bilmiyorum,sen biliyor musun?

45 7 0
                                    

'şhh yakışıklı, seni bir yerlerden çıkarıyorum sanki.'

'bilmem, aynı bölümde falan mıyız?'

'ben mimarlıktan woo. sen?'

'aynı fakülteden değilmişiz. Görüşmeyelim.'

Son kelimeyi sessizce söyleyip yoluma devam ettim. Bu soğukta neden ceket olmadan dışarı çıktım ki?
Önüme gelen ilk yere girdim. Ya da vazgeçtim bu kötü bir fikirdi. Bi grup pis zorba, ben ve kütüphane. Kalsın. Ceketim yok ama hala hoodiem var değil mi? Tabana kuvvet. Kütüphaneden topuklayıp eve doğru yürüdüm. Doğru, felixle aynı mahallede oturuyorum, değil mi?

'selam aşık çocuk.'

'selam chan.'

Ah işte tüm gün boyunca görmeyi beklediğim dişler. Bu çocukla takılmak neden bu kadar eğlenceli? Ellerini arkasında bağlamış atkısını burnuna kadar çekmiş durakta bekliyordu.

'görüşürüz aşık çocuk.'

'dur! Ben kitap almaya gidiyorum. Hayır demezsin değil mi? Kitap diyorum bak. Böyle yeni yeni basılmış, sayfa sayfa, çevirdikçe güzel bir kağıt kokusu...'

mırıldıyarak ellerini önünde birleştirdi. Betimlemesi hoşuma gitmişti gerçekten. Ayrıca işin ucunda yeni basım kağıt kokulu kitaplar vardı.

'kağıtlar ne kadar iyi kokuyorsa artık beni daha kokuyu almadan cezbetti.'

Hayır, hayır. Bu dişler. Şu şirin hareketler. Aşık bir kedi çocuk duruyor önümde şuan. Bu çocuğu bebeklemeyi bırakabilirsem cevabına odaklanacağım.

'teşekkürler. Sahi, geçen dediklerin ne güzeldi ha. Acayip etkiledin beni. Ağzımdan tırtıllar düştü.'

'tırtıllarını uzun zamandır göremiyordum. İyi geldi.'

Panikledi. Ellerini sakladı, bir bana bir ayaklarına baktı. Aşk bu mu ki? Yüzümü ayaklarıyla ezmek istiyor  sanırım. Romantik herhalde.

Senin aşkın ve benim adsız duygularımजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें