19|| Yanlış Tanımak

Începe de la început
                                    

"Eh, bizi kovuyorsunuz, değil mi?"

Harry hemen Dumbledore'a baktı. 

"Bugün değil, Mr Weasley." dedi Dumbledore. "Ama üçünüze yaptığınız şeyin ciddiyetini mutlaka anlatmalıyım. Bu akşam hepinizin ailelerine yazacağım. Ayrıca sizi uyarmalıyım, eğer bunun gibi bir şey daha yaparsanız sizi okuldan atmaktan başka seçeneğim kalmayacak.".

Sonunda, Profesör Dumbledore ve Profesör Snape şölene döndü. Onları hala intikam peşindeki bir kartal gibi süzen Profesör McGonagall, üçünüde paydos saatinde çalışarak cezalandıracağını söyledi. Ashley'ye göre fazla değildi bu, en azından Gryffindor'dan puan kırmamıştı, bu da bir şeydi.

Kadın asasını kaldırdı ve Snape'in masasına doğrulttu. Üç büyük tabak sandviç, üç gümüş kadeh ve bir sürahi buzlu balkabağı suyu bir pop sesiyle ortaya çıktı. 

"Burada yiyip sonra da dosdoğru yatakhanenize gideceksiniz." dedi. "Ben de şölene dönmeliyim."

McGonagall gidip kapı arkasından kapanınca , Ron uzun, alçak bir ıslık çaldı.

Hızlıca yemeğe saldırıp ağzını tıka basa doldurmadan hemen önce, "İşimiz bitti sanmıştım," dedi. "Bu sefer paçayı zor kurtardık."

"Evet." dedi Harry, o da bir sandviç aldı.

Ashley hala kendini azarlamakla meşguldü. Saçma sapan bir şey yapmıştı, ne kadar aç olsa da hiçbir şey yiyemeyecek kadar suçlu hissediyordu.

Ama en çok iki dakika sonra ağzını tavuk ve jambonla doldurmuştu bile.

Ron ağzı dolu dolu, "Ama şansımıza inanabiliyor musunuz?" diye sordu. "Fred ve George o arabayla beş ya da altı kere uçmuş olmalı ve onları tek bir Muggle bile görmedi."

"Bence bunun şansla alakası yok." dedi Ashley balkabağı suyundan aldığı yudumun arasından, "Sadece... Sen cidden berbat bir şöförsün."

Ron ona şakayla karışık dirsek attı, Harry güldü. Gülüşerek yiyebildikleri kadar sandviç yedikten sonra (tabak bittikçe kendini yeniden dolduruyordu) keyifleri biraz daha yerine gelmiş gibiydi. Birlikte kalkıp odadan çıktılar, Gryffindor Kulesine giden yolu tuttular. Şato sessizdi; şölen bitmişti. Sonunda Gryffindor ortak salonunun gizli girişinin önünde, pembe ipek elbisesi ile şişman hanımın yağlı boya portresinin ucunda durdular.

"Parola?" dedi kadın.

"Şey..."

Harry ve Ron yeni yılın parolasını bilmiyorlardı. Ashley hafızasını biraz kurcaladığında hatırlayabildi şifreyi, ama 'Nereden biliyorum ki sen?' sorularına maruz kalmamak için çenesini kapalı tuttu.

Ama hemen sonra arkalarından acele acele gelen birinin ayak seslerini duydular, arkalarını dönüncede Hermione'nin koşa koşa onlara doğru geldiğini  gördüler.

"Buradasınız demek! Neredeydiniz peki? Saçma sapan söylentiler çıkmıştı... Sözde uçan bir arabayla kaza yaptığınız için  okuldan atılmışsınız."

Ron, "Eh, atılmadık." diye rahatlattı onları.

"Bana buraya uçtuğunuzu söylemeyeceksiniz ya?" dedi Hermione uyarıcı bakışlarla. Sesi Profesör McGonagall kadar sertti.

Ron, "Nutku boş ver de," diye sabırsızlandı. "Bize parolayı söyle."

Bu sefer sabırsızlanan Hermione oldu. "Parola, hotozlu kuş. Ama mesele o değil ki..."

Ancak, şişman hanımın portresi açılıp aniden bir alkış fırtınası kopunca sözleri yarıda kaldı. Gryffindor binasındakilerin hepsi hala ayaktaydı. Ortak salona doluşmuş, masalarla koltukların üzerine çıkmış onları bekliyorlardı.

Yıldızın Dileği || Harry PotterUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum