24

9 2 3
                                    

Yorgunluktan hala baygın olan gözlerimle, ellerim serbest bir şekilde uyuyakaldığım yatakta uyandım. Ne kadar Mertin yok olmasını istesemde gördüğüm şeyim rüya olduğunu ögrenmek içimi rahatlatmıştı, kızların iyi olduğunu bilmek beni rahatlattı.
Mertin kolayca ortadan kalkması zaten anca rüyada görülür bir şeydi, nasıl ne zaman uyuduğumu ellerimin ne zaman nasıl çözüldüğünü bile hatırlamıyordum. Gördüğüm rüya ve yaşadıklarım sanki gerçekti.
Yataktan kalktım banyoya girdim elimi yüzümü yıkarken gözlerime uzunca baktım bundan 4 yıl öncesine kadar kendi halinde yaşayan tek istediği ergen liseli aşkı olan kız çocuğuydum şimdi 19 yıldır işkence görüyor gibiydim hayatım deney faresi gibiydi yaşanılabilecek kötü ne varsa yaşatıp bendeki tepkisi ölçülüyordu sanki. 19 yaşına geldiğim de şehir dışında üniversite okuma hayalim vardı şimdi ise tek hayalim Merti gözünün içine bakarak boğmaktı.
Her ne kadar rüya olsa da bağzı detaylar aklımı kurcalıyordu, Merten başka yetkili birinin olması ve o gün toplantıda ne konuşulduğu rüyanın geri kalanı tamamen korkularımdan ibaretti. Yaşadığım şey her ne olursa olsun ben sadece 19 yaşında bir kız çocuğuydum.

Odanın kapısı kilitliydi saat öğlen 14.17'di, enerjimi toparlayabilmiştim odanın içince kendimi savunabileceğim bir şeyler arıyorken çekmecenin içinde Helenin de bulunduğu bir aile fotoğrafı buldum. Mert ve Kağan ifadesiz duyuyorken Helen ve Kayra sevgi dolu gözlerle bakıyordu. 5 ya da 4 yaşınlarında iki çocuk, dünyanın en taş kalpli adamı ve aşkından çoktan ölmüş bir kadın bundan daha hüzünlü bir fotoğraf, bencil takıntılı bir baba, para için anne gibi davrann bir kadın ve tüm hayatı yalan olan gerçek sevgiyi bilmeyen bir kız. Asla gerçekten sevilip kollanmamış öz babasının son sözleri "bunu bana yapanazsın onu benden ayıramazsın"olan bir kız.
Hayatımın baş rolü ben değildim annemdi hiç tanımadığım herkesin öve öve bitiremediği güçlü kadın ve ben travmaları olan her hareketiyle bulunduğu durumun içine sıçan çelimsiz salak, pes etme raddesine gelmiş bir salak. Nefret ettim güçsüz hissettiğimde kimsenin beni kaldırmaya gelmemesinden tekrar tekrar nefret ettim yalnızlığıma uğradığım ihanetlere, nefret ettim şu an aşık olup hayatı toz pembe izlemem gerekirken bunları yaşamaktan, nefret ettim annem olmayan kadının desteğine ihtiyaç duydum sahte bile olsa sevgiye desteğe ihtiyaç duydum.
Fotoğrafı çekmeceye koydum, dolapları karıştırırken 2 yıl önce evimde bulduğum fotoğrafın aynısını buldum, fotoğraftan annemi, babamı ve Heleni yırttım mertin yalnız bıraktım o fotografta olmayı haketmiyordu.
Odada kullanabileceğim hiç bir şey yoktu su içmek için banyoya gittim elimi siper edip kireçli sudan iki yudum aldım. Gücüm yerindeydi kendimi bedenen iyi hissediyorudum ama yine de Merte karşı pek avantajlı değildim ama şansım yok da değildi.
Kapının açılmasıyla kapının önünde dikildim, evin hizmetlisin bana yemek getirmişti bozuntuya vermeden gülümsedim.
"Mutfakta yiyeceğim"
Dedim gülerek kadın şaşkın surat ifadesiyle.
"Efendim odanızdan çıkmamanız gerekiyor kesin emir var"
Kadını dinlemeden kapıya ilerledim elindeki tepsiyi düşürmemek için geri çekildi fırsat bilip hemen kapıdan sıvıştım merdivenlerden aşağı indim kadın elinde tepsiyle arkamdan koşturuyordu, mutfağa girdim masaya oturdum kadın arkamdan geldi telaşlıydı.
"Efendim lütfen odanıza çıkın Mert bey kesin emir verdi"
Kadını zor duruma soktuğumun farkındaydım ama yapabileceğim bir şey yoktu. Mutfaktaki telefon çalınca kadın bitkince telefonu açtı kadına bağırdığını duyabiliyordum.
"Mutfakta yemek istediğini söyledi efendim koşup mutfağa gelince engel olamadım özür dilerim"
Kadın telefonu kapatıp bana döndü.
"Salondaki büyük masaya geçin efendim Mert bey size eşlik edecekmiş oturup kalkmamanızı söyledi."
Kadını kafamla onaylayıp salona geçtim evin içinde koruma yoktu biraz masada oturduktan sonra sessizce mutfağa baktım kadın meşgüldü, sessiz adımlarla alt kata ilerlemeye başladım. Uzun koridorun ardında tek bir kapı vardı toplantı odasından çok işkence yeri gibiydi ama duvarlar dosya dolu raflarlarla doluydu. Hızlıca dosyalara göz attım, gölgeye dair insanların ince dosyalarıydı kalın dosyalara ilerleyip dosyaları inceledim. Kalın olanlar kıdemli üstlerin dosyalarıydı. Rafların altındaki ufak dolabın içi sadece benim tanıdığım insanların bilgileri ve anneme ait olduğunu düşündüğüm bir kutu eşya. Annemin kelebekli kıskaçlı tokası, kocaman gülümsemesiyle tek olduğu fotoğraf, siyah düz hırka, Ayana yazılı dolma kalem.
Hırkayı alıp kokladım rutübet kokuyordu, annemin kokusunu hiç hatırlamıyordum ama rutübet kokmadığına emindim. Hırkayı giydim kıskaçlı tokayla saçımı dağınık topladım diğerlerini yerine koyup dolabı kapattım. Odada operasyonlara dair bir şey yoktu sadece şahsi bilgiler vardı, yerlerde kan lekeleri vardı. Yukarı çıkarken kadın tam merdivenin başında bana bakıyordu yüzündeki ifade ben odadan çıktığımdan beri aynıydı telaşlı ve şaşkın yukarı çıktım salona yürümeye başladım.
"Sizden salonda oturmanızı istedim neden dinlemediniz ve üzerinizdeki o şeyler ne yaptığınızın farkında mısınız?"
Cevap vermeden masaya oturdum kadın mutfağa döndü. Masayı hazırlamaya başladı masada tepkisizce oturdum ve gelmesini bekledim.

Masanın yanında dikilen adama kafamı çevirip baktım, sinirli değil pamuk gibi bakıyordu hırpalanmanın izleri hala yüzünde duruyordu hafifce gülümsedi.
"Yeni evine alıştın mı?"
"Yeni evim mi?"
Yüzündeki gülümseme soldu.
"Buradan çıkamayacağını bile bile cici annem olmaya gelmedin mi?"
Gözlerini kocaman açtı onaylamamı bekler gibi kafasını oynattı bu şekilde anlaşılacağımı hiç tahmin etmemiştim ama ne olmasını bekliyodum ki olacak buydu zaten, ağlamaktan bıksamda gözlerime engel olamadım.
"Ağlayınca her şeyden kurtulacağını mı sanıyorsun ya da masum bir melek olduğunu"
Masanın öbür tarafına geçip sol tarafıma oturdu.
"Bu üzerindekileri niye giydin babama güzel görünmek için bu kadar caba harcamana gerek yok o zaten sana tapıyor"
Cevap vermeden kafamı öne eğip dinlemeye devam ettim diyecek bir şeyim yoktu ne desem daha bok olucaktı susmak en iyisiydi.
"Dün rahat uyudunuz mu? Ya da uyumadınız nasıl güzel vakit geçirdiniz mi?"
"Kayra sus artık amk"
"Niye Kağan en başından beri doğru söylüyodun şimdi niye beni susturmaya çalışıyosun"
Kağan sağ tarafıma oturdu hayatımda hissettiğim en bok duyguları hissederken ağlıyordum her kelimesi canımı yakarken sessizce bekledim.
"Tek başına parkta oturmayı bile beceremeyen salağın teki, her el uzatanın elini tutar sonra ağlayıp her şeyin kendiliģinden çözülmesini bekler"
Bana söylemesini istediğim şeyler bunlar değildi belki de desteğini istediğim tek kişi oydu. Uzun bir süre sessizce oturduk hizmetli kadın masayı hazırlamaya devam ediyordu.
"Biliyor musun? Varlığı bile bir çok insan için sorun ve davranışların bugün aşağı inip bunları giyerken ne düşündün eğer bu kadın ölürse nasıl hissedeceksin"
"Deli babanın bütün davranışlarını benim üzerime yıkamazsın o hastalıklı ve nedeni ben değilim ama senin hastalıklı ruhunun sebebi benim değil mi?"
Ölene kadar susamazdım üzülmekten yorulmustum hiç bir şey yapmazken bile bir şeylere sebep olmaktan sıkılmıştım. Uzunca gözlerime baktı duygusuzdu sevgisizliğini iliklerime kadar hissettim onun sevgisine inanmıştım ve ancak benim gibi bir salak böyle bir durumda böyle bir adamın kendini seveceğine inanırdı.
"Sen benim hayattan nefret etme sebebimsin gurur duy"
"Duyguların sikimde değil Kayra inan umrumda değil ve o yüzden fikirlerini kendine sakla seninle konuşmak için değil babanla konuşmak için burdayım"
Bana bok parçasıymışım gibi baktıktan sonra önüne döndü.
"Hoş geldiniz efendim"
Hizmetli kadının sesiyle kafamı Merte çevirdim aynı boktan suratıyla beni süzdü masada oturan oğullarına baktı hızlı adımlarla yanıma gelip hırkanın yakasından tuttu sertçe çekistirdi.
"Evin içinde kendi evinmiş gibi gezip eşyalarımı karıştırmanı kim söyledi sana hemen çıkart şunu"
Ellerini tuttup ittirdim ayağa kalktım afalladı.
"Annemin eşyaları giymek için senden izin mi alıcaktım beni burada esir gibi yaşatabileceğini mi sanıyorsun canım ne isterse onu yaparım istersem buradan çıkıp giderim"
Çıkabilsem 1 saniye durmayacağım yerdi. Boş kahkahası evin içinde yankılandı.
"Ellerin havada bağlıyken hiç iradeli görünmüyordum sana acıyıp seni cözmeseydim şu an yatakta bok parcası gibi yatıyor olurdun"
Kayra evin içinde bağırarak konuşmaya başladığında kafamı ona çevirdim.
"Hayatını siktiği yetmedi bir de tecavüz mü etti Allah belanı versin ölün olsa yüzüne tükürmem"
Kağan ayağa kalkıp babasını tuttu
"Baba öyle demek istemedi kendinde değil çok içti o yüzden böyle konuşuyor"
Mert Kağanı sertce itti Kayraya ulasabilmek için hareket ettiğinde önüne geçtim iki elimle göğüsümden ittirecekken kolumdan tuttu ve beni kendine çekti, masadan bardağı alıp kafasına geçirdim afalladığını fırsat bilip karnına tekmeyi geçirdim yere yığıldı kağanın bana yaklaştığını görünce masadan yemek bıçağını elime aldım ve yaklaşmaması için ona doğrulttum.
Mert ayağa kalkıyordu kafamı ona çevirdiğimde Kağanın hareketlendiğini fark ettim bıçağı tutmaya çalışan elini tutup bıçakla yüzüne bir çizik attım Mert arkadan beni boyun kilididine aldığında Kağanın düşmesi için karın boşluğuna tekme attım.
Kayra öylece izliyordu sadece, hareket bile etmemişti daha birkaç gün önce beni sevdiğini ima etmişti.
Öyle sıkıyordu ki sadece kollarına vurabiliyordum, kayranın gözlerinin içine bakıyordum.
Kolunu bir saniye bile gevşetmeden sıkmaya devam ediyordu daha fazla dayanamayıp gözlerimi sesi bile çıkmayan Kayraya bakarak kapattım.

URAGİRİWhere stories live. Discover now