduğunu söylemişlerdi." 

"Sonuç olarak beğendin mi beğenmedin mi?"

Duraksadı. "Beğenmiştim," dediğinde onu ilk gördüğü anı gözünde canlandırdığını anlamıştım. "Gözü pek bir delikanlıydı. Evlendiğimiz gün bana bir ömür boyu gözünün benden başkasını görmeyeceğine dair söz vermişti."

"Ya," dedim uzata uzata. Elimi kalbimin üzerine koymuştum. "O seviyor muydu seni öncede ?"

"Birbirimizi öncesinde tanımıyorduk. Severek evlenmedik ama sonrasında çok sevdim onu. Allah biliyor ya, o da beni çok sevdi. Evlendiğimiz gün verdiği sözü beni sevdiği için değil, bana saygı duyduğu için verdi. Ben de önce onun saygısını sevdim zaten."

Çerçevenin üzerinden rahmetli eşinin yüzünü okşadı. Çok özlediğini söylemedi ama söylemesine de gerek yoktu. Bir ömür aynı yatağı paylaştığı eşini ne kadar çok özlediği her hareketinden belliydi. İç geçirdi. "Rabbim hayırlısıyla bizi kavuşturana kadar böyle," dediğinde gözlerim dolmuştu.

Fatma Teyzenin bir yaşlı olduğunu ve bir gün aramızdan ayrılacağını sürekli unutuyordum. Eğer sıralı bir şekilde gidersek bir gün onun yokluğuyla yüzleşmemiz gerekecekti ve... Düşünmesi bile iç yakıcıydı.

"Deme öyle şeyler," dedikten sonra yanağımı omzuna yasladım. Fatma Teyze, elini yanağıma koyup hafifçe vurdu. "Gelinliğimi denemek ister misin?"

Gözlerimi kapının arkasındaki gelinliğe çevirdim. Fatma Teyze asil bir kadındı. Gelinliği de tıpkı onun gibi asil ve sadeydi. Düğün fotoğrafından gördüğüm kadarıyla üzerine çok yakışmıştı. Ancak yarım asırlık bir gelinlikti ve denerken bir yerini yırtmaktan ölümüne korkuyordum.

"Yok, Fatma Teyze. O senin gelinliğin."

"Ben artık onun içine sığmam. Ama sana tam olur. Gençliğimde senin gibi fiziğim vardı." Konuşmasının devamında sesindeki imayı fark etmiştim. "Araf da bir daha Orhan Bey'e benziyor. Aynı dedesi." 

Bakışlarım yeniden o çerçeveye döndüğünde Fatma Teyzenin haklı olduğunu görmüştüm. Araf, dedesine benziyordu. Dedesinin bıyıksız haliydi. Gözlerimi kısarak Fatma Teyzenin rahmetli eşini incelerken Araf'a bıyığın epey yakışacağını fark etmiştim. Ama bebek suratından da oldukça memnundum.

0 RH (-) | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin