İYİLEŞMEK

1K 53 38
                                    

Serdar, mutfaktan gelen tıkırtılarla uyandı güne.

Gözlerini açtığında, pencereden yüzüne düşen güneş gözlerini kamaştırdı ilk önce. Yavaşça yerinden doğrulup üzerindeki battaniyeyi kanepenin kenarına bıraktı. Mutfağa doğru yürürken,

"İnşallah düşündüğüm şeyi yapmıyorsundur Zehra," diye mırıldandı.

Ama mutfak kapısından içeri başını uzattığında, yanılmadığını gördü. Zehra tezgahın üzerine kahvaltılıkları dizmiş, ocağın başında omlet yapıyordu. Bol tişörtü, taytı ve dağınık topuz yapılmış saçlarıyla o kadar doğal ve sempatik görünüyordu ki, sahada ortalığın tozunu attıran bir ajan olduğuna inanmak zordu doğrusu.

Normalde olsa, mutfağında kahvaltı hazırlayan Zehra'yı görmek Serdar'ın içini eritirdi, ki şu durumda bile yumuşamamak için kendini zor tutuyordu, ama açıkçası siniri daha ön plandaydı.

"Zehra!"

Zehra hafifçe irkilerek döndü. "Günaydın," dedi gülümseyerek. Serdar gülümsemesine karşılık vermedi.

"Neden ayaktasın sen?"

Zehra ofladı. "Alt tarafı kahvaltı hazırlıyorum Serdar, cidden biraz abartmıyor musun? Hastaneden taburcu olup Ankara'ya geleli bir hafta oldu, yat yat bunaldım artık."

Serdar Zehra'ya yaklaşıp elindeki kaşığı alarak tezgahın üstüne bıraktı.

"Evet, ve taburcu olurken de doktor kendini yormayacaksın dedi hatırlarsan. Yani, kendini yormayacaksın."

"Yormuyorum da zaten!" diye söylendi Zehra. "Tıkıldım kaldım burada. Karargaha gitmeme izin vermiyorsun, işler ne durumda bilmiyorum, tüm gün televizyon izlemekten fenalık geldi."

"Zehracım, sen grip olmadın, hatırlatırım. Vuruldun sen vuruldun, ölüyordun az kalsın, ne karargahı yahu!"

"Tamam da iyiyim şimdi. Nereye kadar yatacağım böyle? Ayrıca bizim işimizde vurulmak o kadar beklenmedik bir şey değil dememe de gerek var mı?"

Serdar derin derin nefes alarak kendini sakinleştirmeye çalıştı.

"Evet ama, sana o planın tehlikeli olduğunu da söylemiştim, değil mi? O zaman beni dinlemedin, ama artık dinleyeceksin, itiraz kabul etmiyorum."

"Of ya!" dedi Zehra.

Serdar biraz daha yumuşak bir sesle, "Bak bugün ben de gitmiyorum, Pınar aradı, önemli bir iş yok diye. Beraber film falan izleriz, sıkılmazsın, tamam mı?"

"İyi peki," dedi Zehra dudak bükerek. "Ama eninde sonunda karargaha dönmem gerekecek, nereye kadar burada kalacağım ki yani Serdar? Zaten yatağından ettim seni de."

Serdar muzip bir ifadeyle gülümsedi. "O konuya çözüm bulabiliriz Zehra, kafana bu kadar takıyorsan eğer."

Zehra kaşlarını kaldırdı. "Nasıl olacakmış o?"

"Beraber yatarız tabi ki."

Zehra kıpkırmızı kesildi. "Saçmalama Serdar!"

"Niye ya?" dedi Serdar sırıtmaya devam ederek. "Daha önce yapmadığımız şey değil, hem de senin yatağında."

Zehra gözlerini kaçırdı. "Aman, sen cıvıttın iyice, ben içeri gidiyorum. Madem bana izin vermiyorsun, kahvaltıyı da sen hazırla o zaman."

Zehra hışımla çıkarken Serdar arkasından gülerek baktı, sonra da omleti yapmaya devam etti..

..................

Kahvaltılarını ettikten sonra Serdar yine Zehra'nın yerinden kalkmasına izin vermemiş, ortalığı kendisi toparlamıştı. Şimdi ise kanepede sarılarak oturmuş, film izliyorlardı. Zehra dikkatini ekrana vermişti, izlerken konuşmadan önündeki patlamış mısırdan atıştırıyor, ara ara Serdar'ın da ağzına veriyordu. Serdar'sa filme konsantre olmaya çalışsa da dikkati dağınıktı. 

SEVMEK VE ÖLMEK ZAMANITempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang