20. Bölüm |Final

Start from the beginning
                                    

Sadık Bey ve Süreyya Hanım'ın nikahı kıyıldıktan hemen sonra alkış kopmuş ve bende Yağız'la ıslık öttürmüştüm. İlk dans müziği yavaş yavaş yükselmişti. Özdemir Erdoğan'dan, Bana Ellerini Ver... Bu güzel, eski şarkı herkesi dansa davet ediyordu. Yiğit Şah elimden tutup beni dansa kaldırdı, gözlerimizin içine bakarak dans ederken şarkıyı söylemeye başladı.

"Sana gönlümü verdim ey nazlı güzel,
Seni almazsam gözlerim açık gider..."

Gülümsedim çünkü o pek şarkı söylemezdi. O pek konuşmayı da sevmezdi ama en çok benim yanımdayken konuşurdu. Israrı sevmezdi ama benim ısrarıma asla hayır demezdi. Sulu şakalardan hoşlanmazdı ama ona yapınca hiç kızmazdı. Ciddiyetsizliği sevmezdi ama beni sevmişti.

Bir süre anın tadını çıkardık, bu bizim ilk dansımız değildi ama bir olduğumuz ilk danstı. Tabii anın büyüsünü Özgür bozana kadar! Nermin teyzeyle dans ederek yanımıza kadar gelen Özgür laf atmadan durmazdı.

"Ben size yüzlerinizin arasında en az iki karış olacak demedim mi? Uzaklaşın biraz, o ne Yiğit Umut'un ağzına düş istiyorsan. Nermin teyze şu oğluna bir şey söyler misin, biraz edep öğrensin."

Nermin teyze kahkaha atarak Özgür'ün koluna vurdu. "Deli oğlan seni! Yalnızlıktan millete kafayı takar olmuşsun. Bak benim bir yeğenim var adı Nurcan..."

Biz tıngır mıngır yanlarından uzaklaşıp sessiz bir yere geçtik. Yiğit Şah ikimize de birer içecek almak için kısa süreliğine yanımdan ayrıldı. Telefona baktığım sırada biri bana seslendi. Kafam anında tanıdık sesin geldiği yöne çevrildi. Savaş abi biraz uzakta durmuş bana gülümseyerek bakıyordu! Geç kalmıştı ama yine de gelmişti.

"Savaş abi?" dedim şaşkınlıkla.

Koşar adım ona giderken o da bana doğru geliyordu. Savaş abiyle sarılıp ayrıldık, omuzlarımdan tutup yüzüme baktı. "Sanırım senin nikahına geldim bu ne güzellik?" gülümseyip tek tük beyazlamış saçlarına ve karizmatik yüzüne baktım. "Senin karizma da maşallah olduğu gibi duruyor."

Kahkaha atıp kolunu omzuma attı. "Hadi gel seni çifte kumruların yanına götüreyim. Sonra seninle uzun uzun konuşuruz." deyip Savaş abiyle yürürken karşıda elinde iki kadehle kala kalmış Yiğit Şah'ı fark ettim. Yüzünde normal şeylerin olmadığına dair ifadeler olan Yiğit Şah'ın yanına doğru giderken büyük adımlarla o da bize doğru gelmeye başladı. Elindeki kadehleri asla nazik olmayan bir tavırla masaya bıraktı. Savaş abiye dönüp, karşımızda kaşları çatık bir şekilde duran adımı takdim etmem gerekiyordu. Yavaşça Savaş abinin kolunun altından çıkıp Yiğit Şah'ın elini tuttum.

"Savaş abi tanıştırayım sevgilim Yiğit Şah,"

Yiğit Şah'a bakıp gözlerini bana çevirmesini sağladım şuan çokta güzel bakmıyordu.

"ve Yiğit Şah sana bahsettiğim ex patronum, akıl hocam Savaş abi..."

Savaş abi yüzündeki şaşkınlığa rağmen gülümseyip elini uzattı. Yiğit Şah problem çıkarmadan uzatılan eli sıktı. Savaş abi memnun oldum, derken Yiğit Şah sesini çıkarmadan başını salladı.

"Sende hiç ilişki yapacak potansiyeli görmemiştim Umut, şaşırttın beni." dedi Savaş abi gülümseyip başımı eğdiğimde Yiğit Şah'a hitaben konuşmaya başladı.

"Herkesi reddediyordu sana fırsat verdiği için çok şanslısın." Yiğit Şah bana baktığında gülümseyip elini sıktım. Ortada bir tehlike yok Yiğit'im Şah'ım sakin ol.

"Şanslı olduğumun farkındayım." dedi ama sesindeki soğukluk fark edilir cinstendi.

"Ben bizimkilere bakayım daha sonra konuşuruz  güzelim." deyip yanımızdan ayrıldı.

KIRLANGIÇ | Tamamlandı ~ Kısa HikayeWhere stories live. Discover now