YH • 45 | GÖĞÜSTE TAŞINAN BOMBOŞ KALP

En başından başla
                                    

Ece koltuğa oturdu, sanki ne diyeceğini ya da nereden başlayacağını bilemiyormuş gibi gözlerinde bir yardım çağrısıyla bana baktı. Bakışlarına karışan suçluluk hissini görebiliyordum ama bu noktada ona pek yardımım dokunmayacağını da biliyorum.

Savaş bunu fark etmiş olsa gerek, "Ne zaman fark ettin çantanın olmadığını?" diye sordu. 

"Durağa yaklaşırken, inmeye yakın." 

"Neden o zaman?" 

"Ne? Anlamadım?" 

"Diyorum ki neden o kadar geç fark ettin, tabii ben çok öncesinde kaybolduğunu düşünerek soruyorum." 

"Şey tabii de, çok öncesinde olduğunu veya olmadığını bilmiyorum ki?" 

Savaş ona şüpheyle bakarak, "Bunun ayrımına varamaman da ayrı bir sorun, farkındasındır belki," diye üzerine gitti. "Kaybettiğin bir bilgisayar, küçük bir şey değil sonuçta. Bu kadar dalgın olmanın nedeni neydi?" 

Ece bir an sessiz kalsa da sonra mahcup bir tavırla, "Ben mesajlaşıyordum, biraz dalgın olabilirdim, evet," dedi, sanki onu Savaş'ın suçlayıcı sözlerinden kurtarmamı ister gibi bana bir bakış attı. "Bu yüzden çantanın yanımdan tam olarak ne zaman kaybolduğunu söylemem biraz zor."

Savaş masanın üzerindeki telefona uzanıp bir tuşa bastı ve buradaki otorite olduğunu belli eden katı sesiyle sekreterine güvenlik müdürünü odaya çağırmasını söyledi. 

Savaş dikkatini tekrar Ece'ye verip, "Peki, dikkatini çeken herhangi birisi olmadı mı?" diye sordu. "Yanına yaklaşan biri, şüpheli olan birisi." 

"Yanımda erkek arkadaşım vardı, benden önce otobüsten indi," dedi bıkkınca. Bunu ağzından kaçırdığı belliydi, çünkü gözlerini Savaş'tan kaçırıp bana kaçamak bir bakış attı. Erkek arkadaşını bilmediğimi sanıyor olsa da Ceren bana zaten onları birlikte gördüğünü söylemişti. "Sonraki durakta da ben indim." 

Sonraki soru Başak'tan geldi. "Peki erkek arkadaşına bu bilgisayardan söz ettin mi?"

Ece bir an sessiz kaldı. "Şey, evet ama…" Aniden durdu, Başak'ın bakışlarında öne çıkan anlamı o da sezmişti, erkek arkadaşı şu an şüpheli konumdaydı ve sanırım tek böyle düşünen Başak değildi. Bu anlamın bir benzeri Savaş'ın gözlerinde de vardı. "Erkek arkadaşım öyle birisi değil, ona bu şekilde şüpheyle yaklaşamazsın," diye kızdı Başak'a ve Savaş'a baktı. "Hiçbiriniz yaklaşamazsınız." 

Sesindeki hırçın koruma isteği, gözlerine dolan yaşlar beni inanılmaz şaşırttı. Bana bakıp, "Gerçekten öyle biri değil, Nüket," dedi, kendisine yabancı gelen bu kadar yüzden kurtulmak ister gibi tek tanıdık yüz olan benimkine hak vermemi istercesine bakarak. "Tanıyorum onu. Yapmış olamaz, bana inan." 

Ne düşüneceğimi bilemiyordum. Teselli etmek isteyerek avucumu yavaşça ama dostça omzuna bastırdım. "Tamam, sakin ol," dedim Ece'ye destek vererek. "Öyleyse veya değilse bu zaten açığa çıkar, burda sadece tüm ihtimalleri değerlendiriyorlar."

Güvenlik müdürü içeri girdiğinde Savaş ona otobüsün güvenlik kamerasını, çalınan bilgisayardaki takip cihazına bakmasını söyledi ki takip cihazı yerleştirildiğinden haberim yoktu ama burası bir teknoloji şirketiydi, bu önlemin alınması gayet doğaldı. Ve bu içime yepyeni bir umut ekti, takip cihazından bilgisayarın şu an nerde olduğunu bulabilirlerdi.

Beren, içime biriken umudun dillendirme kısmını üstlenir gibi, "Takip cihazı varsa, belki bulunabilir, değil mi abi?" diye sordu bir umut. 

YARALI HAYALLER (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin