21|Evimize gidelim

Start from the beginning
                                    

"Bebeğim benim."

Yanına doğru adımlarken içimi kaplayan suçluluk duygusu kendimi berbat hissetmeme yol açıyordu. Bir şeyleri düzeltmek adına ilk adımı buraya gelmeden önce atmıştım belki ama bu huzursuzluk her şey yoluna girmeden, Anıl bana yeniden heyecanla bakmadan geçmeyecekti.

"Saatlerdir uyuyor, değil mi? Konuşmadınız mı hiç?"

"Dediğim gibi, çok az konuştuk. Ağladı sürekli. Normalde asla ağlamayan arkadaşımı böyle görmek bir tuhaf yapıyor beni. Çoğu zaman Anıl'a duygusuzsun diye şakalar yapardık, şimdi hıçkıra hıçkıra ağlıyor çocuk. Ne yapacağımı şaşırıyorum."

"Çok konuşma, uyandıracaksın."

Özge anlık bir duraksamanın ardından gülmekle gülmemek arasında kalırken yatağın kenarına oturdum. Anıl her zaman duygusal bir insan olmuştu. Oldukça nazik ve kırılgan bir yapısı vardı. Sadece olaylar karşısında koruyabildiği dirayetini bu hamilelik sürecinde kaybetmişti. Kimsenin yanında ağlamaktan hoşlanmayan eşim artık kendisini tutamıyordu.

Elimi saçlarının arasına yerleştirip uyandırmaktan korkarak, usul usul okşadım. Gözlerinin önünden çekilen her bir tutamla güzel yüzü ortaya çıkarken alt dudağımı ısırıyordum. Onu rahat rahat öptüğüm günleri özlüyordum. Hemen şimdi dudaklarına kapanabilmek için nelerimi vermezdim.

Yanağına tüy kadar hafif bir öpücük bıraktım. Ardından karnına yerleştirdiği elini tutup üzerine bastırdım dudaklarımı. Sıcak avuç içine birkaç öpücük kondurup elinin üzerini okşarken dudaklarını kıpırdatmış, iç geçirerek uykusuna devam etmişti.

"Soğuk burası..." anlık gelen esintiyle hızlıca ayağa kalkarak bir açık duran pencereye bir de Özge'ye baktım. "Hasta mı etmek istiyorsun bebeğimi?"

"Kendisi açmak istemişti."

"Ve sende izin verdin."

Pencereyi kapatıp perdeyi çekerken kaşlarım çatıktı. Zaten bedeni yorgundu, birde hastalanırsa çok güçsüz düşerdi.

"Kocanın melek olduğunu düşünüyorsun herhalde. Pencereyi açmazsam aşağı atardı beni."

Anıl'ın hırçın halleri zihnimde canlandığı için kıkırdadım fakat biz bu konuşma işini fazla abartmış olacağız ki sessiz sessiz uyuyan bebeğim mırıldanarak sırt üstü dönmüş, ardından gözlerini aralamıştı.

Karşısında beni görmeyi beklemediği belliydi. Uyku sersemliğiyle bir süre öylece baktıktan sonra hafifçe doğruldu. Tanrım, yumruk yaptığı elleriyle kıvırcık saçları arasında kalmış gözlerini nasıl ovuşturduğunu görebilseydiniz eğer, ona aşık olmaktan başka seçeneğiniz kalmazdı.

Ne söyleyeceğini beklemek istedim. Saçma bir durumda dahi olsak selam verebilirdi, neden geldin diye sorabilirdi ya da kaldığı yerden bana duyduğu öfkeyi kusmaya devam edebilirdi ama Anıl sessizce yataktan kalkmayı tercih etti. 

Üzerini değiştirmişti. Özge'ye ait olduğunu düşündüğüm bosbol bir tişört ve görünmeyen şortuyla öylece karşımdayken ona yaklaşamıyor olmak berbattı. Kucağımda olmasını özlüyordum.

Eli karnındaydı. Uyurken de öyleydi ve uyandıktan sonra da karnını tutuyordu. Ağrı çekme olasılığı aklıma düştüğü an üzerime bir ağırlık çökerken istemsizce birkaç adım yaklaştım ve "Anıl." diye mırıldandım. "İyi misin? Karnın-karnın ağrıyor mu?"

Bir şey demedi ama hafifçe buruşturduğu yüzü bile ağrı çektiğinin kanıtıydı. Kalbim korkuyla çarparken isteyip istemeyeceğini düşünmeden yanına yaklaştığım gibi belini kavradım. Anında ağırlığını vermesine bakılırsa trip atabileceği bir durumda değildi. Gerçekten ağrısı vardı.

Bebeğimiz İçin • [b×b]Where stories live. Discover now