GİRİŞ

99 10 5
                                    

Herkese merhaba <3

Yeni bir kurgu ile buradayım, kartların yeniden dağıtıldığı bir oyunda sizde yerlerinizi almaya hazır mısınız?

Buraya okumaya başladığınız tarihi bırakın lütfen .✨  22.01.22 📌

...

22 Sene önce,

LİSANDRE LARSEN,


Her başlangıç, ardından bir sonu getirir.

Boyutlar, insanalar kötüler ve iyiler. Bunların getirdiği güç savaşlar. Fedalar ve hatta vedalar. Bu yaşamın dört bilinmeyenli denklemi. Kartlar hiçbir zaman açık oynanmaz ve en benciller her zaman sonu kapımıza kadar getirir. Bir sonu engellemek mümkün mü? Başlatılan bu savaşta, getirilecek olan son kime ait olacaktı? Aster, Setlans ve Morgan halkı. Berzah ve yanında getirdikleri. Bir başka boyuta ait dünya ve asla sonu gelmeyen savaşlar. O kadar çok konu vardı ki ele alınması gereken, bazen ait olduğumuz ruhlara büyük sorumluluklar bindirilmesi gerekebiliyor. İşte bu kesinlikle, yaşamın gerçeğiydi.

Şimdi ise o sorumluluklardan birisi bana verilmek üzereydi.

Bu savaşı başlatan ben değildim lakin bitmesi için öncü olması gereken kişi ben olarak seçilmiştim. Bu benim açımdan her şeyi daha karmaşık bir hâle getirse de, deneyecektim. Bunu denemem gerekiyordu, halkım ve ailem için. Hiç olmaması gereken bir savaş, birilerine daha zarar vermesin diye yapmam gereken buydu ve ben dağıtılan kartların tehlikesine rağmen o kumar masasına ilerledim.

“Hoş geldin Lisa,” diyen Siofra’ya baktım. O sadece bir Asiza değil, tüm Asizaların lideriydi. Elbette bizimde öyle. Onu herkes görmez, tanımazdı. Onunla yüz yüze olmak, konuşmak bir mucize ve büyük bir şanstı. Ben ise o şansa ne kadar sahip olmuş olsam da içimde bir sıkıntı vardı. “Seni buraya neden çağırdığımı biliyor musun?” kesinlikle bilmiyordum ama fikirlerim vardı.

“Fikirlerim var diyelim Siofra.” Dediğimde dudakları kibirle yukarı kırıldı. ‘İşte,’ diyordu benim için, ‘Benim yarattığım soya ait bir savaşçı.’ Onun benimle gurur duyduğu falan yoktu, o sadece eserinin tadını çıkarıyordu. Bu dünyadan nefret ediyordum, mahkûm edildiğim hayattanda öyle.

“Lafı fazla uzatmayacağım ama benden önce Asıl hikayeyi ondan duyman gerek.” Diyerek kısa bir el hareketi yaptı. Anında benim çaprazımda birisi belirince hafifçe sıçradım. Aramızda iki adımdan fazlası yoktu, bu kadın delirmiş miydi? Ne diye dibime kadar sokuyordu bu herifi? “Anlat ona Adish.”

Kül renginden nasibini almış siyah saçları ve ateş rengi kırmızı gözleri ile karşımda duran adama baktım. Adish Parker. Setlans halkının mutlak varisi. Abisinin aksine yaptığı iyilikler ve zekası ile bilinen yakışıklı bir prens. Evet o karşımdaydı ve bir Asiza ile ne alakası vardı hiçbir fikrim yoktu.
“Merhaba efendim,” diyerek beni selamladığında kibarlığı dudaklarımda bir tebessüm oluşmasına sebep oldu. “İzninizle size kısa bir özet geçmeliyim.” Onun hakkında duyduğum çoğu şeyin doğru olduğunu burada bir kez daha anlamış oldum. Saygılı bir gençti. Her ne kadar 128 yaşında olsa da genç sayılırdı değil mi? Evet, kesinlikle öyle olurdu.

“Seni dinliyorum Setlans prensi.” Dedim elimden geldiğince nazik olmaya çalışarak. Hırçın bir yapıya sahiptim ve bu ben istemeden oluyordu. Yine de onun nazik tavrını göz ardı edemezdim.

“Biliyorsunuz ki abim Kehai uzun zamandır babamın tahtının peşinde...” diyerek sözlerine başladığında başımı sallayarak onu dinlemeye başladım. Oldukça Nezih kelimeler ile bana açıklama yapması onu daha ciddiye almama sebep oldu. Durumun ciddiyeti ise bir Asiza’dan yardım istemesine sebep olacak kadar büyük olduğu için işler biraz daha heyecanlı bir hâl alıyordu. “... bu şekilde.”

Sözleri bittiğinde şaşkınca Siofra’ya döndüm. “Bu çocuk ne diyor Siofra? Buna izin vermeyiz, biliyorsun değil mi? Kehai tahta geçmemeli. Bu bir felâket olur, hepimiz için.” Siofra önce Adish ile ve daha sonra benimle kısa bir göz kontağı kurduktan sonra ayaklanarak yanıma geldi. Yeşil gözleri ve koyu kahve saçları ile oldukça Asil duran suratı kesinlikle büyüleyiciydi. Tam karşıma geçtiğinde bir elini omzuma koydu. O an onun gücünü tüm ruhumda hissettim. Bu ferahlarken acı çekmek gibi bir şeydi.

“Benim güzel Lisa’m,” Koyu kahve renginde ki kıvırcık saçlarımı okşayarak tebessüm etti. “biliyorsun ki ben ne kadar ormanın ruhu olsam da, beni yaratan bir tanrıça. Benim güçlerim ancak bu boyutta bir yere kadar müdahale edebilir. Kehai ölümü hak etsede bunun için daha zaman var. Onu şimdi öldüremem ama onun tahta geçerek tek tek bütün halkları öldürmesini bekleyecekte değilim. Bu durumda da devreye giren kişi sensin. Sen, benim için kehai’nin sonunu getirecek bir şey yapacaksın.”

“Ne?” şaşkınca ona baktım.  “Ne yapacağım ki?”

“Onu öldürmeyeceksiniz, onu öldürmekten beter edeceksiniz efendim.” Diyen Adish’in gözlerinde ki acı, abisine mi yoksa bana mı bilemedim ama bir şeylere canı yanıyordu. Yine de bizim ama en çok kendi halkının mutlak huzuru için yapması gerekeni biliyordu. Gözlerinde Kehai’ye karşı bir nefret olmasada hüznü çok bariz görüyorum. “Maalesef o bunu hak ediyor.”

“Peki benim bu işten ne çıkarım olacak?” dediğimde Siofra’nın dudakları yukarı kırıldı.

“İşte beklediğim soru,” diyerek özel tılsımlı sarmaşıktan tahtına ilerledi ve oturdu. “Benden ne yapmamı istiyorsun Lisa?” İşte şimdi işin en güzel kısmına gelmiştik. Yıllardır süren bu düşmanlığa bir nebze de olsa son vermek istiyordum ve bunu başaracaktım.

“Bir insan ile evlenmeyi ve ondan evlat edinmeyi. İnsanların yaşadığı Dünya’da, bir aile istiyorum.”  Siofra bunu beklemiyor olacak ki, şaşkınlığını ufak bir anlık benden saklayamadı. İşin tuhaf ama eğ-lenceli tarafı ise aynı bakışların Adish’in gözlerinde de olması.

“Kabalık etmek istemem ama bu yasak. İnsanlar ile bir ilişkiye giremez, onlarla yaşayamayız.” Adish maalesef bunları bende biliyorum ama bu umrumda değildi. Bu lanet gezegen ve kurallarını değil, geçen sefer ki görevimde gittiğim dünyalı o adamı istiyordum. Ona aşık olmuştum.

“Kararımı sana yarın açıklayacağım Lisandre, çekilebilirsin.” Diyen Siofra donuk bakışlarını üstüme dikmişti. Bu fikir hoşuna gitmemişti görebiliyordum ama gözlerinde gördüğüm bir şey daha vardı: Mecburiyet. Şansı yoktu biliyordum ama o asla önlemini almadan hareket etmezdi.

...

Giriş bölümü biraz kısaydı biliyorum ama zaten amacımda buydu. Hikaye'nin temelleri yavaş atılacak lakin sizin için biraz geçmişe gitmekte sakınca duymadım. Peki sizce bu geçmişte neler oldu ve bizi neler bekliyor?

Lisandre Larsen kim?

Adish Parker'ın asıl olayı ne?

Kehai Parker'ı neler bekliyor?

Seviliyorsunuz, en kısa zamanda tekrar buluşmak dileğiyle <3

ASİZA VÂRİSİTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang