17. Bölüm / Pars Karademir 2

35.3K 3.2K 548
                                    

Medyadaki şarkıyı bu kitabın şarkısı olarak düşünüyorum. Siz ne dersiniz? 🥹 Şarkıyı ne zaman duysam aklıma hep Pars ve Peri geliyor.

•17. BÖLÜM•

Pars Karademir
2017 / İstanbul

6 yıl önce...

Çok zor...

Her şey o kadar zor ki... Tam 2 yıldır Peri'yi gölgesi gibi takip ediyorum, koruyorum. Neyse ki okul ve ev arasında gidip gelen bir insan olduğu için bu pek sorun olmuyordu. Sadece bazı zamanlar okul arkadaşlarıyla çıkışta çevre kafelerden birine gidip birer kahve içip dağılıyorlardı. Ben genel olarak sabah evden çıkışı, okula gidişi ve okuldan eve dönüşünde onunla birlikte oluyordum. Ara ara penceremden kontrol ettiğimde her zaman onu odasında, pencerenin önündeki çalışma masasında ders çalışırken görüyordum.

Ara ara Ayşe'yle mahallede gezmeleri ya da çocuk parkında oturmaları olmasa Peri için asosyal biri diyebilirsiniz. Bu durum bazen sıkıcı olmaya başlıyordu ama onu izlerken tüm sıkıntımda bir an da uçup gidiyordu. Ders yaparken kalemi dudaklarına vurması, kardeşleriyle oynarken gülüşmeleri, arkadaşlarıyla konuşurken kullandığı mimikleri... Ona ait olan her şey çok güzeldi. Ve onu izlemek huzur veriyor.

Peri'nin neden bu kadar önemli olduğunu öğrenememek sinirlerimi oldukça bozuyordu. Fazla, çok fazla zeki olmasının dışında aklıma hiç bir şey gelmiyordu. Zaten onu korumam gerektiğini söyleyen adamla da pek karşılaşamamıştım. Hoş, karşılaşsam ne söyleyecektim ki? Bu kız neden senin için bu kadar önemli mi diyecektim? Ya da bu kızı neden koruyoruz mu demeliydim? Bizim mesleğimizde gizlilik esastır. Neredeyse her zaman bize verilen görevleri sorgulamadan yerine getiririz. Çünkü altında mutlaka bir neden vardır ve sonucunda bu neden de ortaya çıkar.

Ama gel gelelim bu işin sonu yoktu. 2 yıl geçmişti. Aşkımın içimde bir balon gibi şişip büyüdüğü koca 2 yıl geçmişti. Kendimi unutmaya zorlasam da, vazgeçmeye çalışsam da onu izledikçe her geçen gün daha da bir artıyordu aşkım. Onun da bana karşı boş olmadığını biliyorum. Kaçamak bakışları, konuşmaya çabalaması her şeye tuz biber oluyordu. Ama yapamazdım. Ona dokunamaz, kollarımı vücuduna saramazdım. Oysa ki ne kadar çok istiyorum onu ellerimin arasında hissetmeyi. Doya doya koklayıp gözlerini, alnını, o minik burnunu ve kiraz dudaklarını öpmeyi. Acaba onu öpmek nasıl bir his? Sanki öpsem eriyip gideceğimi düşünüyorum.

Bazı geceler kendimi tutamadığım oluyor. Onun yatağında mışıl mışıl uyuduğunu bilirken kendi yatağımda yatıp onsuz uyumak çok zor geliyor. Ve ben bazı geceler kalkıp gizlice balkonundan odasına giriyorum. Yatağının dibinde yere oturup kollarımı yatağına dayıyorum ve onu izliyorum. Uykusunda yüzüne yapışan saçlarını parmak uçlarımla çekip doya doya izliyorum onu. Burnunun üzerindeki çilleri, elmacık kemiğine yayılmış kirpiklerini, biçimli kaşlarını, uykusunda hafif hafif kıpırdayan dudaklarını...

Kendimi o dudakları öpmemek için çok zor tuttuğum zamanlar oluyor. Ben buradayım, senin yanındayım diye uyandırmamak için kendimi zor tutuyorum. Yanına kıvrılıp başını göğüsüme almamak, ona sıkı sıkı sarılmamak için kendimi zor tutuyorum.

Acaba diyorum, acaba bu korumalık işlerini her şeyi bir kenara atıp ona duygularımı açsam mı? Sanki o da, ben de sıradan insanlarmışız gibi birbirimizin olsak. Ama ya sonra? Sonra bu amirlerim tarafından duyulsa ne olur? Bu görevden alınmayı bırak bir daha onu görmeme bile izin vermezler. İşte o zaman ben, ben olmam. Artık Peri'siz bir Pars olamaz.

SEBEBİ SENWhere stories live. Discover now