BÖLÜM 19-WEİXİN SARAYI VE BEN, İKİMİZ DE SENİ BEKLİYORUZ

287 47 76
                                    

Çiçek yapraklarının parlak gölgeleri dans ederken; Ay'ın gümüş ışığına benzeyen yeşim rengi, altın ve kırmızı-yeşim taşlarla beraber tüm sokağı dolduruyor*... Burası, Shen Qingxian'ın görmeyi dört gözle beklediği en güzel yerdi.

*Song Hanedanı şairi Zhao Ding'in "Keklik Dolu Bir Gökyüzü: Shangyuan Festivali Günü Jiankang'da Yapılan Bir Beste" şiirinden alıntı. Şiirin orijinal ikinci satırı aslında, "Renkli bulutlar kristal sarayın üzerinde sürüklenir." idir. Ancak Shen Qingxian kırmızı, altın yeşimleri sevdiğinden yazar böyle yazmış.

Tüm bu renklerin arasında daha da parlak olduğundan bahsetmeye bile gerek yok- Gu Jianshen'in kırmızı gözleri Lord Lianhua'nın kalbinin tam ortasını deliyordu.

Gu Jianshen, önündeki bu mikanın erimesine* benzeyen güzel saf gençliği gördüğünde, dudakları yumuşak bir gülümseme ile yukarı doğru kıvrıldı. "Neden şimdi gitmiyoruz?"

*Mikanın erimesi, Tang Hanedanı şairi Wang Changling'in "Zihni Temizlemek" adlı şiirinden. Yani Shen Qingxian'ı dünyadan uzak zarif ve temiz bir adam olarak tanımlıyor.

Shen Qingxian hiçbir şey söylemedi.

Gu Jianshen, ona biraz daha yaklaştı ve ikisinin bakışları neredeyse birbirlerine dokunuyormuş gibi buluştu. "Weixin Sarayı ve ben, ikimizde seni bekliyoruz."

Söylediği bu sözler, arkasında çok büyük anlam barındırıyordu, sanki sayısız duygu bir dağın etrafını çevreliyor, sonsuzluğa ve derine uzanıyordu.

Ancak Shen Qingxian, bu tatlılığın içinde keskin bir bıçak buldu. "Tuzağa isteyerek yürümem için mi bekliyorsun?"

Gu Jianshen devam etmeden önce bir an duraksadı, "Eğer seni tuzağa düşürebilseydim, üç yaşam* boyunca şansla kutsanırdım."

*Geçmiş, şimdiki zaman ve gelecek.

ÇN: Burda tuzağa düşürmekten kastı " Weixin Sarayı'na gelseydin" demek istiyor.

Shen Qingxian, arkasını dönüp imparatorun cariyesi kanepesine oturmadan önce nazikçe gülümsedi. Çenesini eline yasladı ve açık renkli gözlerinde, yayılan bir dalgalanma olmaksızın sakin bir ifadeyle, "Çay içmek istiyorum." dedi.

Gu Jianshen, onun bu keskin ifadesini sevdi. Elini kaldırdı ve masaya bir çay seti düştü, sıcak su demliği doldurdu, tüm odaya zengin çay kokusu yayıldı.

Shen Qingxian, istekte bulundu. "Majestelerinin kendi elleriyle demlediği Kalp Boyutu'nun siyah çayını içmek istiyorum."

Gu Jianshen ona baktı. "Kendi ellerimle demlemek nasıl oluyor?"

Shen Qingxian cevapladı. "Dışarıda boş bir demliğe ek olarak, birkaç odun yığını var. Bir ateş yakın ve biraz su kaynatın sonra yaprakları yıkayın ve çayı demleyin. Majesteleri nasıl yapılacağını bilmiyor mu?"

Daha önceden de olduğu gibi Gu Jianshen sadece nazik bir gülümseme ile karşılık verdi. "Tamam."

Gu Jianshen dışarı çıktı ama içeride oturan Shen Qingxian'ın ifadesi karardı. Gu Jianshen'in dürüstçe, ateş yakmak ve su kaynatmak için güçlerini değil de, ilkel yöntemleri kullandığını bilmesi için dışarı çıkıp bakmasına gerek yoktu.

Onun, Kalp Boyutu'nun asil İmparatoru olmasını unutun; Meridyen Manastırı'nın bir kahyası bile böyle sıradan görevleri yapmazdı.

Gu Jianshen gerçekten neden buradaydı?

Shen Qingxian anlayamadı.

Bundan binlerce yıl önce o ve Gu Jianshen, asla buluşmayan kuyu suyu ve nehir suyu gibiydiler; birbirlerini hiç görmemişlerdi.

Want to Ascend? Then Fall in Love 想飞升就谈恋爱 (BL)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora