"Konuşmana çok da meraklı değilim zaten.Uykum var." Peçete bulamayınca ellerimi üzerime sildim.Neyseki pantolonum koyu renkti.

"Bir,arabayı vurma,iki, yoldan sapma."Dediğinde gözlerim irileşti. "Ne yani arabayı benim kullanmamı mı istiyorsun?" dedim.

"Vay canına!Beynine oksijen gitmeye başlamış.Hadi."derken çoktan kapıyı açıp çıkmıştı bile.Yerimden bir santim bile oynamadım."Bu da nereden çıktı?"Camdan ona seslenirken çıkmam için bekledi."Araba kullanmayı bilmiyorum ki.Süremem."Birden uykum açılmış,bütün hücrelerim savunmaya geçmişti."Şaka mı?"

"Sence?"Neden şaka yaptığımı düşünüyordu ki? Okula gidecek param yokken sürücü kursu için nasıl param olabilirdi? "Sinirle koltuğuna geri dönerken "Hiç bir işe yaramıyorsun."dedi.Gözlerimi hiddetle devirirken "Kursa gidecek kadar zengin değilim Bay Züppe."diye mırıldandım.Lakabıma karşın kaşları havalandı.

"Daha birkaç saattir yanımdasın,ki o süre içinde genelde uyudun,sen benim dikime gidiyorsun,sinirimi bozuyorsun.Ve ne var biliyor musun?"Gözlerimi ona diktim."Kafamda yeni yeni sorular oluştu.Seni neden şu anda öldürmediğim gibi mesela."dudaklarımı kıvırırken oldukça şaşkın görünmeye çalışarak,

"Vay be!Şu ana kadarki kurduğun en uzun cümleydi.Sıradakini merak ediyorum."dedim.Yaklaşık yarım saniye bekledikten sonra dudaklarını araladı."Ve buna rağmen sen buna takıldın öyle mi? Çıkardığın sonuç bu mu?"Gözleri arada beni tarasa da arabanın farları ile aydınlanan yola geri dönüyordu.

"Aynen öyle."Saat kavramından yoksun bir halde camdan baktım."Aptal."dediğinde ona döndüm.Kasılmış çenesindeki kısa sakallara bakarken birkaç küfür mırıldandı."Şu ekmeği ye.Bozulup arabamı kokutsun istemiyorum." Sesiyle birlikte arkaya bıraktığım ekmek arasına baktım.Uzanıp paketinden çıkarırken sahiden zehir katıp katmadığını düşündüm.Zehir kattım sakın yeme.Alaylı sesi zihnimde yankılanırken umursamadan yemeye başladım.Hem açtım zaten.

Fakat umursamazlığımın yerini endişe ve merakın alması ne yazık ki çok uzun sürmemişti.Yağız'ı hatırlayınca midemde bir yanma oluştu ve bu yanma belime oradan boynuma ve en sonunda başıma ulaştı.Soğuk havaya rağmen terlerken belli etmedim ve bir ısırık daha aldım.

Ekmek ağzımda sakız olup yavan bir tat bırakırken yeme isteğim git gide siliniyordu.Arkamdan onlarca kez seslenmişti ama benim tek yaptığım boş gözlerle arkama bakmak ve yoluma devam etmek olmuştu.Ne bir cümle ne bir kelime yuvarlanmıştı dilimden.El vermeyen cesaretim değil,fırsattı.Ve ben,tek odak noktam olan bu cesareti gözlerime kapkaranlık bir ip çekmişler gibi tutunarak kullanmıştım.

Dayanağım bu cesaretse,ışığım Yağız'dı ama ben o ışığı söndürmüştüm ve kendimi karanlığa atmıştım.Anıl benim karanlığımdı.

Yağız'ı orada bırakıp gittiğimde benden bir açıklama,en azından yanımdaki....şahıstan bir açıklama bekleyen gözlerini aklımdan çıkaramıyordum.Benden nefret etmesini istemiyordum.Belki beni sürükler gibi dışarı çıkardığından,zorla götürüldüğümü düşünmüş olabilirdi fakat bu istisna ve kaidelerden,istisnadan başka bir şey değildi.

Şu ana kadar Yağız'ın bana bir kez olsun sırt çevirdiğini görmemişken bu yaptığım,Anıl'ın da tabiriyle aptallıktan başka bir şey değildi.Uygun bir zaman yakaladığımda onu arayacağımı,kesinlikle arayacağımı aklımın bir köşesine not ettim.

Ekmeği bitirdiğimde kağıdını buruşturdum ve poşete tıktım."Tıpkı aç ayı gibisin." dediğinde yanağımın bir kenarında biriktirdiğim ekmeği yemekle meşguldüm."Komik değilsin."

"Gülmedim zaten."dediğinde haklıydı.Çatık kaşları bir an olsun düzelmemişti bile.Yola donuk bakan bakışlardan gözlerimi alıp kucağıma çevirdim.Hava azar azar aydınlanmaya başlarken bir saat öncesine nazaran göz gözü görüyordu.Işıksız kararan ağaçlar gözümde sahip oldukları açık ve koyu yeşil rengini almaya başlamışlardı bile.Nesneler yanımdan hızla akıp gidiyordu.

PARANOYAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin