49.Bölüm: Farkındalık

En başından başla
                                    

İşler ne zaman bu hale gelmişti?

Gururunu görmezden geldiğinde mi?

Kimsenin anlamak istemediği Benedict'i sonuna kadar anlayıp severse bir gün Benedict'in de ona aynı bakışlarla bakacağını düşünmüştü.

Ama Benedict'in ona biraz bile dikkat etmesi yıllar sonra Serena ona soğuk davranmaya başladığında gerçekleşmişti.

Bunu yeteri kadar yapamadığının farkındaydı.

Onu istemeyen imparatoriçe ve tam tersine onu destekleyen imparator. Onun harika bir imparatoriçe olacağına inanan ailesi.

Ve bu zoraki nişandan nefret eden Benedict.

Vücudundaki tüm sıvıyı dün ağlayarak dışarı çıkardığına emin olan Serena tekrardan akmaya başlayan gözyaşlarıyla olduğu yerde kaldı.

Küçükken her şey daha kolaydı.

Siyah saçlarında papatyanın güzel durduğunu söyleyen küçük Benedict ona her zaman gülümserdi.

Okudukları kitaplar hakkında konuşur ve bazen yetişkinlerin dedikodularını beraber yaparlardı.

Her zaman parlak bir gülüşe ve sıcak bakışlara sahip olan prense karşı daha ilk başta kaybetmişti. Çünkü Serena gözlerini alamamıştı.

Birçok kadın Benedict'i sadece görüntü ve güç olarak görüyorlardı. Ama Serena perde arkasını da biliyordu.

Serena'ya bir baba gibi yaklaşan İmparatorun Benedict'i nasıl bir hiçmiş gibi çiğnediğine birçok kez şahit olmuştu. Kulağına küçük bir çocuğun konuşması geldi.

"Annem hep ağlıyor, düşes de ağlıyor mu?"

Soru karşısında yedi yaşındaki Serena biraz düşünüp cevap verdi.

"Hayır, annem sinirlidir ama genelde gülümser." Henüz sekiz yaşında olan prensin yüzü daha da düştü.

"Keşke benim annemde gülümsese."

Anılar beynine akın ederken Serena burukça gülümsedi. Benedict ne zaman değişmeye başlamıştı?

Nişanları resmiyete kavuştuğunda mı?

Serena ve Benedict arasındaki nişan muhabbeti doğduklarından beri imparator ve babasının arasında gündem olan bir konu olmasına rağmen uzun bir süre resmiyete dökülmemişti.

Bu yüzden Serena ve Benedict iki çocukluk arkadaşı gibi sarayın bahçesinde beraber vakit geçirirlerdi ta ki babaları toplantılarını bitirip çocuklara eve gitme zamanının geldiğini hatırlatana kadar.

"Resim çizmeyi bıraktığında daha öfkeli biri olmuştun aslında." kendine yabancı gibi gelen kısık bir sesle konuşurken aynada kendi yansımasını değil de Benedict'i görüyormuş gibi düşündü.

Bir nevi karşısında gördüğü dağılmış kadının görüntüsü Benedict'in eseriydi. Ayna da onu görmesi garip olmazdı.

Aynada ki hayali Benedict'in görüntüsü kaşlarını çatarak onu dinliyordu. Serena delirdiğini hissetti.

Serena dokuz Benedict ise on yaşındayken imparator oğlunun derslerini tekrar düzenleyip ağırlaştırmıştı.

Açıkçası çok az kişinin bildiği bir şey vardı ki o da prens Benedict'in resim çizmeye olan tutkusuydu.

Her şeyden ötesi, o gerçekten yetenekliydi. Küçük bir çocuk olmasına rağmen çizdiği ağaçların yaprakları gerçekmiş gibi görünürdü sanki her an bir rüzgâr esecek ve kâğıdın üzerinden o ağaçların yapraklarını sallayacakmış gibiydi.

Kötülük Yaşamak İstiyorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin