Bölüm 3 : Hastalık

13 5 1
                                    

Herkese tekrardan merhabalar ❤️. 

Lütfen yıldızımı parlatmayı unutmayın. ✨

İyi okumalar. 😊

 --------------------------------------------------------------------------------------------

 Eskiden geceleri uyumamak için yazı yazardım. Hayatımı, düşüncelerimi, duygularımı ve o an aklımda her ne varsa her şeyi günlüklerime yazardım. Geçmişimde olan şeyleri kendime unutturmuyordum. Çünkü unutursam kendimi kaybedeceğimi düşündüm. Belki benim gerçek kişiliğim böyle değildir. Şu anki beni unutursam gerçek beni bulacağımı biliyordum. Fakat çok korkuyorum. Ya kimse benim gerçek halimi beğenmezlerse? Ya ben kendimi kabullenemezsem. İnsan kendini kabullenmediği sürece boşluğa düşer. Canı yanmaz belki ama çevresinde olup biteni sadece izler. Duyguları ölür. Ruhu ölür. Kendisini beğenmek için her şeyi yapar -ki bu şeyler kendisine fazlasıyla zarar vermesini sağlar-. Asla tatmin olmaz. Daha fazlasını ister. Kendisini hasta eder. Sonunda ölümün pençesine geldiğinde pişman olur.

   Bu sefer iyileşmek için çabalar. Neden aklı başına hasta olmadan önce gelmiyor. Çevremizde dayatılan güzellik algısı yüzünden insanlar hastalanıyor ama buna devam ediyorlar. Bunlardan birisi de bendim. Annemin güzellik takıntısı yüzünden kendime zamanında fazlasıyla zarar verdiğim dönemler oldu. Kendime içime kapattığım dönemler oldu. Bunların hepsini psikoloğu ve günlüklerim sayesinde atlattım. Psikoloğa giden biri iseniz bilirsiniz. Her şeyden önce tedavi yöntemi olarak günlük tutmayı öneriyorlar. Ben zaten günlük tutan birisiydim ve bunun işe yaradığını biliyordum. Yazmaya devam ettim. Her şeyi. Annem de hiçbir zaman merak edip içerisine bakmak istemedi. Benden gizli de yapmadı bunu. İyileşmem için elinden geleni yaptı. Hasta ettikten sonra.

    Sonra iyileştim. Ama yine de annemin yediklerime dikkat etmemdeki baskısı geçmedi. Hiçbir zaman kilolu birisi olmadım. Her zaman zayıftım ama anneme bunu kabul ettirmek çok zordu. Sonunda valizlerimi yerleştirmiştim. Daha evden almam gereken çok eşyam vardı ama şu anlık idare edebilirdim. Zaten okul başladıktan bir süre sonra eve giderdim. Yani annem çağırırdı. Saate baktığımda saatin 8 olduğunu gördüm. Çok geç olmuştu. Artık akşam yemeği yemem lazımdı. Odamdan dışarı çıktığımda aşağı kattan ses geldiğini fark ettim. Daha çok gülüşüme sesleriydi. Yavaşça aşağı indiğimde Kumsal'ı ve iki tane erkeği gördüm. Şaşırmıştım. Odalara bu kadar rahat giriliyor muydu? 

"Ah Melis biz de yemeğe gidiyorduk. Bize katılmak ister misin?"

"Olur. Zaten ben de oraya iniyordum"

"Bu arada bu benim erkek arkadaşım Emir. Bu da onun oda arkadaşı Akın. Beyler bu da Melis. Benim yeni oda arkadaşım."

"Sonunda birisini buldun. Bunu da kaçırma."

 Adının Akın olduğunu öğrendiğim kişi alayla söylemişti. Bu mu? Yeni tanıştığı birisine karşı fazlasıyla kabaydı.

"Bu değil. Melis. Hem o beni sever. Diğerleri gibi cadaloz değil."

 Kumsal yüzünü ekşiterek söylediği şeyle kıkırdadım.

"Sanırım bu iltifattı." 

"Tabi ki iltifat canım. Ve gerçekten sen de o insanları görsen göndermek için elinden geleni yapardın."

Gülümsemekle yetindim. 

"Hadi artık gidelim. Acıktım ben." 

Kumsal karnını tutarak konuşan Emire döndü.

 "Sen hep açsın." 

"Olabilir. Ama bu yemeyeceğim anlamına gelmez."

Hep birlikte odadan çıktık. Asansöre yöneldik. Asansörün geldiğini belirten sesi duyduğumuzda hepimiz asansöre bindik. Asansörün içerisinde bizden başka iki erkek daha vardı. Onlara dokunmadan yan tarafa geçmeye çalıştım. Asansör çok büyük değildi. Bu yüzden yine de fazla yakındık. Emir kat düğmesine bastı. Yemekhane -2 de bulunuyordu. Yani o iki kişi inene kadar fazlasıyla yakın kalacaktık. Asansör yavaşça aşağı inmeye başladı. Bu sırada o çocuk sanki daha fazla yaklaşıyormuş gibi hissediyordum. Ya da bana öyle gelmişti. 

LiyakatOù les histoires vivent. Découvrez maintenant