ATİ VAKİT

631 38 13
                                    

Kadın Güneşin tüm benliğiyle içeriyi aydınlattığı odada tek başına oturuyordu. Karşısındaki duvara bakarken düşünmeden edemedi.

Bu beş yılda ne çok şey değişmişti. Herkes kendi hayatına yeni bir yol çizmişti.

Daha doğrusu herkes kendine yeni bir hayat edinmişti.

Ölenleri ve doğanları ile bambaşka hayatlar kurmuşlardı. Ancak o yeni bir hayat kurmamıştı. Yeni hayatları düşündü.

Evvela amcalarını düşündü; büyük amcası Cumali yaşadığı o büyük aileden çekirdek ailesini de alıp sıyrılmış eskiden mahallem diye gezindiği semtte şimdi bir pazarcıydı. Karısı ve kızıyla birlikte onlara yetecek bir evde yaşıyorlardı.

Sonra küçük amcasını düşündü. Yamaç Koçovalı; yanlış yapmıştı. Daha doğrusu yıllar önce ona yanlış yapıldığını söyledikleri şeyi yapmıştı.

Bir düşman ile evlenmiş bir de kızları olmuştu. Annesini de yanına katarak babadan kalma evden taşınmış Efsunun evine yerleşmişlerdi.

Babaannesi oldukça halinden memnunmuş hep duyuyordu bunu ama o kadının adı geçtikçe hep parmaklarında o soğuk hissi hissediyordu.

Havanın sıcaklığına rağmen buz kesen ellerini anımsadı. Boğulacağını hissetti ellerini boynuna koydu. Kendini silkeleyip yeniden başka düşüncelere daldı.

Kimseleri mutlu edemeyen o büyük evde artık sadece iki çocuğun kahkahaları duyuluyordu:

İdris ve Vuslat Salihin iki evladının şen kahkahaları dolduruyordu silah seslerinin, acı haykırışların ve gürültülü kavgaların olduğu o bahçeyi bir de Salih ile Saadetin huzurlu muhabbetleri...

Bütün bunlar olurken babası çoktan abisi ve annesini de alıp oradan uzaklaşmıştı.

Salih ile az da olsa iletişim halinde olmalarının haricinde aileden kimse ile görüşmüyordu hatta abisinin geçen ay yapılan nişanına bile hiç birini çağırmamıştı.

Kendisi de öyleydi. Babası gibi hatta belki daha sertti. Onum hayatında hiç kimse yoktu o eski evden en iyisi de böyleydi.

Bazı geceler kafası estiğinde babasının saz çaldığı bara gidiyordu. Bazı günler çok nadir de olsa annesinin açtığı güzellik salonuna gidiyor ama en az abisinin tamirhanesine gidiyordu.

Ne kadar yıl geçse de bazı şeyleri unutamıyordu.

Belki de kendi olmaya çok alışmıştı. Birilerinin bir şeyi olmaktan ziyade tek başına olmayı kazanmayı başarmayı sevmişti. Ya da korktuğu bir şey vardı: Eskiyi unutamamak

Her düşünceyi bir anda kafasından silip yeniden ayağa kalktı.

Karşısındaki duvara biraz daha yaklaşıp pencereden denizi gören ofisinin camına yaslandı.

Eski pervazlarım gıcırdardama sesleri nihayet kafasının içini tamamen susturmuştu.

Peki ya hep böyle mi olacaktı?

Aklı hatırladıkça o kaçacak mıydı?

Hayır kaçnayacaktı. O zaten bugüne kadar hiç bişeyden kaçmamıştı ki

Tıpkı yıllar önce amcasının o kadını mahalleye getirdiğini öğrendiğinde karşısına dikilip tüm mahallenin önünde hesap sorduğu gün gibi

Tıpkı boğazı yırtılana kadar edip abisine gerçekleri anlattırdığı gün gibi

Ve hiç korkmayıp o evden çıkıp gittiği gün gibi hiç bi zaman korkmamıştı.

MEVEDDETWhere stories live. Discover now