20. Bölüm |Final

8.4K 346 34
                                    



❛ ❛

Sorma bana "ne kadar seviyorsun" diye
O kadar işte!
Tavanı kadar sokağın
Dibi kadar cehennemin

-Nazım hikmet

❛ ❛

Tepede güneş, hafif esen bir rüzgar, cırcır böceklerinin sesi ve en sevdiklerimin gülüşleri... Etrafta koşuşan küçük çocuklar karşıdan bana doğru gelen Yiğit Şah'ın bacaklarına dolandılar. Yiğit Şah küçük çocukların saçlarını okşayıp onlara uzakta bir şey gösterdi, çocuklar çığlık atarak o yöne doğru koştururken O yüzündeki gülümsemeyle bana doğru yürümeye devam etti. Yanıma geldiğinde elimden tutup yavaşça sinesine doğru çekti, şakağımı öpüp dudağını çekmeden bir süre öylece durdu. Bu kadar huzurlu hissetmek normal miydi, diye sorguluyordum zaman zaman. Savaş, barış, gurur, öfke, tüm can  kırıklarını bir tarafa bırakmıştık. Bu aralar hayatımızda aşk vardı. Aşk, sevgi, saygı, şefkat, huzur, tutku... Ve biraz da kıskançlık...

Şimdi nikah için hep birlikte beyazlar içinde süslenmiş bahçenin içinde kutlama yapıyorduk. Annem ve Nermin teyze dünürcülük oynuyor babamsa Selim amcayla koyu bir sohbetin içindeydi. Asya ve Barış el ele tutuşmuş bir şekide yanımıza geldiler. Tabii Asya'nın abileri Özgür gibi olmadığı için ilişkilerini daha rahat yaşıyorlardı. Özgür demişken ona derhal manita bulmalıydık yoksa yakamızı bırakmayacaktı.

"Sevgilim şu Umut'a söyler misin bana sırıtarak bakmayı kessin!" dedi Barış.

Asya gülüp başını iki yana salladı "Aşkım artık kabullenmen gerekiyor Umut'un bir suçu yok," dedi.

"Ne demek suçu yok? Onun yüzünden anneannem bu yaşta evleniyor!"

Yüzümü Yiğit Şah'ın göğsüne saklayıp güldüm. Yiğit Şah kollarını belimde birleştirip Barış'a cevap verdi.

"İnan bana kendi nikahım yerine anneannenin nikahına gelmek canımı çok sıkıyor," kafamı kaldırıp yüzüne baktığımda gözlerime bakıp iç çekti "ne yapalım biraz daha dayanacağız artık."

O acı dolu günlerin üstünden dört ay geçmişti, bu dört ayda da çok şey değişmişti. En önemlisi ilişkimiz babam tarafından kabul görülmüştü. Babam ve Yiğit Şah'ın arası eskisi gibi olmuştu, sadece babamın arada alttan alttan Yiğit Şah'ı tehdit etmesi dışında bir sorun yoktu. Barış her iyi dost gibi başıma gelenleri duymuş yanıma gelmişti ve bu gelişi Asya ile aralarında romantik bir ilişkinin zeminini hazırlamıştı. Anlayacağınız hayırlısıyla Barış ve ailesiyle akraba olacaktık. Özgür müzmin bekarlığına devam ediyordu ve Yiğit Şah'la olan ilişkimi diğer kadınlardan daha fazla kıskanıyordu. Bu sorunu en kısa zamanda ona bir kız bularak çözmeyi düşünüyordum. Ciğerim Yağız hovardalık yapmaya devam ediyordu, ben de arada katılıyordum ona ama Yiğit Şah saadetimizi gölgeliyordu. Fakat her şeye rağmen Yağız'la pis işlerimize devam ediyorduk. Ekin Bey ve Cihan Bey'le işim devam etmiş ve şirketleri düzlüğe çıkmıştı. Şimdilerde durumları daha iyiydi fakat onlarla işim bitene kadar Yiğit Şah ve Ekin Bey'in arası asla düzelmemişti. Ekin Bey'in o gün şaka yaptığını, Yiğit Şah'ı kızdırmak istediğini düşünmüştüm. Ancak işimizin bittiği gün bana delicesine kafamı karıştırmak istediğini, söylemişti ve şöyle devam etmişti; ama gözünün içindeki ışıltının sebebinin bir başkası olduğunu bilmek elimi kolumu bağlıyor... Ben mi kördüm yoksa insanlar hislerini ustalıkla mı gizliyordu karar veremiyordum. Neyse diyelim geçelim... Nevzat Başkomiser beni bildiğin muhbiri yapmıştı ve arkadaşlığımız diğer arkadaşlıklarımdan tamamen farklıydı. Nasıl anlatsam farklıydı işte.

Diğer konuya gelecek olursak beni fazlasıyla sarsmıştı. Oktay Topal'ın ölüsü de dirisi de hayatımda büyük bir iz bırakmıştı. Öldürülmeden önce onunla mahkeme salonunda yüzleşmiştim. Başaramadın, demiştim. Beni bitiremedin ama ben seni bitireceğim... Bu sözlerden kastım gerçekten de hayatını yitirmesi olmasa da olan olmuştu. Ne olursa olsun insan hayatının her şeyden önemli olduğunu düşünen biriyimdir, o yüzden Oktay'ın ölümü beni hem sarsmış hem de ürkütmüştü. Bu konuyu da bir daha konuşmamak üzere kapatmış ve rafa kaldırmıştık.

KIRLANGIÇ | Tamamlandı ~ Kısa HikayeWhere stories live. Discover now