01

406 25 12
                                    

seninle tanıştığımda yalnızca 10 yaşındaydım jean, belaya karışmadan duramayan, sen hariç herkesten nefret eden ve seninleyken her türlü duyguyu en üst safhada yaşayan biriydim o zamanlar. sen ise; beni kardeşi gibi gören, birkaç yaş büyük olduğu için beni her fırsatta aşağılayan, yine de ne olursa olsun başım belaya girdiğinde beni çekip kurtaran, insanların 'pelerinsiz kahraman' diye adlandırdıkları tarzda bir insandın.

tanıştığımız günü her düşündüğümde yanaklarım kızarıyor, keşke daha farklı bir zaman diliminde, daha farklı bir şekilde karşılaşsaydık diyorum. bu elbette pişman olduğum anlamına gelmiyor.

eğer farklı bir şekilde, farklı bir yerde tanışsaydık, onun yerine bana aşık olur muydun?

acaba sen nasıl tanıştığımızı hatırlıyor musun? o gün beni o çocukların elinden nasıl kurtardığını, dakikalarca bana kızdıktan sonra utanarak "iyi misin?" diye sorduğunu hatırlıyor musun?

umarım hatırlıyorsundur jean, çünkü benim aklımdan hiç çıkmıyor.

bana kızdığın andaki yüz ifadeni çok iyi hatırlıyorum, elimde olsaydı o an kesinlikle o güzel yüzüne bir tokat atardım. bana kızma ama, bunu yapmayı her şeyden çok istemiştim o an. tanımadığım biri, bir anda ortaya çıkıp işime karışıyor -beni kurtarıyor-, sonrasında azarlıyordu, bundan daha sinir bozucu bir şey varsa; o da yine sendin.

o günün akşamına kadar birlikte takıldık, takılmak zorunda kaldık. çünkü sen böyle istemiştin. 'kendini korumayı öğrenmelisin.' gibi bir şeyler zırvaladığını hatırlıyorum, diğerleri benden daha uzun ve güçlüyse tam olarak ne yapmamı beklemiştin benden? eğer seninle bir kere daha karşılaşma şansım olduğunu bilseydim, kesinlikle bir köşeye siner, saatlerce yanaklarımdan gözyaşı süzülmesine izin verebilirdim.

çimenlerin üzerinde oturmaya devam ederken, ismini sormamla birlikte bana yaşımı sormuştun. soruya soruyla cevap vermek, hiç hoş bir davranış değildi jean kirschtein. yaşımı söylediğimde bana söylediğin şey neydi?

"bana abi demelisin velet." mi?

yoksa, "düşündüğümden daha küçüksün, ufaklık." tarzında bir şey miydi?

ikisini de söyledin, uzun bir süre kendi kendine kahkaha attın bir de arkasından. büyük olabilirdin, sadece iki yaş vardı aramızda, ama benden daha aptaldın.

senden nefret ediyormuş gibi davransam da, o zamanlarda bile içten içe seviyordum seni, değer veriyordum sana. senin için ise ufak bir baş belasından başka bir şey değildim, beni koruyordun çünkü buna ihtiyacım vardı, arada gelip benimle konuşuyordun çünkü ikimiz de yalnızdık.

bana hayallerini anlattığın gece, tanışmamızın üzerinden aylar geçmişti tabii, seninle dalga geçtiğim için üzülmüş gibiydin. sen hissettirmemeye çalışıp, dalgaya vursan da üzülmüştün, değil mi jean?

sonuç olarak, şimdi ikimiz de senin hayallerini gerçekleştirmek için birliğe katılmaya karar verdiğimiz için buradaydık. hayallerinden vazgeçmek zorunda kalmanla birlikte keşif birliğine katılmıştık. senin içindi, senin aptal hayallerin için. aptal dediğime bakma, hayallerindeki gibi bir hayat yaşamanı gerçekten isterdim sevgilim. en azından benim aksime, senin hayallerin vardı.

pekâlâ, gözden geçirmemiz gereken başka neler var? mikasa, mikasa ackerman. eğitim sırasında onu görüp, ona aşık olmuştun. o ise başkasına aşıktı, tanıdık bir hikaye. kabul ediyorum, o kesinlikle benden daha iyiydi; daha güçlü, daha cesur ve daha güzel. onunla arkadaş olmuştum, sırf biraz da olsa onunla yakınlaşabilirsin belki diye. mikasa iyi biriydi, birbirimizi seviyorduk, birbirimize yardım ediyorduk ama ona karşı asla dürüst değildim. onun gibi olmak istiyordum, onu kıskanıyordum.

frustrerad | jean k.Where stories live. Discover now