17

238 42 18
                                    

Jongho'dan

Kitabımı okurken sayfanın üstüne konulan el ile bakışlarımı karşımdaki çocuğa diktim. Gülümserken sandalye çekip sıramın önüne oturmuştu.

"Jongho, nasılsın?"

"Kitap okumama izin verseydin daha iyi olacaktım Yuri."

"Son zamanlarda canın çok sıkkın, intihar eden arkadaşın yüzünden mi? Adı neydi," düşünür gibi yapıp sonra tekrar bana döndü. "Hah San."

"Sayılır, kendimi pek iyi hissetmiyorum."

"Çıkışta bir şey yapmak ister misin?"

"Bugün biraz yalnız takılmak istiyorum."

Yuri üzülse de bana belli etmiyordu. Gülerek masada duran elini tuttum, "Daha iyi olacağım." En büyük gülümsemesini bana sunarken saçlarımı karıştırıp oturduğu yerden kalktı. Seke seke sınıftan çıkarken arkasından gülerek onu izlemiştim. Telefonuma gelen mesaj ile gergince elime aldım.

"Jongho, Yunho son günlerde hiç iyi değil. Kendini oldukça saldı, biliyorum bunu asla kabul etmezsin ama tatilde Kore'ye gelmeni istiyorum. Onun seni görmeye ihtiyacı var. Lütfen kırma beni."

Mesajı görmezden gelerek kafamı sıraya yasladım. Jeong Yunho, onu özlemiştim. Yaptığı kalbimde hâlâ yarayken onu özlememe kızdım. Kalbimi söküp atmak istedim o an. Gözlerimden yaşlar gelirken sınıfta olduğumu hatırlayıp hıçkırıklarımı içime attım. Teneffüsün bittiğine dair okulu inleten zil kulaklarıma dolmuştu. Çantamı alıp sınıftan çıktım, biraz gezintiye çıksam sorun olmazdı. Kulaklığımı takarak sessizce yürümeye başladım. Okulun arka kapısından çıkarken kimseyi duymuyordum. Kulağımdaki şarkıya odaklanmıştım sadece.

I think I worry a lot,
I need to take it easy.

Kulaklarıma dolan mükemmel ses ile sakinleştiğimi hissetmiştim. Yağmur beni ıpıslak yaparken iç geçirdim. İnsanlar belki bana bakıyordu ama umurumda bile değildi.

I got this anxious feeling,
But it goes away for a minute, when I'm with you breathing.

Kafamda oturtamadığım şeyleri yağmurla birlikte özgür bırakmıştım. Tüm ıslaklık içime işlerken gözyaşlarım da eklenmişti.

I can taste it, my heart's breakin', please don't say.
That you know, when you know.

Titreyerek ağlamaya başlamam ile birkaç kişinin bakışı bana dönmüştü ama ben onlara inat adımlarımı hızlandırmıştım.

I hope you won't ever lie to me. (Umarım bana asla yalan söylemezsin.)

Sahil kenarına gelmem ile dizlerimin bağı çözülmüş gibi çökmüştüm. Islak ve çamurlu yer pantolonumu kirletirken ben umursamadım. Tamamen otururken her yerimin batmasına izin vermiştim. Telefonuma gelen bildirim sesi birkaç saniyeliğine müziğin sesini azaltmıştı. Bildirim sesi gidince müzik tekrar aynı yükseklikte kulaklarıma dolmuştu. Bilinmeyen birindendi. Bir saniye, bunun numarası yoktu ki?

"Bir beden, bir ruh. Günden güne ölüyor. Acıdan, aşksızlıktan. Kimse onu fark etmezken sessizliğinde boğuluyor. Kum tanelerini kırmızıya boya, cam kırıklarına bas. Ruh bedene, beden de aşkına kavuşsun."

𖤐 ♡ 𖤐

"Hyung, hyung yalvarırım Wooyoung'u alın başımdan. Lütfen."

San dolu gözlerle Seonghwa'ya bakıyordu. Seonghwa kıkırdayıp doğruldu, Wooyoung elindeki tepsiyle odaya girdi.

"Evet, açılın San'ın yemeği geldi."

San hastaneden çıkalı 3 gün olacaktı ve Wooyoung ona bebekmiş gibi bakıyordu, San bu ilgiden sıkılmış olacak ki Seonghwa hyunguna yalvarıyordu. Çünkü hiçbir şey yapmasına izin vermiyordu, sanki yaralı bir hastaymış gibi.

"San, sen bugün antidepresanlarını içtin mi?"

"İçtim Wooyoung, bu 5. Soruşun hatırlatayım."

Karşısındaki çocuk omuz silkip yatağa oturdu. Tepsideki kaseden bir kaşık çorba alıp San'a doğrulttu.

"Aç bakalım ağzını."

San göz devirdi, "Wooyoung, ben bebek değilim tamam mı? Lütfen biraz nefes alayım."

"Bu tabağı bitirirsen söz rahat bırakacağım seni, hadi aç ağzını."

Hepsi gülüşürken San oflaya puflaya çorbayı içmişti. Seonghwa'nın gözleri Yunho'yu bulurken dalgın bakışlarla etrafa bakıyordu. Son zamanlarda çok zayıflamıştı Yunho, Seonghwa arkadaşı için çok üzülüyordu. Yunho sendeleyip yanındaki duvara tutununca bayılacak gibi olduğunu anladı Seonghwa. Kimseye belli etmeden onu balkona çekti.

"Yunho, neyin var?"

Yunho balkon demirliklerine tutunurken kuruyan dudaklarını ıslattı, "bir şey yok hyung." Seonghwa yalan söylediğini biliyordu, kaşlarını çatarak arkadaşının kolunu tuttu. "Hiç iyi gözükmüyorsun Yunho, doktora gitmek ister misin?"

"Hayır hayır, ben iyiyim endişelenme."

Yunho'nun gözleri kanlanmışken, yanlış giden bir şeylerin olduğunu biliyordu Seonghwa.

"Hyung, San ile kum saati. Yani sen neden bir kum saati arıyordun ki? Bana ikisinin arasındaki bağı söyleyebilir misin?"

"Bunu neden merak ediyorsun Yunho?"

Yunho'nun nefesi hızlanırken sertçe demirliği sıktı, "Çünkü dün gece aynamın önünde bir kum saati buldum."


Kitabın okunması ve oylar düzelene kadar bölüm atmayacağım. Ben boş boş kalsın diye yazmıyorum bunları üzgünüm, başından sonuna kadar bana destek olanlar var onlara ayrı teşekkür ederim. Kendinize iyi bakın, umarım uzun süre ayrı kalmayız.

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
ikinci bir şans | seongsangWhere stories live. Discover now