KISIM 5

4.4K 130 45
                                    

İYİ OKUMALAR, OY VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM. 🤍

ULAÇ'IN BAKIŞ AÇISINDAN

Kaçınılmaz eve doğru ilerlediğimde kafamdaki soruları durdurmam imkansızdı. Kafayı yemek üzereydim. Zambak çiçeğim benden son derece korkuyordu. O kaltak kadını öldürmek istiyordum ama Lilya onsuz yaşayamazdı. Beni orada bırakıp kaçmıştı, gözlerindeki korkuyu görmüştüm. İkimiz karanlığa çekildikçe düşünceleri su yüzüne çıkmıştı, çocukluğumun en acıklı gerçekliği aklına gelmişti. Hepsi geçmişte kalmıştı, ben değiştim. İyi biriyim, kimseyi incitmiyorum, gülümsüyorum, kibar davranıyorum. 

Kapıyı açıp karanlık ve kasvetli eve girdim. Açık pencerelerden, ay ışığı içeri süzüyor ve içerideki tüm tozların havada uçuştuğunu gösteriyordu. Ev leş gibi kokuyordu, kusmukla karışık içki kokusuydu. Sanırım biraz da idrar vardı. Onca paranın içinde bu iğrenç ve eski evde oturmam ne kadar da saçma ve acınasıydı. Hayatımda acınası olmayan tek şey Lilya...

Salona geçtim ve telefonumu masaya bıraktım. Babam sallanan sandalyesindeydi, elinde tuttuğu içki şişesi hayatının en önemli eşyasıymış gibi sıkıca tutuyordu. Uyandı ve yarı baygın bakışlarıyla beni süzüp saate baktı.

"Ne zamandan beri bu saatte spor yapıyorsun?"

Cevap vermedim ve duş almak için içeri gittim. Zaten koşu yapmamıştım, kısa bir duş alıp çıktım ve üzerimi değiştirip telefonumu almak için salona gittim. Ayyaş herif tuvalet ve buzdolabından içki almak dışında ayağı kalkmazken bu kez ayaktaydı. Masadaki telefonuma sırıtarak bakıyordu.

"Ne zamandır röntgenciliğe başladın lan?"

"Ver telefonumu," dedim sinirle ama o telefonu benden kaçırdı. 

"Bari biraz çıplaklık olsaydı, bu ne lan böyle? Hepsinde kıyafetli bu kız. Yine de iş görür."

"Kapat çeneni!"

Uzandı ve bana bir tokat patlattı. "Doğru konuş lan benimle! Kim olduğunu biliyor mu bari senin?" Çürük dişlerini göstererek sırıttı. "Biliyor olmalı, yoksa uzaktan onu değil yanındayken ikinizi çekerdin. Senden önce tadına ben bakacağım, zor olmaz."

"Bunu deneme bile," dedim dişlerimi sıkarak. 

"Ne yapacaksın lan? Çekil önümden, bu evi biliyorum. Üç blok ötede, çekil dedim!"

Yakasından tuttum ve onu yere fırlattım. Zaten sarhoştu, direnmesi zordu. Sinirle küfür ederek kalkmaya çalıştı ama ayağımla yeniden yere yatırdım. "Ne yapıyorsun lan sen? Babanım ben senin."

"Hangi baba yapar ki bunu? Acınası bir pisliksin."

Yeniden kalkmaya yeltendi. "O kızı altıma alınca görürsün kimin acınası olduğunu."

Ayağımla tam burnunun ortasına koca bir tekme attım. Acıyla çığlık atacaktı ki sandalyesindeki içkiyi alıp ağzından içeri boşalttım. Boğuluyordu, öksürmeye başladı. Üzerine çöktüm ve masadaki eski bibloyu alıp kafasına geçirdim. Korkuyordum, çok korkuyordum. Babam küçüklüğümden beri gözümün önünde çok kötü şeyler yaptı ve hepsinden kurtuldu. Asla kaybedemeyeceğini düşünmeye başlamıştım, onunla bir savaşa girersem tıpkı eski zamanlardaki gibi kaybedeceğimi biliyordum ama öyle olmuyordu. Kafasından akan kanları gördükçe korku yerini büyük bir mutluluğa bırakmıştı. Kafatası resmen dümdüz olmuştu, beyninin halıya aktığını görüyordum. Ölmüştü, ben öldürmüştüm. Kendimle ilk kez gurur duyuyordum. Kahkahayı basarak üzerinden kalktım ve küçük bir gülme krizinden sonra nefes nefese ona yeniden baktım. Bu kez ağlamaya başladım, nedenini bilmiyordum. Sara krizine girmiş gibi titreyerek öylece oturdum. Kimse sesini duymamıştı. Bunu halledebilirim ama geceyi beklemeliyim.

SADECE BENİMSİN (+18)Where stories live. Discover now