"Yapacağım.."dedi Kutay çapkın bir gülüşle. "Seni yiyeceğim..."

"Ye beniii."dedi Uygar alayla. 

"Bir şey batıyo.."dedi Uygar kaşlarını havalandırıp.

"Sikimi kaldırıyorsun sonra batıyor diyorsun?"dedi Kutay alayla. "Ama şuan kalkmadı, midem boş. Dolsun kaldıracağım sana yine..."

"O değil.."dedi Uygar lokmasını çiğnerken sıcak çaydan bir yudum alıp. "Kemer gibi.."

"Eşofmanlıyım.."dedi Kutay tek kaşını havaya kaldırıp. "Hay Allah, kemerde yok.."

Uygar kalçalarını Kutay'ın kucağından çekerken yavaşça ellerini eşofman cebinde gezdirip sert dörtgen kutuyu avuçladı. Merakla paketi mıncırırken Kutay keyifle sırıtıp göz kırptı. "Kaldıracaksın ha gayret mıncıra mıncıra,yemekten önce seni mi yeseydim?"

"Bu ne?"dedi Uygar merakla. "Sigara paketinden büyük bu..."

"Acaba ne?"dedi Kutay dudak büzüp. "Ne biliyim,aç bi bak..."

Uygar ellerini merakla Kutay'ın eşofman cebine gezdirirken aldığı kırmızıyı kutuya bakıp kadifesini okşadı yavaşça "Kutay sen..."

"Sevgililer gününü kutlamayalım mı?"dedi Kutay göz kırpıp. "Bir tanecik bi Bambi'm varken?"

Uygar dolu dolu kahvelerinden yaş damlarken dünyanın en tiz kıkırtısıyla birlikte dişledi dolgun pembe dudaklarını. Elleri çocuk gibi hala kadife kutunun kızılına gezdirilirken nefes nefese "Ya ama..."dedi yutkunup. "Bu...Bu çok güzel bir şeye benziyor!"

"Aç bak."dedi Kutay onun mutluluğuyla yutkunurken.

Keşke her an her saniye hatta saliseleri de kaplayan bütün zaman dilimlerinde şu yüzünü böyle gülerken görseydi...Hoş, Kutay hep güldürüyordu türlü olaylarla lakin bu sefer bambaşkaydı.

Oğlan altın kelepçe halkalı bilekliğe bakınıp yutkunurken yeniden gözlerinden bir damla yaş savruldu. "K-Kutayyy.."diye fısıldadı. "Bu çok...Güzel.."

"Sen daha güzelsin..."dedi Kutay lacileri aydınlanırken. 

"Ç-Çok teşekkür ederim. Çok güzel ve çok.."dedi Uygar hüzünle. "Ama bu çok pahalı bir şey...G-Gerçekten lüzum yoktu. Yani yan yana olsak bile yeterliydi,tüm paranı buna.."

"O senin."dedi Kutay kestirirken.

"En azından iade edip, daha ucuz ve makul bir şeyle değiştirsek?"dedi Uygar dudak ısırıp. "Benim yüzümden..Benim yüzümden zora girmeni istemiyorum çünkü gerçekten hediyenin önemi yok.."

"Daha güzelleri de senin olacak.."dedi Kutay dalgınca. "En güzellerini alacağım hep sana. Şimdilik bu. O senin, konu kapandı..."

"O zamanları beklerdim ben.."dedi Uygar yutkunup sıkıca Kutay'ın boynuna sarılırken. "Zora sokma bir daha kendini ama tamam mı ? Bu seferlik sadece..Hem...Ben söz veriyorum sana...Daha güzelleri bizim olsa da bunu asla unutmam.."diye fısıldadı. "Unutamam da zaten...Şu halimizde bile..Aldın ya.."

"Her halimizde alacağım."diye fısıldadı Kutay oğlanın boynuna yüzünü gömüp narince belini okşarken. "Hep güldüreceğim gül yüzünü böyle, yaralı ceylan yavrusu gibi bakmayacaksın böyle..Hep..Hep güleceksin sen..."

"Sen varsan gülerim.."dedi Uygar yutkunup oğlanın ağzına bir dilim börek tıkıştırırken. "Aç kocamannn."

"Bebek miyim lan ben?"dedi Kutay yüz ekşitip.

"Ama ben bebeğinim?"diye kaş çattı Uygar.

"Bebek sensin ben yediririm sana sen dur.."

"Ye diyosam yiyeceksin."dedi Uygar böreği zorla ittirirken. "Adam ol, ikiletme beni.."

"Haşin misin sen şimdi?"dedi Kutay alayla. "Tek yumrukta Allah'ına kavuştururum lan seni."

"Hoşon moson son.."dedi Uygar ağız eğerek. "Bayma beni hadi...Açççç..."

Kutay yağlı böreği iştahla ısırırken Uygar onun yanağına bir öpücük kondurup yavaşça çenesini okşadı. "Seni seviyorum,çokkkk."

"Yağ çekme bana."dedi Kutay yüz ekşitip. "Çay soğudu hadi... Çay tazele.."

Böylece Uygar ayaklarını Kutay'a uzatırken börekleri ise afiyetle mideye indirirken demliğin sonunu görene dek kahve içtikleri de yetmeden bir de kahve keyfi yapmaya tutuldular ve Uygar dirayetle kahve falı kapatıyordu.

"Hurafe.."dedi Kutay göz devirip. "Saçma sapan herifsin Uygar ha.."

"Sanane."

"Ben bakayım mı?"dedi Kutay fincanı arsızca parmaklarken.

"DOKUNMA BOZCAN!"diye gürledi Uygar. "Bizim Selin'e atacağım. O bakacak...Bekle."

"Bak bakmadan söyleyeyim, telve var bunda..."dedi Kutay merakla. "Sen kahve içmişsin bununla."

"Çok arıyor musun bu espri seviyelerini sen?"dedi Uygar ayaklarını Kutay'ın karnına itiklerken.

Uygar başını telefondan kaldırmıyordu Selin'den gelecek mesaj için bunun yerine İnstagram storylerini tek tek izliyordu, geçe geçe...

Ama birine gülmeden edememişti. Kim olduğu bilmiyordu zaten okuldan biriydi ama anonim görselle takılıyordu. Ayıp olmasın diye geri takip etmişti Uygar.

Çünkü çocuk sürekli klüple ilgili bilgi almak istiyordu.

"Yaaaaa,yerim..."dedi Uygar kıkırtıyla. "Çok tatlı baksana?"

"Kime tatlı diyosun?"dedi Kutay sinirle. "Ne o?"

"Ya çocuğun sevgilisi kek almış, o da yemeye kıyamıyorum bile öyle çok seviyorum seni diye kek paketini paylaşmış."diye tebessüm etti Uygar. "Çok şirin değil mi ?

"Mal mı o ? Kek olsa nefessiz götürürüm."dedi Kutay kahvesinden bir yudum alıp yüz ekşitirken.

"Ben ne bileyim tarih atmış kocaman kalp falan koymuş."dedi Uygar şirince. "Çok tatlı...Dokuzlar herhalde. Aptal ama şirince..."

Uygar hikayeyi kaydırıp geçerken fincanına tuttu parmaklarını. 

"Selin yazana dek ben de sana çok güzel vişneli brownie yapayım mı? Şimdi görünce aklıma geldi bi anda...Sen seviyosun. Hazır yeme.."dedi Uygar hevesle. "Ben yaparım sana, yani öğrenicem şimdi..."

Kutay ışıldayan bir gülüşle süzdü Uygar'ı.

Daha ne kadar aşık olabilirdi ki  cidden ?


Son PerdeWhere stories live. Discover now