32

26 5 0
                                    

Melissa kasırgalar yaratmıştı gücüyle. Ağaçları devirmiş, binaları yıkmış, depremlerle sarsmıştı yerküreyi. Öyle sınırsızdı kalbindeki karanlık. Öyle yenilmez, öyle durdurulamazdı. Ona bakanları dehşetten kör edecek bir ateşle yakabilirdi karşısına ne çıkarsa. Ve tüm bunlara rağmen, ruhunu lime lime eden acıdan güçlü değildi. Sevmek kadar insani bir duygunun altında yok oluyordu o an. Bu kez etrafındaki dünya değil, kendi iskeleti yıkılıyordu öfkesinden. Parçalarına bölünürken onunla eriyip gitsin istiyordu ellerinin altındaki beden. Aslan... tutunduğu iradesi, dayandığı ağacı, kaybettiği kalbi, yok olan aşkı, her şeyi...

"Nerede?" diye haykırdı Melissa bir kez daha. "Ailem nerede?"

Göz yaşları siyah bir perde gibi inmişti önüne, görmese de saldırmaya devam ediyordu. Aslan ona karşılık verse, mücadele etse, başladığı işi bitirmeye kalksa Melissa bir nebze olsun huzura ererdi belki. Ama sadece susuyordu Aslan. Sonunu kabullenmiş bir cesetti Melissa'nın ellerinde. Muhtemelen nefes almıyordu artık. Derisi yanmış, boğazından yayılan kızarıklık yanağına ulaşmış, gözleri neredeyse kapanmıştı. Bile isteye, tek başına onu öldürüyordu Melissa. Bir zamanlar bakmaya doyamadığı o güzel surat küle dönecekti az sonra.

Dönsün! diye düşündü nefretle. Nasıl kaybettiği ailesinin her bir üyesi için onun canından can kopuyordu, sevdiklerini ondan almaya cüret edenlerin de canı çıkmalıydı. Cevap alamayacağını bildiği halde "Nerede?" diye bağırdı tekrar tekrar. "Neredeler lanet olası? Onlara ne yaptınız? Söyle! Konuş!"

Melissa kendisininkinden bile güçlü iki elin koluna yapıştığını ve onu geri çektiğini hissetti. Dirense de parmakları Aslan'ın boğazından ayrılmıştı az sonra. "Hayır!" diye inledi delice tepinirken. Gücüyle sarsılıyordu yer gök. Apartmanların camları patlıyor, direkler devriliyor, asfalt çatırdıyordu. Aslan'ın bir çuval gibi yığıldığı yerde öksürdüğünü fark ettiğinde daha da şiddetlendi deliliği. Onun nefes almasına izin veremezdi. Melissa'nın sahip olduğu son hazinesini ondan çalmışken yaşamaya devam edemezdi oğlan. Ama kötü bir şaka gibi hızla iyileşiyordu yaraları. Melissa'nın kanının ona bahşettiği güç vahşetin tüm izlerini siliyordu teker teker. Peki Melissa'nın yaralarını hangi güç kapatacaktı? Var mıydı ondan alınanları geri getirmenin yolu? Kaybettiklerinin telafisi var mıydı?

Öne atıldı Melissa başladığı işi bitirmek için. Kıskaçtan kurtulamadığını fark ettiğinde tekmeler savurdu, tükürükler saçarak küfretti, lanet okudu. Ama Şeytan sıkıca sarmalamıştı onu arkasından. Dudakları Melissa'nın kulağına dokunuyordu. "Hiş..." dedi tüm gürültüyü örten bir sükunetle. "Sakin ol Melissa. Sakin ol!" Ağzından çıkan bir duaydı sanki. Ya da hipnoz edici bir mantra... Melissa'nın tüm yarıklarını dolduran bir merhem etkisindeydi sözleri. Birkaç notayla bir kozanın içine hapsetmişti Melissa'yı. Şimdi daha da çok ağlamak istiyordu Melissa. Şefkate değil, kırbaçlanmaya ihtiyacı vardı ayakta durabilmek için. Oysa kaybını onunla paylaşmaya zorluyordu Şeytan onu. "Aileni bulacağız," dedi biraz daha sıkı sarılıp. "Onları bulacağız Melissa. Ve sonra bunu yapan herkesten tek tek intikam alacağız. Sana söz veriyorum. Ama bunun için o meleze ihtiyacım var. Bizi düşmanlarımıza o götürecek."

Dünyanın en yalancı varlığının kulağına fısıldadıklarına inanacak kadar düştüyse baya mahvolmuş olmalıydı Melissa. Gariptir ki buna rağmen etrafında Şeytan'dan başka güvenebilecek kimseyi göremiyordu artık. Ve bu yalnızlıkla kendini tamamen onun kollarına bıraktı. Ağlamak denemezdi ciğerinden kopan hıçkırıklara. O ana kadar biriktirdiği tüm yükler şelale olmuş akıyordu gözlerinden. "Hiş..." diye mırıldandı Şeytan saçlarının arasına. En son ne zaman, kim onu böyle göğsüne bastırıp başını okşamıştı hatırlamıyordu Melissa. Kim her şeyin düzeleceğini vadetmişti ona? Kim sözler vermişti yanında olmak, onunla birlikte savaşmak için? Kanatlarının altına saklandığı varlığın Şeytan olduğunu biliyordu elbette. Umursamadı. Onu bu dünyadan silmeye çalışan kadere inat, sıkıca tutundu onun kaftanına.

CEHENNEM EKSPRES - SİRKWhere stories live. Discover now