26

6.2K 614 322
                                    





Güne üzerimdeki bir adet kol ve bacakla başlamıştım. Gece ikimiz de yorulduğumuz için uyuyakalmış, anca sabaha doğru uyanıp duş alabilmiştik.

Şimdi de Jisung'la beraber mutfakta kahvaltımızı yapıyorduk. Ama o daha çok yemek yerine benimle konuşuyordu.

"Benim bu ağrım ne zaman geçer ya?" Oflayarak kolunu masaya koyup yüzünü avucuna yasladı. "İki koydun diye yürüyemiyorum resmen. Saçmalığa bak."

Bu dediğine gülüp "Her şey senin suçun." dedim. Eğer o beni dün gece evine getirip ayılttıktan sonra yakın temasta bulunmasaydı, böyle bir şey olmazdı.

İçten içe hâlâ erken olduğunu düşünüyordum ama olan olmuştu artık.

"Ne demek benim suçum ya? Sen istemedin mi yani?"

"Ben onu mu kast ediyorum sence?"

Tek kaşını kaldırıp tersler bir şekilde "Evet." dedi. Bu haliyle oldukça çekici görünüyordu.

Oturduğum yerden ona doğru eğilip dudaklarına sıkı bir öpücük bıratım. O daha ne olduğunu anlayamazken ben çoktan geri çekilmiş ve arkama yaslanmıştım.

Jisung kaşlarını çatıp bana baktığında "Niye aniden öptün şimdi sen beni? Sus demek mi bu?" diye sordu.

Onun tepkisine şaşırsam da, "Ne anlamak istersen o işte." deyip kahvemden büyük bir yudum aldım. Jisung kahve yapma işinde oldukça iyiydi. Dediğine göre daha önce birkaç ay bir kafede barista olarak çalışmıştı ve bu yeteneği de oradan geliyordu.

Sırıtarak "Beni sevdiğini anlıyorum o zaman." dediğinde "Sen bilirsin." diye cevap verdim.

Bana çok fena şeyler yaptığı ve hissettirdiği kesindi. Eğer bunu illa kelimelere dökmem gerekiyorsa, seviyordum evet.

Jisung bana gülümseyip önüne döndü ve kahvaltısını etmeye devam etti. Ağrısını unutmuş olmalıydı. Benim de hatırlatmaya hiç niyetim yoktu çünkü zaten sabahtan beri bunun için bana kızıyordu. Ben de en sonunda sende bana aynısını yaparsın demiş ve mevzunun kapanmasını dilemiştim. Ama sadece dilemekle kalmıştım çünkü her yarım saatte bir aklına gelip duruyor sonra da bana kızıyordu.

Ben de önümdeki şeylerden atıştırmaya başladığımda duyduğum zil sesiyle kafamı kaldırıp Jisung'a baktım.

"Biri mi gelicekti? Hayırdır sabah sabah?"

Jisung ağzındaki yiyeceklerden dolayı şişmiş yanaklarıyla konuşmaya çalışınca elimle durdurdum onu. "Arkadaşın falan mı?" diye sorduğumda başıyla onayladı.

Sabah söylediğine göre bu evde arkadaşı Jeongin'le beraber yaşıyordu. Evde olmamasının sebebi ise sevgilisi yurt dışından yeni döndüğü için onda kalmasıydı. Hatta gelen kargonun da arkadaşı Jeongin'in sevgilisine sürpriz olarak aldığını söylemişti.

Böylelikle arkadaşının garip fantazileri olduğunu ve Jisung'un, benim aksime konuşmayı çok sevdiğini anlamıştım.

"Bakayım ben. Otur sende lokmanı bitir."

Ayağa kalkıp mutfaktan çıktım ve dış kapıya doğru ilerleyip kapıyı açtım. Gördüğüm siyah saçlı, uzun ve ince bedenle bir adım geri çekilip içeri geçmesi için yer açtım.

"Selamlaaar."

Sesi sabah vaktine göre oldukça enerjik çıkarken ben de karşılık olarak dümdüz "Selam." dedim. Tanımadığım birisine samimiyet göstermeme gerek yoktu.

O içeriye doğru geçerken bir yandan da, "Kahvaltı mı yapıyordunuz?" diye sorarak konuşuyordu.

Jisung ağzındakileri bitirmiş olacaktı ki, "Evet!" diye bağırıp devam etti. "Açsan gel sende."

"Olur valla. Malum sevgilim götünden kurtlu olduğu için sabahın köründe kaldırdı beni, getirdi buraya."

"Aa o da mı geldi?"

Jisung'un sesi yapmacık bir şekilde şaşırmış gibi miydi yoksa bana mı öyle gelmişti?

"Evet, arabayı park ediyordu. Gelir birazdan."

Salonla birleşik olan mutfaktan onların konuşma sesleri gelirken enayi gibi kapının önünde durduğumu yeni fark ediyordum. Bunlar hep Han Jisung'un yan etkisiydi işte. Aptallaşırmıştı beni.

Hareketlenip mutfağa, onların yanına gideceğim sırada tekrar çalınan zille göz devirmeden edemedim. Ulan bir ayağa kalktık diye oturamıyorduk.

"Kumral serserim, Jeongin'in sevgilisi gelmiştir. Açsana kapıyı."

Jisung'un içeriden bana seslenirken "Tamam." demekle yetindim sadece ve attığım o birkaç adımı da geri dönüp tekrardan kapıyı açtım.

Açmamla karşımdaki kişiyle birkaç saniye bakıştık. Ama bu bakışma tamamen şaşkınlıktan dolayıydı.

"Minho?"

Duyduğum ses ve kişi ile bir an için olduğum yeri sorgularken acaba hayal mi görüyorum diye düşündüm. Çünkü gerçek olamayacak kadar imkansızdı bu durum.

Zihnimde her şey birbirine girmişken dudaklarımdan çıkan "Hyunjin?" ismine birkez daha şaşırdım.

Ne haltlar dönüyordu ulan burada?






-

beyniniz yanmis olabilir, cok sori bunun icin
ama diger bolum daha aciklayici olcak
azcik sabir🙏🏼

bu arada yeni chanlix fic yayimladim🥺bakarsiniz bence🥺okursunuz da🥺

opdum
opustuk

so let's love | minsungOn viuen les histories. Descobreix ara