24|Bebeğimizin cinsiyeti

Start from the beginning
                                    

"Korkuyorum. Çok zor tutundu zaten, bir anlık şeyler için zarar görmesini kaldıramam." dudaklarıma bir öpücük daha bırakıp artık tamamiyle belli olan karnımı okşadığında yüzümde daha anlayışlı bir ifade oluştu. Sebebinin bu olduğunu bildiğim halde bir tarafım mantıklı düşünmemi engelleyecek kadar istekliydi.

"Dört aylık oldu işte, ne zaman doğacak bu?"

Huysuz mırıltıma karşı sessizce kıkırdarken saçlarımı okşadı ve alnıma da bir öpücük bıraktı. Sabah sabah öpmüştü her yerimi. Daralmıştım!

"Az kaldı sayılır." gözleri sofraya kaydığında bebek konusunu kapatmıştı. "Bu kadar şeye ne gerek vardı güzelim? İki kişiyiz alt tarafı."

"Babamları davet ettim!"

"Babamları?" kaşlarını çattı. "Keşke bana da sorsaydın davet ederken. Her gün buradalar zaten."

"Arkalarından böyle konuştuğunu bilseler sana kırılırlardı."

"Ne yaptım sanki?" Savaş homurdanarak kollarını belimden ayırdığı sırada kapı çaldı. Ben zilin sesine karşı sevinçle gülümserken sevgili eşim gözlerini devirmiş, ağır adımlarla antreye doğru ilerlemişti.

Savaş'ın açtığı kapıdan girip mutfağa doğru adımlayan babalarıma bakıp "Hoş geldiniz!" dedim, tüm enerjimle. Onların desteğini hissetmek bana çok iyi geliyordu. Yalnız olmadığımı hatırlıyor, zor durumda kaldığımda sığınacak bir ailem olduğunu yeniden hissediyordum.

"Hoş bulduk bebeğim. Ne güzel bir sofra hazırlamışsın sen öyle!" Umut babam yüzündeki geniş gülümsemeyle bana sarılırken Orhan babam kaşlarını çatmış, Savaş'a bakıyordu.

"Bu koca herif sana hiç yardım etmedi mi yoksa?"

Dudaklarımı birbirine bastırarak başımı iki yana salladığımda Savaş'ın gözleri büyümüş, "Haberim yoktu!" demişti hızlıca. "Gerçekten haberim yoktu. Uyandırsaydı yardım ederdim!"

"Portakal suyunu unuttum! Siz üzerinizi çıkarırken ben onu-"

"Onu da Savaş yapsın oğlum, bırak sen." diye huysuzlandı Orhan Bey, aynı zamanda ellerini yıkamak adına banyoya doğru yönelmişti. "Tembel bu çocuk, hep tembeldi..."

"Diyene bak, şirkette tüm dosyalardan kaçan Orhan Karahan mı söylüyor bunu?"

Savaş'ın cümlesiyle kocaman bir gülümseme kapladı tüm yüzümü. Aynı şekilde Umut babamda gülümserken Orhan Bey aniden arkasını dönmüş, onun dönmesiyle de Savaş'ın sesi kesilmişti.

Babasıyla atışırken küçük bir çocuğa dönüşen kocama doğru adımlayıp parmak uçlarımda yükselerek dudaklarına bir öpücük kondurduğumda ise karşılığını belime dolanan kollarıyla almıştım.

Bizim ailemiz böyleydi işte. Birbirlerine laf atsalar dahi bu sadece şakadan olurdu. Kimse kimseyi bilinçli bir şekilde kırmaz, gülümsemeleri yüzünden eksik olmazdı.

Benim asıl ailem böyleydi.

*

"Bebeğim, hadi artık..."

Savaş'ın derinden gelen sesi saatlerdir yattığım yatağın içinde yuvarlanmamdan başka bir şeyi sağlamadı.

Örtünün altındaydım. Kafama kadar çekmiş, gözlerimi sımsıkı kapatmış, bacaklarımdan birini de örtünün üstüne atarak en rahat olduğum pozisyonu almıştım. Çıplak bacağım her rüzgar esişinde üşüse de umurumda değildi, bebeğim ve ben bu şekilde rahattık. Kalkmak istemiyordum.

Bebeğimiz İçin • [b×b]Where stories live. Discover now