Pervane!

3.7K 316 188
                                    

Kutay gözlerinden uyku zehir gibi akıyorken zorunlu eğitim vasıtasıyla okul yolunu arşınlamaya devam etti sıkıntıyla. Ve sabah sabah görmemesi gereken iki tane surat görmesiyle birlikte var olmayan tadı tuzu bir kez daha kaçmıştı en afillisinden!

Tayfun montunun ön yakaları açık bir biçimde sallana sallana adımlarken sırıtıyordu. Yağmurdan nemlenen sarı saçları alnına düşerken onun yanında gülümseyen ve sabah sabah neşe saçan Bambi gözlü Uygar ise sanki komedi programı izliyor gibi ağzı kulaklarında sırıtıyordu.

Tayfun her ne anlatıyorsa,oğlan ona katıla katıla gülmekle meşgul gibi görünüyordu.

Kutay onların arkalarından ilerlerken omuz atıp geçmek,kavga çıkarmak ,her zaman olduğu gibi Tayfun'la dalaşmak arasında gidip geliyordu. Ya da gidip Uygar'ın küçük sırrına atıfta bulunarak huzurlarını kaçırmak istiyordu. Ya da daha başka bir şey olarak Uygar'ı pataklamak istiyordu.

"Dün gece.."diye sırıttı Tayfun. "Çok güzeldi ama..Özlemişim bizi."

"Ben de.."dedi Uygar titrek bir sesle duraksarken. "Ben de çok özlüyorum bizi Tayfuuu."diye kikirdedi. "İkimizi çok seviyorum çünkü."

"Biz dostuz güzelim."diye mırıldandı Tayfun kolunu oğlanın omzuna dolarken. "Bizim aramıza kimse giremez. Dünya güzeli de gelse giremez kimse bizim aramıza çünkü önceliğim hep sensin."

"Beni izlemeye geleceksin ama provaya değil mi ?"diye fısıldadı Uygar beklentiyle. "Ne olur gel. Beni izlemeni istiyorum..Bu akşam bari gel."

"Ya canısı.."diye gülümsedi Tayfun. "Şöyle kuzu kuzu bakarak bana yaptırmayacağın şey yok biliyorsun ama daralıyorum öyle ortamlarda.."

"Ama ben o ortamdayım ve beni gör istiyorum."diye dudak büzdü Uygar. "Ne olur beni görsen ya bi kez Tayfu?"

"Yengene sözüm var."diye mırıldandı Tayfun. "Baya kıskanıyor seninle zaman geçirince biliyorsun. Aramız da limoni..Ama ben yakışıklım için hep zaman bulurum değil mi ?Hı. Gezide beraber olacağız. Gelmeyecekmiş hanımefendi."

"Gelmesin.."diye sırıttı Uygar kollarını Tayfun'a dolayıp belinden sarılırken. "Bana kal hep. Benimle kal. Hep benimle ol..Benimle zaman geçir hep Tayfuuu."

"Yerim seni."diye sırıttı Tayfun eğilip oğlanın saçlarına burnunu gömerken. "Seni hep seviyorum sen beni anlıyorsun ama onlar anlamıyor işte. Hep bana hep bana..Oysa ben en çok seninleyken mutluyum."

"Ben sadece seninleyken mutluyum."diye yanıtladı Uygar çocuksu bir sevinçle.

Tayfun ise eğilip yavaşça oğlanın gamzeli çenesinden bir makas alıp okşadı yavaşça. "Odaları aynı ayarlatalım bari. Geceleri de takılabiliriz."

"7." dedi Uygar tebessümle. "Ama ayrı zamanlarda ödeme yaptığımız için başkasıyla mı yazdılar bilmiyorum ben.."

"Değiştiririz ya kendi aramızda. Ben başkasıyla kalmam. Uygar dururken."diye mırıldandı Tayfun oğlanın belinden tutup yürümeye devam ederken.

"Hı.."diye kikirdedi Uygar ise. "Üniversitede aynı eve çıkacağız ama dimi ?"

"Tabi ki de çıkacağız . Aynı şehir aynı okul aynı ev."diye mırıldandı Tayfun. "Ama baştan diyeyim yemek yapmayı öğren ,zehirleniriz.."

"Söz..Senin sevdiğin her şeyi öğreneceğim bu sene!"diye şakıdı Uygar ve sımsıkı sarıldı Tayfun'un göğsüne yaslanan başıyla.

Kutay arkalarından bir ölüm sessizliğinde yürürken çenesini sıktığının da nefesini tuttuğunun da farkında değildi.

Neydi bu Tayfun ?

Neden böyle sevilesiydi ki ?

Kendisine gelince tüküren dudaklar neden ona kıvrım kıvrımdı böyle şelale gibi.

Uygar onun bir serseri olduğunu,işe yaramaz bir zorba olduğunu düşünüyordu diğer herkes gibi. Hatta kendi babası gibi tiksinerek bakıyordu Kutay'a.

Oysa Tayfun belki çok daha fenasıydı. Çok daha ah alan,çok daha karasıydı.

Ama nasıl seviyordu Uygar onu.

"İğrendim amına koyayım."diye mırıldanıp tersçe bir omuz atıp geçti Tayfun'a.

"Bacağını eline mi verdim Tayfun kardeş,bu ne yavaşlık."diye homurdandı Kutay alayla Uygar'ı süzerken. Zira söz Tayfun'a olsa da muhattabı direkt olarak Uygar idi.

"Sabah sabah tersinden kalktın belanı mı arıyosun Kutay?"diye kaş çattı Tayfun.

"Okul çıkışını beklemeyelim gel şurada dalaşalım."diye kükredi Kutay. "Hadi."

"T-Tayfu."diye kedi gibi kolları arasına girdi Uygar beklenti dolu gözlerle. "Hadi sınıfa gidelim. Sana poğaça yaptı annem!"

Tayfun muhattap dahi olmadan delici bir bakışla Kutay'ı süzüp Uygar ile yürürken Uygar derin bir nefes verdi.

"Uğraşmaya değmez bir serseri o."diye mırıldandı Uygar.

Kutay'ın duyup duymaması bile umrunda değilmiş gibi.

"Hayatta başka uğraşacak bir şeyi bile yok onun Tayfun. Kavga ederek kendini önemli biri sanıyor. Bir serseriden fazlası değil. Sen onun gibilere cevap bile vermemelisin."diye mırıldanıyordu hala Tayfun'a sarılırken.

"Belalı."diye mırıldandı Tayfun. "Kafa okula yetmeyince yumrukla girişiyor."

"Eminim anne ve babası da utanıyordur hatta üzülüyordur ona."diye mırıldandı Uygar. "Ben emek verdiğim çocuğum böyle bir serseri olsa utanırdım. Boş ver onu.."

"Yazık onlara da aynen."diye mırıldandı Tayfun. "Evde durmasın da diye salıyorlar hep."

"Kesinlikle. Kendi ailesi bile sevmiyordur."diye mırıldandı Uygar sırıtıp. "Yanındaki tipleri gördün mü ? Eminim hepsi korkudan itaat ediyor. Sevmiyorlar bile Kutay'ı. Hatta Kenan onun için "dengesiz manyak"diye konuşuyordu kantinde. Kendi arkadaşları bile sevmiyor."

"Siktir et o belalıyı."diye mırıldandı Tayfun. "Kapadokya tatiline odaklanalım."

"Kalın giyin tamam mı? Yanına atkı da al. Ben alırım senin için."diye fısıldadı Uygar. "İnce giyiniyorsun hep hasta olursun ceket alma,mont al.."

Kutay en son bebekken ağlamış olabilirdi.

Fiziksel olarak gözlerinden yaş akmıyor olması ruhen her güne lanet ederek uyandığı ve her gecenin ise kabus olmadığı anlamına gelmezdi.

Ölüyordu.

Kimse de görmüyordu.

Hatta biliyordu. Ölse gitse arkasından ağıt yakacak tek kimsesi dahi yoktu.

Kimse onu sevmiyordu. Kutay da kimseyi zaten sevemiyordu.

Sevmek neydi bilemiyordu da.

Ama mahvetmeyi iyi bilirdi.

"Babanın hayatını mahvettin."diyordu babannesi. "Annen gibi mahvettin beni."diyordu babası. Kenan bazen şakasına "Muhabbeti bok ettin Kutay."diyordu. Arkadaşları durduk yere kavga çıkarınca "Kutay sıçtın günümüze"diyordu. 

Öğretmenleri ne zaman çalışıp çabalasa ve ödev hazırlasa "Batırmışsın.."diyordu.

Ve Kutay daha da batırmayı görev ediniyordu kendine.

Batıracaktı Kapadokya tatillerini. Yemin vermişti.

Arkadan kolunu dolayıp ilerleyen Kenan "Günaydın kankisi."diye sarıldığında bu nedenle Kutay bir tekme savurup iki büklüm hale getirdi sözde arkadaşını.

"Ağzını sikerim lan senin!"diye gürledi oğlanın suratına peş peşe yumruklar indirirken.

Ve Kutay en iyi bildiği şeyi yapmayı sürdürüyordu.

Nefreti..

Son PerdeWhere stories live. Discover now