Cassandra ona dalga geçen bir ifadeyle baktı. Gözlerinde oluşan küçümsemeyi gizleyemedi. Bu adam kesinlikle bir megalomandı. Ama Cassandra ondan ve yapabileceklerinden korkmuyordu. Korku denen şeyi artık bütün zihninden atmıştı. Beyni o duyguyu algılayamıyordu bile. Belki bir yerlerde gizlenmiş olabilirdi fakat açığa çıkmasının çok zor olduğunun farkındaydı.

“Senden korkmuyorum Clarence dükü Christian Albert Philips. Eğer dediklerini yapacağımı sanıyorsan tam bir hayalperest olmalısın.” Diye son noktayı koyduğunu düşünerek kraliçe edasıyla çıkıp gitti.

Christian karısının ardından boş gözlerle bakarken yüzünde oluşan bir gülümsemeye engel olamadı. Karısı kesinlikle ateşli bir hatuna dönüşmüştü. Onu uğraştıracağını tahmin etmişti fakat karşısında bu denli güçlü ve inatçı birini bulmayı planlamamıştı. Her ne kadar bu durum onu rahatsız etse de işi birazda eğlenceli hale getiriyordu. Son zamanlarda hayatı fazlasıyla monotonlaştığı için bu didişme hayatına az da olsa renk katabilirdi belki. Karısının bu yeni halinden hoşlanmıştı. Güçlü kadınlar her zaman dikkatini çekerdi. Asla o sürekli ağlayan, mız mız  ve duygusal kadınlardan hoşlanmamıştı.

Cassandra akşama kadar odasında vakit geçirerek yataktan kalkmamayı tercih etti. O adamın yüzünü dahi görmek istemiyordu. Bu akşamki baloya da Christian ile gitmeyecekti. Onun keyfine göre hareket etmeyecekti. Eğer öyle bir düşüncesi varsa zaten avucunu yalardı.

Güneş inzivaya çekilip, ay gökyüzünde boy gösterdiği zaman hizmetçi odasına damladı. Cassandra kaz tüyü yastıklardan başını kaldırarak hizmetçisine baktı.

“Leydim dük cenapları bu akşamki balo için hazırlanmanızı, eğer hazırlanmazsanız buraya gelip kendisinin bizzat sizi giydireceğini söyledi.”

Cassandra ağzına gelen bir dolu küfrü yuttu. Hizmetçinin önünde bayağı bir kadın gibi küfür etmeyecekti. Homurdanarak yataktan kalktı. Christian’ın tehditlerine kulak asmamayı tercih etti. O pisliğin isteklerini yerine getirecek değildi. Hizmetçiye dışarı çıkmasını söyledikten sonra tekrardan kafasını yastığa koydu. Az sonra kocasının yanına geleceğinden adı kadar emindi. Fakat Cassandra onun vereceği tepkilerden ve savurduğu tehditlerden korkmuyordu. Canı bugün o baloya gitmek istemiyordu. Gitmemek içinde elinden geleni yapacaktı.

Dakikalar sonra odasının kapısı gıcırdayarak açıldı. Duvarda oluşan büyük heybetli bir erkek gölgesi kocasının teşrif ettiğini anlamasına yetti. Cassandra uyuyormuş numarası yaparak gözlerini kapattı.  Christian’ın bu numarayı yutmayacağını her ne kadar bilse de denemekte herhangi bir sakınca görmedi.

“Uyumadığını biliyorum Cassandra. Basit numaralarına kanacak kadar aptal biri değilim. Şimdi yataktan kalk ve üstünü giyin aksi takdirde yapacaklarımdan pek hoşnut olacağını sanmıyorum.”

Cassandra bunun üzerine olduğu yerde doğrularak arkasına yaslandı. Christian’ı görünce birden nefesi kesildi. Kocası siyah füme bir pantolon, üstten ise vücudunu bütünüyle saran bembeyaz yakası kolalı olan bir gömlek giymişti. Gömleğinin üst düğmeleri açıktı. Göğsündeki seyrek kılları görebiliyordu. Saçlarındaki dağınıklık ona serseri bir hava katmıştı. Delici yeşil gözleri ise onu farklı bir dünyaya sürüklüyordu. Cassandra bu tabloya sesli bir şekilde yutkunarak bakmaya devam etti. Tamam kocasından nefret ediyor olabilirdi ama onu fazlasıyla çekici bulduğunu inkar edecek değildi. Tabi bunu kocasına belli etmeye niyeti yoktu. Onu çekici bulduğunu bilmesindense aslanlara yem olmayı tercih ederdi.

“Bu konuda anlaştığımızı düşünüyordum. Bu akşam ki baloya katılmayı düşünmüyorum.”

Christian ona dik dik bakarak ellerini beline yerleştirdi. Cassandra onun bu halini görünce aklına Fransız dadısı madam François geldi. Kötü bir şey yaptığında dadısı aynı Christian gibi ellerini beline koyar ve dik dik Cassandra’ya bakardı. Cassandra o zamanlar küçük olduğu için dadısının o bakışlarını korkutucu bulur ve bundan sonra uslu olacağına dair dadısına söz verirdi. Fakat Christian’ın bakışlarında onu faaliyete geçiren bir şey yoktu. Aksine içinden daha da çok inada bindirmek geliyordu. Küçük bir çocuk gibi kollarını göğsünde birbirine kenetleyerek aynı sertlikle Christian’ın bakışlarına karşılık verdi.

“Asıl ben gideceğimiz konusunda anlaştığımızı düşünüyordum. Hiç iyi bir eş değilsin Cassandra. Biraz Konfüçyüs’un söylediklerine kulak as. Kadın kocasına itaat etmelidir. Ne kadar güzel ve anlamlı  bir söz değil mi?”

Cassandra sinirlenip çileden çıkmamak için kendini tuttu.

“Bu anlamlı aforizmalarına kulak asacak değilim. Bence bunu söyleyen adam kesinlikle zorbanın tekiydi. Tabi senin de ondan farkının olmadığını ikimizde biliyoruz. Bu yüzden onunla aynı şeyleri düşünmen beni hiç şaşırtmadı. Şimdi odamdan çıkarsan sevinirim. Güzellik uykumu bölmenden hiç hoşnut olmadım.”

Christian ona dalga geçen bir ifadeyle baktı. Sanki az önce dünyanın en saçma şeyini söylemiş gibi hissediyordu kendini. Kocasının bakışları gerçekten duygu değişimini tetiklediğini fark etti.

“Evet güzellik uykusuna ihtiyacın var fakat şimdi zamanı değil.”

Cassandra böyle bir hakareti kabul etmeyerek sinirlendi. Kocası resmen onu çirkin bulduğunu ve güzellik uykusuna ihtiyacı olduğunu söylemişti. Cassandra ilk defa birisi ona böyle bir imada bulunduğu için öfkelendi.

“Hayır şimdi tam zamanı. Uykumu bölüyorsun Christian ve bu hiç hoşuma gitmiyor.”

Christian dudaklarını kıvırdı. Gözlerindeki alaycı ifade Cassandra’yı çileden çıkartırken içinden ‘seni sinirlendirmesine izin verme’ diye tekrarlayıp durdu. Bu sefer öfkesine yenilip ona istediğini vermeyecekti.

“Seninde benim isteklerime karşı gelmen hiç hoşuma gitmiyor tatlım. Şimdi o güzel poponu kaldır ve o lanet olası elbiselerinden birini giyin.”

Cassandra kocasının söylediklerinde sadece ‘güzel poponu kaldır’ kısmına takıldı. Demek poposunu güzel buluyordu. Bu ona içten içe haz verirken birden kaşları çatıldı. Böyle saçma bir şeye takıldığı için kendine kızdı. Kocasının kendisi hakkındaki düşünceleri umurunda değildi sonuçta.

“Gelmek istemiyorum Christian! Beni tekrarlatıp durma. Eğer bu dilde anlamıyorsan farklı lisanlarda da sana söyleyebilirim. Tabi kendi anadilini anlayamayan bir insanın farklı dilleri anlayabilecek zekada olabileceğini düşünmüyorum.”

Christian gülmeye başladı. Cassandra ise neyi komik bulduğunu anlamamıştı. Ona açıklama bekleyen bir ifade ile baktı. Kocası da on yıl içinde kafayı sıyırmış olmalıydı. Bu davranış ona göre değildi. Komik bir espriye bile gülmeyen insanın durup dururken gülmesi biraz tuhaftı.

“Sen az önce beni mi küçümsedin?”

Cassandra gözlerini kısarak ona baktı. Soruya vereceği cevap belliyken bocaladı. Kelimelerin ağzından çıkmasını isterken bir yandan da kendini tutuyordu. Kilitlenip kalmıştı. Çünkü verdiği cevap karşısında alacağı tepki ürkütücü olabilirdi.

En sonunda korkmanın manasız olduğunu anlayarak gayet net bir cevap verdi.

“Evet.”

Christian’ın gözleri karanlık bir ifadeye büründü. Yüzündeki muziplik yerini ciddi bir ifadeye bırakırken duruşu değişti. Kendinden emin ve bir o kadar kararlı adımlar atarak yatağa yaklaştı. Cassandra olduğu yere iyice sindi.

Christian bir dizini yatağa koyduktan sonra ona doğru uzandı. Kocasının ona doğru gelmesiyle yüzlerinin ve vücutlarının arasındaki mesafe iyice daralırken terlediğini hissetti. Nefesleri birbirine karışacak mesafeye geldiğinde Christian durdu. Yeşil gözlerini Cassandra’ya dikti. Yüzündeki belirsizlik Cassandra’yı ürkütürken kaçıp gitmemek için kendini zor tutuyordu.

“Beni zorlama Cassandra. Sınırını çoktan aştın. Eğer baloya gelmezsen…” dedikten sonra duraksadı. Cassandra yeni bir tehdit savurmasını bekledi. Christian ise Cassandra’nın misk kokusunu içine çekerek öpecekmiş gibi ona uzandı. Cassandra kocasından ateşli bir öpücük beklerken istediğini alamadı. Şu an kendini fazlasıyla baskı altında hissediyordu. Bu pozisyonda kocasına karşı gelebilmesi imkansız gibiydi. Çünkü fazlasıyla baştan çıkarılmış haldeydi. 

Evet arkadaşlar sonunda yeni bölüm geldi :) Kitap anlaşması yapıldığı için bölümler bundan sonra kısa olacaktır. Okuduktan sonra vote ve yorumlarınızı bekliyorum. Özellikle yorum yapmanız beni fazlasıyla mutlu eder. Sizi seviyorum canlarım :*

KALBİM SENİNLE Where stories live. Discover now