Toprağın altında gömülen kalbiyle yaşamaya devam etti ama. Çünkü hayatın kuralları böyle işler. Bedenin gerçek mânâda toprağın altına girmeyene kadar kimse öldüğünü görmezdi. Hayatla olan bağların bir neşterle tek hamlede kesilirdi ama herkes yaşadığına inanırdı.

Vural Alazoğlu, yıllar önce öldü ama herkes yaşadığını varsaydı.

Ta ki...

Ta ki biri onu görene kadar.

15/06/2021

Biri onun karanlığın içinde de olsa gördü, sadece görmedi elini de uzattı. Vural karanlığından çıkmayınca o kişi usulca yanına yaklaştı ve karanlığında yanına çöküp ona eşlik etti. Acele etmeden karanlık sokaklarını bir bir aydınlattı. Kalbinin buzdan yapılan kafesini ağır ağır ısıttı. Buzlar eridi, karanlıklar yok oldu, zaman acılarına rağmen geçti. Vural hayata döndü.

Zeynep onun ışığı olmuştu.

Bunun anlamı öyle büyüktü ki belki Zeynep bile hiç farkında olmamıştı. Vural'ın kaybettiği yaşama nedenini, ona tekrar vermişti. Ölen kalbini bile hayata döndürmeyi başarmıştı. Sancılı zor bir süreçti. İkisini birden yaralamıştı ama en çok acıyı Zeynep çekmişti. En büyük korkuyu ise Vural yaşamıştı. Yok olan ailesiyle beraber kendini de öyle bir yok etmişti ki tekrar hissetmeye başlayınca deli gibi korkmuştu. İnkar etmişti kaçmıştı çünkü peşinde olan ve onu bir an bırakmayan bir vicdanı vardı. Hissettiği her an, yaşadığı her saniye vicdanı üstüne çöküyordu. Göğsünde kazılan mezarlar eşeleniyordu.

Üstelik ölen karısını sevmemişken onu bu denli sevmek...

Bunun yarattığı hisler ve onun yüzünden yok olan ailesinin ızdırabı mutlu olmasına izin vermiyordu. Özellikle ölümün sorumlusu bizzat kendisiyken. Vural bir uçurumdu, Zeynep de o uçurumu istiyordu. Vural ise ona o kadar kıyamıyordu ki o düşmesinden diye hep kaçmıştı. Kendince onu korumaya çalışmıştı ama en büyük zararı yine o vermişti. Bunu ancak yeni yeni fark ediyordu. Sırf Zeynep zarar görmesin diye onun isteklerini hiçe saymıştı. Sanki kendisi onun adına karar verebilirmiş gibi... kaç yaşına gelmiş adamdı ama bunun ayrımını yapamamıştı. Tek istediği aylar önce kurtardığı yaralı bir ceylanı andıran kadının mutlu olmasıydı. Ama ne kadar kaçarsa kaçsın kadere yazılan bozulmazdı.

Hem Zeynep seviyordu onu. Bu hâlâ inanması güç bir gerçekti.  Tüm soğukluğuna, karanlığına, acı yüklerine ve dengesiz tavırlarına rağmen onu seviyordu. Vural, Zeynep'in sevgisini tüm hücrelerinde hissediyor gözlerine her baktığında görüyordu. Yüzünde oluşan gülümseme ufak ama içtendi. Zeynep görse kalbinin son kısmını da bu gülüşe kaptırırdı.

Zeynep'in sevgisi öyle büyüktü ki Vural artık durmak zorunda kaldı. Kalbini göz ardı edemediği için en büyük bencilliğini yaptı ve kendine izin verdi. Çünkü kalbini zapt edemiyordu. İlk defa tattığı duygular öyle güçlüydü ki her şeyi yeniyordu. Onu sevmek için kendine izin vermek yaptığı en zor işlerden biriydi ama yaptı.

Derin bir nefes aldığında gözleri arabadaki tarihe takıldı. Bugün üç hazirandı. İki gün önce ailesinin ölüm yıl dönümüydü. İki gün önce Zeynep ondan ayrılmak istemişti. Bütün canavarları bir haziranda serbest kalmıştı. Arabanın camını açtığında gaza yüklendi.

Dün apar topar katılmak zorunda olduğu toplantıdan sonra ilk yaptığı Kocaeli'ye geri dönmekti. Çünkü Zeynep'in gözlerinde gördüğü bakış aklından hiç çıkmıyordu. Gidecek gibiydi... Düşüncesi bile göğsünün sıkışmasına neden oldu. Onu doğru düzgün sevememişti. Hak ettiği gibi sevmeden gitmesine izin veremezdi. Korkularının kazanması demekti bu.

SEHER YELİ Where stories live. Discover now