Siyah(16)

300 44 54
                                    

"Edibe..."

Elinin tersiyle yüzünü silip bana döndü. Gözleri kızarmıştı. Işığı az yanan ampül ile yüzünü seçebiliyordum. Hücre gibi bir yere kapatmışlardı bizi. Birkaç adım mesafe uzağımda oturuyordu. Yerimde dikleşip sırtımı tekrar yasladım duvara. Boğazımı temizledim.

"Sormadım... Kimlerle yaşıyorsun? Yani ailen, arkadaşın var mı?"

Başını iki yana salladı.

"Tek başıma yaşıyorum. Beni merak edecek kimsem yok." dedi düz sesle. Önüne dönmüştü. Kendimi kötü hissetmiştim. İçime kısa bir nefes çekip dudağımı araladım.

"Anlıyorum... Ama eksik düşünüyorsun. Artık senin ailen var. Emniyette gördüğün müdürüm ve arkadaşlarım senin ailen artık."

Başını bana doğru çevirdi. Önüme döndüm. Gözlerim elimde tuttuğum kırık gözlüğüme gittiğinde sesini duydum. Yumruğun etkisiyle yüzümde ufak yaralar vardı.

"Ailem mi?"

Yanıma döndüm. Beklentiyle bana bakıyordu. Başımı sallayıp gülümsedim. Gülümsüyordu.

"Bir şey sormak istiyorum." deyip önüne döndü. Gözlerimi ondan çekememiştim.

"Dışarıdan çok güçsüz duruyorum değil mi?"

Sözleri üzerine kaşlarım çatılmıştı.

"Güçsüz... Hayatımda tanıdığım en güçlü insansın."

Başını bana doğru çevirdi. Durgunca bana bakıyordu.

"Yalan söylüyorsun." dedi bakışları sürerken. Önüme döndüm.

"Ben yalan söylemem."

Güldüm. "Operasyonları saymazsam."

Ona döndüğümde gülümsüyordu. Sonra gözlerinden hüzün geçti.

"Şimdi ne olacak?"

Önüme döndüm.

"Bizimkilerin haberi olmuştur. Allah'ın izniyle çıkarız burdan. Sancar Köksal'ın çıkarılmasına karşılık biz, diye anlaşma yapacaklar."

"Biliyor musun, evet sen yalan söylemiyorsun ama kendini çok iyi gizliyorsun. Arabadayken konuşmaları duydum. Bizi kolay kolay bırakmayacaklarını biliyorum. Sancar Köksal çıkmayacak ordan. Ve sen yine benim yüzümden hayatını tehlikeye atacaksın. Şunu unutma, ben de ölümden korkmuyorum. Ölüm bizim için ödül."

Sözleri üzerine ne diyeceğimi bilememiştim. Sanki ona biraz daha bağlanıyordum. Bunun farkında mıydı?

"Beyaz..."

Durdum. Gözlerimi sıkıca kapatıp açtım. Ürkekçe yanıma döndüğümde göz göze gelmiştik.

"Beyaz... Ölümün rengine beyaz derler."

Gülümsedi. Hüzün dolu bakışları ile yutkunmuştum.

"Bence siyahtır ölümün rengi. Siyah kadar gerçek ve vazgeçilmez."

Başımı eğip önüme döndüm. Devam etti.

"Siyah gibi olmak isterdim. Bunun için yaşıyorum. Benim nefesim kesilse ardımdan üzülen olmayacak, bu sebeple içim rahat. Nefsime karşı gelemeyişlerim... Korkuyorum. Ben çok korkuyorum."

Dolan gözlerimi önemsemeyerek yanıma döndüm. Yanaklarından süzülen yaşlarla bana bakıyordu.

"Sen beni anlıyorsun değil mi?"

Dudağımı aralayacağım vakit gürültülü sesle duraksadım.

"Bu kadar konuştuğunuz yeter! Arkadaşlarınız sizi aramaya başladı bile. Evet, düşüncelerinizi alayım." dedi gülerek. Umursamaz tavırla ayaklarımı uzattım.

"Çıkmamız yakın desene. Hava da soğuktu. İyi oldu buraya geldiğimiz."

Sinirle bana bakıyordu. Yanıma döndüğümde  saçıyla ilgilendiğini gördüm. Gülmemek için kendini zor tuttuğunu anlayabiliyorum.

"Dayak saatin gelmiş senin!"

Sesi duvarlarda yankılanırken başımı çevirdim. Burnundan soluyordu.

"Sabah daha iyi olurdu ama siz bilirsiniz. Sizin için söylüyorum."

Yerimde hareketlenirken sinirle dışarı çıktı. Demir parmaklıkları kilitledikten sonra gözlerini bana dikti.

"Yanındaki kızla iyi eğleneceğiz. O sırada dayağını yersin." dedi sırıtarak. Gitti. Sözleri üzerine sinirlerime hakim olamazken hızla yerimden kalktım.

"Muhammed..."

Başımı ona doğru çevirdim. Tedirgince bana bakıyordu.

"Seni ne olur ne olmaz diye yalnız bırakmak istemedim. Sinirlenir, çeker gider dedim ama-"

"Hani ben güçlüydüm?"

Sözleri üzerine duraksadım. Gülümsedi.

"Sizin kadar olmasa da biliyoruz bir şeyler, Muhammed Bey."

"Edibe-"

"Allah var. Allah yar, diyorum." dedi gülümseyerek. Hücrenin içinde dolanmaya başladım.

"Muhammed..."

Arkamı döndüm. Çatılmış kaşlarıyla bana bakıyordu.

"Oturur musun lütfen. Başım döndü." deyip sıkıntılı nefes verdi.

"Edibe, ben ciddiyim-"

"Ben de ciddiyim."

Anlamaz hâlde ona bakarken eliyle köşeyi gösterdi.

"Oturur musun?"

Yerimde sabitlendim.

"Kendin bilirsin." deyip başını çevirdi. Yanaklarım gitgide kasılırken başımı eğdim. Önümde hissettiğim hareketlilikle başımı kaldırdım. Köşeye geçmişti. Başını duvara yaslamış hâlde karşısına bakıyordu. Düşünceli bir hâli vardı.

Alnımın kaşınmasıyla elim yüzüme gitmişti. Saçım alnıma dökülmüş, yüzümdeki ufak yaraları kaşındırıyordu. Elimi yüzümden çektiğimde gözlerim elime kaydı. Elimde kan lekeleri vardı.

"İyi misin?"

Başımı kaldırdım. Tedirgince bana bakıyordu.

"İyiyim ben. Sorun yok-"

"Canın acıyor mu?"

Diğer köşeye geçip oturdum.

"Hayır acımıyor-"

"Emin misin?"

Başımı ona doğru çevirdiğimde yerinde kıpırdandı. Dudağımı aralayacağım vakit sözleri üzerine tepkisiz kaldım.

"Benim canım acıdı çünkü."

|Bölüm sonu

Bölüm nasıldı?

16. Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi paylaşırsanız sevinirim :)

Kendinize iyi bakın. En güzele emanetsiniz. Selamün Aleyküm 🌼

SiyahWhere stories live. Discover now