25. Bölüm

2.9K 174 26
                                    

TUTSAK YÜREĞİM
25. BÖLÜM

Iris sürgün edilmiş Kraliçenin gidişinin ardından odada yalnız kaldığında korkuyu iliklerine kadar hissediyordu. Kaleye geldiğinden beri kendini Kaiden'in büyüsüne öylesine kaptırmıştı ki gerçekler de içinde olduğu tehlike de gözünde küçülmüştü. Ve şimdi de hatasının bedelini ödüyor, Tanrı onu cezalandırıyordu. Bir çıkmaza girmişti ve bundan sonra kurtuluş olduğunu düşünmüyordu. Gerçekler ortaya çıktığında Kaiden'in nasıl bir tepki vereceğini tam olarak kestiremese de ona artık güvenmeyeceğini biliyordu. Margeret'i ilk gördüğünde fazlasıyla şaşırmıştı ve bu tepkisi hem Kralın hem de Kaiden'in dikkatini çekmişti. Yalnız kaldıklarında gelecek sorulara nasıl cevaplar vermesi gerektiğini bilmiyordu. Her yalan diğerine yol açıyordu ve bunların ardı arkası kesilmiyordu.

"Hanımım, lord Kaiden sizi bekliyor."

Duyduğu ses irkilmesine neden oldu. Korkuyla Harrington'a baktığında tuhaf bir şekilde yüzüne baktığını gördü. Daha fazla kalamazdı burada. Kendine gelmeli ve Kaiden'in yanında yerini almalıydı.

"Geliyorum." dedi yaşlı kahyaya. Adam dışarı çıktığında hemen arkasından o da büyük salondan ayrılmıştı. Adımlarını yemek odasına yönelttiğinde kapıda durup derin bir nefes aldı. Kapıyı itip içeriye girdiğinde Kaiden ayağa kalkmış ve sağındaki sandalyeyi çekmişti oturması için. Iris yaklaştığında yüzüne zorlukla baktı.

"Teşekkür ederim." dedi fısıltı gibi çıkan bir sesle. En zoru gerçekler ortaya çıktığında Kaiden'in vereceği tepkiyi kestiremiyor olmaktı. Onu bu denli korkutan şeyin sadece gerçekler ortaya çıktığında yaşanabilecek olaylar olmadığını anladı. Kaiden'in onu gerçekten sevip sevmediğini anlayacaktı.

Kafasını kaldırıp hemen karşısında oturan Margeret'e baktı. Gözlerini zorlukla ayırıp Krala baktığında zorlama bir gülümsemeyle baş selamı verip önüne döndü. Margeret ile göz göze gelmemeye çalıştı.

"Leydim, pek iyi görünmüyorsunuz. Hasta mısınız?" diyen adama baktığında sorusunda samimi ve ilgili olduğunu fark etti. Gerçekleri bilmiyordu. Bu ziyaret plansızdı. Kaderin Iris'e oynadığı acımasız bir oyundu.

"Sadece biraz yorgunum Kralım. İlginiz için minnettarım." dedi kibarca. Kaiden'in yakıcı bakışlarını yüzünde hissediyordu.

"Hasta değilsinizdir umarım."

"Hayır, iyiyim."

Kapılar açıldığında yemek servisi başlamıştı. Sessizlik için Tanrıya şükranlarını sunuyorken duyduğu şüpheci sesle Krala döndü.

"Grant Klanının reisi John günlerdir kayıp. Ve duyduğuma göre en son senin klanını ziyaret etmiş ve bir daha gören olmamış tabi askerlerini de."

Duyduklarıyla aklı o gece yaşananlara gitti. John ona zorla dokunmaya çalışmıştı ve Kaiden gelmişti. Kralın neyi ima ettiğinin farkındaydı ama bunun gerçek olup olmadığını bilmiyordu. Gözlerini Kaiden'e çevirdi.
Öfkeli bir şekilde Krala bakıyordu ve masanın üzerindeki elleri yumruk olmuştu. Iris o an gerçeği anladı. Kaiden onu öldürmüştü! Bu bir savaş nedeniydi.

"Onu kalemden sağ çıkardığıma emin olabilirsiniz." dedi soğuk bir sesle. Iris gözlerini ondan alamıyordu. Bu çok farklı anlamlar çıkartılabilecek bir cümleydi.

"Duyduklarım doğru öyleyse." dediğinde gözleri Iris'i bulmuştu. "Yaşadığınız şey utanç verici ama bedelini ödedi. Dün sabah ölü bulundu."

Iris Soğukkanlı olmaya çalışarak Krala baktı. Dikkatle kendisini izlediğini gördüğünde bedeninin gerildiğini hissetti. Bakışları fazlasıyla rahatsız ediciydi. Verdiği cevapsa çok tuhaftı. Gerçekleri bilmiyor muydu yoksa bilmesine rağmen sessiz mi kalıyordu anlayamamıştı.

Tutsak Yüreğim Där berättelser lever. Upptäck nu